1-► Zekatın meşru olmasındaki hikmet pek önemlidir, herkese göre açık ve meydandadır da denilebilir. Bir hadis-i şerif de söyle buyrulmuştur:
“Mallarınızı zekatla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarında dua ve yalvarışla karşılayınız”. İşte zekat sayesinde mallar korunmuş oluyor. Sadakalar da, maddi ve manevi hastalıklar için birer ilaç yerine geçiyor.
Doğrusu zekat ve sadaka verenlerin mallarında ve canlarında bir feyiz ve bereket, bir sağlık ve afiyet yüz gösterir. Bunun çok üstünde olarak da, kendileri Yüce Allah’ın rızasını kazanıp nice manevi mükafatlara kavuşurlar, nice manevi tehlikelerden kurtulurlar.
2-► Zekatın her yönden birçok yararları vardır. Bilindiği gibi, Kalplerde pek ziyade yer tutan mal ve mülk sevgisi, insanı yüksek duygulardan yoksun bırakır, insanı bazen fena işlere sürükler. Zekat sayesinde ise kalbin bu zararlı duygusuna ve meyline direnilmiş olur, nefis de cimrilikten kurtulmuş olur. Mal, başkasının hakkından arındırılarak insanda şefkat ve hayırseverlik duyguları gelişir. Başkalarını gözetme ve koruma gibi yüksek duygular meydana gelir.
Yoksulları ve acizleri, kendi varlığından faydalandıran bir zengin, cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu (organı) sayılır. Fakirlerin ve muhtaçların acılarını azalttığından, onların övgülerini, sevgi ve dualarını, kazanır.
Mal varlığı da hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunur. Artık böyle birbiri için hayır düşünen, yardımsever olup duacı bulunan bir cemiyet içinde güzel bir yaşantı meydana gelmiş olmaz mı?
3-► Bir de zekat vermek, güzel bir inancın eseridir. Böyle bir inanca sahip olan kimse, bağlı bulunduğu cemiyet için zararlı olmaktan uzak, çok yararlı bir insan olur. Çünkü kendi malından bir kısmını sadece Allah rızası için ayırıp fakir din kardeşlerine veren ve, bundan dolayı onlardan hiç bir karşılık gözetmeyen bir insan, artık çevresine yararlı olmaz mı?
Böyle bir kimse hiç kendisine ait olmayan şeylere göz dikip de başkalarının zararına çalışır mı? Başkalarının ellerindeki mallara saldırır mı?
4-► Bununla beraber zekat Allah’ın nimetlerine karşı bir şükran görevidir. Zekat veren Müslüman şöyle düşünür. Elde ettiğim bu varlık, bana Yüce Allah’ın ihsanıdır. Nice insanlar vardır ki, daha güçlü ve daha bilgili oldukları halde bu mal varlığından yoksun bulunuyorlar.
Bunun için ikram ve ihsanı sonsuz olan Yüce Allah’ın nimetlerine karşı şükretmek gerekir. İşte bu şükür, farz olan zekatın ödenmesiyle yerine getirilmiş olur.
5-► Şu da düşünülmelidir ki, insanın elde ettiği nimet üzerinde, onun bulunduğu çevrenin çok yönlü etkisi vardır. Eğer o zengin böyle bir çevrede yaşamamış olsaydı, bu mal varlığını kazanabilecek miydi? İşte bu da bir nimettir. Bu nimete karşıda şükür, o çevredeki yoksul ve perişan insanlara karşı yardımda bulunmakla olur. Zekat ve sadakanın verilmesi de, böyle bir yardımı gerçekleştirir.
Ömer Nasuhi Bilmen / Büyük İslam İlmihali / bkz: 316-317