Müslüman kadının elbiselerinin ince, dar ve şeffaf olmamasına son derece dikkat etmelidir. Giyilen elbise geniş olmalı ve bedeni dışarıdan görünmeyecek şekilde kalın olmalıdır. İslam’da kadının tesettüre riayet etmesinin fitne ve fesada uğramaması gayesine matuf olduğu bilinmektedir.
Fitneye mani olmak ise ancak giyilen elbiselerin bol, kalın, bedenin rengini ve hacmini belli etmeyen elbiseler giymekle mümkün olur.
Çünkü dar elbiseler bedeni örterse de uzuvların hacminin dışarıdan belli olmasına mani olamaz. Dışarıdan bakan kimse beden ve uzuvların hacmini, incelik kalınlığını görebilir. Böyle giyinen kadınlar, nefsine düşkün erkekler tarafından görüldükleri zaman onların göz ve hayalinde müşahhas bir hal alacaklarından bu durum fitneye ve fesada sebep olur. Kadının geniş elbise giymesi bu bakımdan elzemdir.
Zeyd oğIu Üsame anlatıyor ki:
«Resulüllah kendisine Dihvetül Kelbi (r.a)’nın gönderdiği, «Kutbi» adı verilen ince ve dar bir elbiseyi bana hediye olarak vermişti. Bana verdiği elbiseyi zevceme giydirmiştim. Resulüllah daha sonra beni görünce o elbiseyi niçin giymediğimi sordu. Ben de zevceme giydirdiğimi söyledim. Resulüllah bunun üzerine şöyle buyurdu:
Hemen git (söyle) o elbisenin altına gömlek giysin. Zira yalnız onu giyerse bedenin hacminin belireceğinden ve kemiklerinin dışarıya çıkacağından korkuyorum.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki: Cehennem ehlinden iki sınıf insan vardır ki, yüzlerini görmeyeceğim
Zikrolunduğu gibi bu kadınlar giyiniktirler, zira üzerlerinde elbise vardır. Zamanımızın kadınlarının çoğunda olduğu gibi;
Şu halde, zamanımızda birçok mutaassıp dindarların İslam kıyafet nazarıyla baktıkları ve maalesef çoğu din görevlilerinin tatbik ettikleri ve çoluk çocuklarına giydirdikleri siyah ve buna benzer kalın çoraplar şekil ve hacim gösterdiklerinden İslami tesettüre uygun kıyafet olarak kabul edilemezler.
Hz. Aişe (r.a) dışarı çıktığında elbiselerinin üzerine mutlaka cilbab adı verilen çarşaf veya buna benzer bir örtü atardı.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki: «(Ümmetimin son zamanlarında) açık ve çıplak kadınlar olacaktır. Onlar cehennem ehlindendirler. Onların başlarındaki saçlarının kıvrımları deve hörgücü gibi olacaktır. Onları lanetleyin, zira onlar lanetlenmişlerdir.»
İbn-i Abdullah rivayet ediyor ki:
Resulüllah ince elbise giyerek vücutlarını tamamen örtmeyen kadınların çıplak olduklarını buyurdu.
Ümmü Alkame anlatıyor ki: Ebu Bekir’in torunu (Abdurrahman’ın kızı) Hafsa Hz. Aişe”nin yanına üzerinde ince bir örtü olduğu ve bununla alnını sarmış olduğu halde girdi. Onun bu halini gören Hz. Aişe kızarak:
Sen Allah’ın Nur süresinde ki vahyini okumadın mı? dedi ve bir baş örtüsü isteyerek Hz. Hafsa’nın başını örttü.
Urve oğlu Hişam anlatıyor ki:
Irak’tan dönen Zübeyr oğlu Münzir dönüşünde Ebu Bekir’in kızı Esma’ya mürevi ve Kühi adında bir elbise gönderdi.
Hz. Esma o çok güzel elbiseye hafifçe dokundu ve:
Bunu geri götürün ve ona verin, dedi. Buna kırılan Münzir Esma’ ya: Anneciğim, o ince değil niçin geri çeviriyorsun? dedi. Hz. Esma da şöyle cevap verdi: Evet ama vücut hatlarını belli eder.
Ebu Seleme oğlu Abdullah anlatıyor ki: Hz. Ömer halkı Kubat denilen elbiseyi giymekle emretti. Sonra da sakın onları karılarınıza giydirmeyim dedi.
Adamın biri: Ya Emirel Mü’minin karım onu evde giyerken gördüm. Bedeni gösterecek şekilde şeffaf değildi, dedi.
Hz. Ömer dedi ki: Şeffaf olmasa bile bedenin hatlarını belli eder. Beni Tamimden bir gurup kadın üzerlerinde ince elbiseler giyerek Hz. Aişe’nin huzuruna girdiler. Hz. Aişe onlara hitaben şöyle dedi:
Siz mü’in kadınlar değil misiniz? Halbuki bu elbiseler mümin kadınların elbiseleri değildir.
Bir düğünde başlarına ince ve şeffaf örtüler alan bir gurup kadını Hz. Aişe’nin yanına girdiler. Hz. Aişe onlara hitaben: – Sizler Nur süresine inanmıyor musunuz yoksa? İnanan bir kadın böyle elbise giyebilir mi? dedi.
Bu rivayetlerden anlaşılacağı üzere
Hz. Aişe, Himar’ın, saçı ve teni örten baş örtüsü olduğunu söylüyor.
Şameyse anlatıyor ki: Hz. Aişe’nin yanına gittiğimde onun bedenini ipek karışımı bir cübbe ile güzelce örtmüş olduğunu gördüm. Başına da bir baş örtüsü ve peçe almıştı ki, usfûr rengindeydi.» Bu sebepledir ki, İslam alimleri kadınların bedenlerini ve başlarındaki saçları belli etmeyecek şekilde bir kıyafet ve örtünmeyi şart koşmuşlardı. Tesettüre riayet bütün bedenin örtülmesiyle olur. Yoksa bedenin bir bölümünü açık bırakmak suretiyle yapılan bir tesettür caiz olmaz.
İbni Hacer el-Heytemi «Zevacil» adlı önemli eserinde bu konuya hususi bir bölüm ayırmış ve kadınların vücut hatlarını belli eden elbiseler giymelerinin büyük günahlardan olduğunu zikretmiştir. Nihayetinde «Bu çeşit kıyafetlerin büyük günah ve azaba vesile olduğu açıktır. Bu hususta başka herhangi bir izaha tesadüf etmedim» diyor.
Kaynak: Turan Yazılım – Mürşit 5 – İlmihal – Evlilik Hayatı Ve Mahremiyetleri