DOLAR
19,0510
EURO
20,5023
ALTIN
1.211,97
BIST
5.031,98
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Parçalı Bulutlu
19°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
11°C
Salı Az Bulutlu
8°C
Çarşamba Az Bulutlu
11°C

Zekat Hakkında Her Müslümanın Bilmesi ve Dikkat Etmesi Gereken Bilgiler

Zekat Hakkında Her Müslümanın Bilmesi ve Dikkat Etmesi Gereken Bilgiler
28 Kasım 2022 00:21
0

Açıkça istemeyen dindar kimselere yardım etmenin sevabı, aleni isteyenlere yardımda bulunmanın sevabından kat kat üstündür. Zekat ve sadaka veren kişinin dikkat etmesi ve göz önünde bulundurması gereken hususlar şunlardır;

Birinci vazife: Kişinin, fakirlerin kalplerine sevinci ulaştırınız buyruğuna fazlaca ilgi gösterdiğini fiilen izhar etmesi, zamanların ortaya çıkaracağı ve kendisini hayırdan men’edecek birtakım mevhum engelleri ortadan kaldırmayı düşünerek zekatı sonraya bırakmakla, sonradan zekat vermemekle düşebileceği isyanları ve malın karşılaşabileceği afetleri göz önünde bulundurarak zamanından önce zekatı vermesidir.

Ne zaman içten bir hayır yapma duygusu doğarsa bunu ganimet bilmeli. Zira bu his melek’in bir vurgusudur. Mü’minin kalbi çok suratle değişir. Çünkü şeytan durmadan yoksulluğu, kepazeliği, çirkinliği vaat eder.

Kişinin içinde doğan iyi bir duygunun arkasından hemen kötü bir duygu belirebilir. Binaen’aleyh zekat verme vurgusunu da iyi bir fırsat bilmeli ve derhal bu fırsatı değerlendirmelidir

İkinci vazife: Zekatı gizli vermektir. Zekatı gizlice vermek vereni riya ve duysunlardan daha çok uzaklaştırır. Allah Teala şöyle buyurur:

Eğer onları (sadakaları) gizler, onları bu suratle fakirlere verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. (Allah o sebeple) günahlarınızdan bir kısmını yarlığar (Bakara Süresi 271)

Zekatı gizli vermekle temin edilecek fazilet konusunda alimlerden bir kısmı o kadar ileriye gitmişlerdir ki, alanın vereni tanımaması ictihadında bulunmuşlardır. Bazıları da tanınmamak için zekatlarını başkaları aracılığıyla fakirlere ulaştırırlardı.

Aracının da kendisini gizlemesini ister, ifşa etmemelerini öğütlerlerdi. Bunların böyle yapmalarının sebebi, Allah rızasına kavuşmak, riya ve sum’adan kaçınmaları içindir. Ne zaman ki ibadetle şöhret amaçlanırsa yapılan amel boşa gider.

Üçüncü vazife: Zekatını açıktan açığa vermesinin başkalarını zekat vermeye teşvik edeceğini sezerse zekatını gizlemeden verir. Fakat kalbini riya çağrışımlarından korur. Allah Teala şöyle buyurur:

Eğer sadakaları açık verirseniz o da ne güzeldir (Bakara Süresi 271)

Bu hal, sadakaları açıktan açığa vermeyi gerektiren durumlarda olur. Bu ise, başkalarının sadaka vermelerini sağlamak gayesiyle, veya isteyici, cemaat huzurunda istediği zaman yapılır. Böyle anlarda riya korkusuyla açıktan açığa sadaka vermemesi doğru değildir.

Yakışık olanı, sadaka verip imkan ölçüsünde iç bünyesini gösterişten muhafaza etmesidir. Bununla beraber, açıktan vermekte, başa kakma ve gösterişin dışında üçüncü bir mahzur daha vardır; ki, bu da fakirin iffet perdesinin yırtılmasıdır. Zira fakir kimse ihtiyaç içinde görünmekten çok defa eza duyar.

Fakat herhangi bir fakir açıktan isteyerek iffet perdesini kendisi yırtarsa zengin kimsenin aleni sadaka vermesinde bu mahzur ortadan kalkar. Kur’an-ı Kerim‘de şöyle buyurulur:

Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve aşikar (hayır yoluna) harcarlar (Ra’d Süresi 22)

Başkalarını verdirmeye teşvik yararından ötürü açıktan sadaka vermek mendub sayılmıştır. Böyle olunca kişi, içinde sakıncaların da olduğu bu üçüncü faydayı tartarken gayet derin düşünsün. Faydaları ve zararları bilen, meselelere şehvet gözüyle bakmayan kimseye her halükarda en iyi ve en uygunu malum olur.

Dördüncü vazife: Verdiği sadakanın sevabını, başa kakmak veya fakiri incitmekle yok etmemelidir. Allah (c.c) şöyle buyurur:

Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyin (Bakara Süresi 264)

Arap dilinde «menn» verdiği sadakayı fakire hatırlatması, söylemesi veya verdiği sadaka mukabilinde fakiri çalıştırması veya ona yardım ettiğinden ötürü kendisine karşı büyüklenmesi gibi manalara gelir.

«Eza» ise, verdiğini göstermesi veya verdiği kimseyi yoksulluğundan dolayı ayıplaması veya fakiri kovması veya istediğinden ötürü azarlaması gibi manalarda kullanılır.

«Menn» kelimesinin asıl manası, zengin kimsenin kendisini fakire iyilik yapan, ona bağışta bulunan biri olarak görmesidir. Halbuki, zengine düşen vazife, fakiri, malını temizleyen ve cehennemden kurtulmasına vesile olan, Allah hakkı zekatı kabul etmekle kendisine iyilik eden biri şeklinde telakki etmektir.

Eğer fakir zekatı kabul etmeseydi, zengin borçlu kalacaktı. Öyle ise zenginin görevi zekatını aldığı için fakire minnet duymaktır. Yukarıda, bundan önce izah olunan üç ince manayı bilen kişi, kendi nefsini iyilik yapan biri olarak görmez. Bilakis o, malını harcamakla ya Allah sevgisini izhar veya nefsini cimrilik pisliğinden paklamak veya servetinin fazlalaşması arzusuyla Allah’ın nimetine şükretmek için kendi nefsine iyilik yapmış olarak görür.

«Eza‘ya gelince… Bunun menşei, kendisini fakirden üstün görmesidir. Bu, bilgisizliğin ta kendisidir. Zira kişi yoksulluğun derecesini, zenginliğin de tehlikelerini bilseydi fakiri asla horlamazdı. Bilakis onun derecesinde olmayı temenni ederdi.

Beşinci vazife: Kişinin verdiği sadakayı küçümsememesidir, Şayet verdiğini gözünde büyütecek olursa gurura kapılabilir. Kendini beğenmek ise amellerin sevabını ortadan kaldıran felaketlerdendir.

Denilmiştir ki: «Yapılan iyilik ancak üç şeyle tamamlanır:

  • Yaptığı iyiliği küçümsemek
  • Suratle yapmak
  • Gizli yapmak.

Altıncı vazife: Malının en yenisini, en çok sevdiğini, en kıymetlisini ve en temizini ayırıp vermesidir. Çünkü malının en iyisini kendisi için veya herhangi biri için elinde tutan kimse, başkalarını Allah Tealaya tercih etmiş olur. Eğer bu hareketi misafirine karşı yaparsa, evindeki yiyeceklerin en bayatını misafirinin önüne koysa, bununla misafirinin gönlünü yıkmış olmaz mı? Allah (c.c) şöyle buyurur:

Ey iman edenler! (Hak yolunda infaka (harcamayı) kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pek adi, bayağı şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki, şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir; asıl hamde layık olan odur (Bakara Süresi 267)

Yedinci vazife: Zekat ve sadaka verdiğinde, vereceği kimselerin en ehli kimseler olmalarını araştırmasıdır. Alanın (aşağıda beyan edilecek) sekiz sınıfın birinden olmasıyla yetinmemesidir. Zira bu sekiz sınıfın içerisinde birtakım özel vasıflara sahiğ kişiler de vardır. Sadaka verirken bu sıfatlara dikkat etsin. Bu sıfatlar altı tanedir:

  • Müttakileri araştırmalı. Çünkü Allah Tealadan hakkıyla korkanlar, verilen malı takva üzere yürümeye destek yaparlar. Kendilerine yardım etmekle ibadetlerine ortak olmuş olur.
  • Vereceği kimsenin yalnız ilimle meşgul olan kimselerden bulunması. Böyle yapmakla o şahsın ilmi çalışmalarına yardımcı olur. Sahih niyet oldukça ilim ibadetlerin en üstünüdür. İbn-i Mübarek (r.a) yardımlarını yalnız ilimle uğraşanlara tahsis ederdi. Kendisine: «Herkese versen ya» denilince o: «Peygamberlik makamından sonra ulemanın makamlarından daha üstün bir makam bilmiyorum. Onlar ihtiyaçlarıyla meşgul olsalar ilim öğrenmeye ve öğretmeye vakit bulamazlar. Kendilerini ilimle baş başa bırakmak çok daha üstündür» cevabını verir.
  • Verdiği kimsenin, tevhid inancıyla birlikte, takvasında ve ilmi çalışmalarında samimi olması. Tevhid inancındaki samimiyyeti, verileni aldığı zaman Allah’a hamd ve şükretmesi, nimetin Allah’tan geldiğini, verenin Allah Tealanın takdiriyle vermiş olduğunu bilmesidir. Çünkü Allah Tealanın o aracıya iş yapma imkanlarını sağlayıp kolaylaştırmasıyla aracı yardımını yapmıştır. Her kim ki vasıtaların yalnızca vasıta olmaktan öte bir kıymeti haiz bulunmadıklarını kalbine sindiremezse sanki o «gizli şirk»den kurtulmamıştır. Böyleleri derhal, Allah’ı birlemek hususundaki inançlarını şirk lekelerinden ve şaibelerinden iyice temizlemek için hakkıyla Allah’tan korksunlar, ona sığınsınlar.
  • Verdiği kimse ihtiyacını gizleyen, istek ve şikayetlerini çoğaltmayan, veya zenginliği elinden gitmiş, adetleri baki kalmış, sıkıntı ve ızdırap kaftanı içinde hayatını sürdüren, Allah Tealanın şu ayetinde kimselerden olmalıdır: «(Hallerini) bilmeyen cahil kişi, iffet ve istiğnalarından dolayı onları zengin (kimse) ler sanır. Sen (habibim) o gibileri simalarından tanırsın (Bakara Süresi 273). Çünkü onlar imanlarıyla zengin, sabırlarıyla aziz şahsiyetlerdir. Böylece her yerde gerçek dindarları aramakla, dindar, hayır yapılmaya ehil görünmeye çalışanların hakiki vechelerini açığa çıkarmak lazımdır. Zira açıkça istemeyen dindar kimselere yardım etmenin sevabı, aleni isteyenlere yardımda bulunmanın sevabından kat kat üstündür.
  • Vereceği kimse bakmakla mükellef bulunduğu ailesi kalabalik biri olmalı, veya hastalık ya da herhangi bir sebeple çalışamayan biri olmalı. Bu sebepler Allah Tealanın şu ayetinin kapsamına girer: (Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir; ki onlar yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar (Bakara Süresi 273) Çünkü onlar, kanatları kopmuş, elleri ayakları bağlanmış kimselerdir. Bu sebeblerden dolayı Hz Ömer (r.a) ganimet mallarını bölüştürürken (ehl-i beyte) on ve daha ziyade koyun sürüsü verirdi. Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz de bağışlarını aile fertlerinin kalabalıklığına göre yapardı. Hz. Ömer (r.a) «Cehd-i bela (Ciddi sıkıtı) nedir?» sorusuna: «Ailenin kalabalığı, malın azlığıdır cevabını verir.

Vereceği kimse yakınlarından ve karın hısımlığı bulunan kimselerden olmalı ki, sadakasıyla sıla-i rahim etmiş ola. Sila-i rahimde sayılamayacak kadar çok sevaplar vardır. Hz. Ali (r.a) şöyle der: «Kardeşlerimden birine bir dirhemle iyilikte bulunmam, bana başkalarına yirmi dirhem sadaka vermemden daha sevimlidir.» Yakınlar yabancılara tercih edildiği gibi, dostlar ve hayır yolunda edinilen kardeşler de başka tanıdıklara tercih olunur. Zekat verecek kişi bu inceliğe dikkat etmelidir.

İşte zekat ve sadaka verilecek kimselerde aranacak sıfatlar bunlardır. Her sıfatın da ayrı ayrı dereceleri vardır. Bu mertebelerin en üstününü araştırmalı. Eğer bu sıfatlardan çoğuna sahip birini bulursa, bu çok büyük bir hazine ve en değerli bir servettir.

Kaynak: İmam Gazali / İmam Gazali’den Müminlere Vaazlar / bkz: 103-108

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.