Vahiy, genel olarak beşerin başka alemlerle teması demek oluyor. Çünkü Resulullah (s.a.v) ilahi vahyi almadan önce bir hazırlık olmak üzere melekler aleminden Cebrail (a.s) ile görüşmüş ve temas etmiştir.
Buhari’nin vahiy bahsinde Hz. Aişe’den rivayet ettiği “Vahyin başlangıcı” adlı hadiste bu temas açık bir şekilde anlatılmıştır. Bu temasın mahiyet ve keyfiyeti göstermektedir, ki vahiy, beşerin arzusu ile değil Allah’ın iradesi olarak zuhur etmiştir.
Tebliğ ise, ziyade ve noksan yapılmadan tam olarak vahyin insanlığa duyurulması demektir. Her ilmin bir kaynağı, alındığı bir menbaı vardır.
Binaenaleyh insanların vücuda getirdiği eserlerin de birer kaynağı vardır. Bu kaynak, yeniden icadedilen görüşlerde ve sanat değeri bulunan eserlerde olduğu gibi, bazen eser sahibinin akli kudretidir.
Çok defa da, önceden geçmiş eserlerden alınan ilhamla meydana geldiği için geçmiş eserlerdir, insanlığın elinde bulunan bütün eserlerde bir kaynak arama ihtiyacı ve geleneği mevcut olduğuna göre, elimizde bulunan kitabımız Kur’an’ın da bir kaynağı olmalıdır.
Bunun içindir, ki Kur’an, vahy-i metluv’dur. Allahu Teâala Kur’an’ı, kulu ve Resulü Muhammed Mustafa’ya vahiy olarak indirmiştir. Bu itibarla Kur’an;
▬ Allah Resulü Muhammed (s.a.v) in icadı ve söylemesi değildir. O, Allah kelamıdır.
Bu makalede vahiy ve tebliğ konusunu izah ederken, ilk önce vahyin lügat olarak çeşitli istimallerini, sonra mahiyet ve keyfiyetini araştırmamız gerekir.
1 ▬ İşaret Etmek: Bu işaret, remz ve tariz ile yapılan seri bir işarettir ki, söz ve terkipten uzak olarak bazı azalarla yapılır, yazılmak suretiyle de şekillenir. Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de Zekeriyya (a.s) hakkındaki ayetinde şöyle buyurur:
✓ O zaman Zekeriyya mihraptan kavminin karşısına çıktı ve onlara, sabah akşam teşbih ediniz, diye işaret etti (1)
Bu ayetteki işaret manası Arapça olarak “evha” kelimesiyle ifade edilmiştir.
2 ▬ Yazı Yazmak: Bu manada kullanılan vahiy kelimesi yazılmış kitaba ve name’ye de söylenir.
3 ▬ Elçi Göndermek: Allah buyurdu: “Böylece biz sana kendi tarafımızdan bir elçi gönderdik… (2)
Bu ayette geçen ruh’tan murad Cebrail’dir. “Evhayna” ise elçi göndermek manasınadır. Zira Cebrail, Allah tarafından Muhammed’e gönderilmiş bir elçidir, yani aracıdır Vazifesi Allah’tan aldığı vahyi Muhammed’e tebliğ etmektir.
4 ▬ İlham Etmek: İlham manasında kullanılan vahyin iki şekli vardır:
5 ▬ Gizli Söz Söylemek, Fısıldamak: Bu manada istimal olunan vahiy kelimesi, her çeşit gizli konuşmaya, fısıldamaya denir.
6 ▬ Başkasına İlka ve Telkin Olunan Söz, Savt, İma, vesvese ki, bunların bir insana veya insan dışında kalan diğer varlıklara söylenmesi müsavidir. Kur’an’da şöyle gelmiştir: “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarından bir kısım düşmanlar kıldık. Onlardan bir kısmı diğerlerine, aldatmak kastıyla birtakım yaldızlı sahte sözler telkin eder (5)“
“Şüphesiz şeytanlar (şeytan gibi sinsi düşmanlar) sizinle mücadele etmeleri için kendi dost ve taraftarlarına telkinlerde bulunurlar… (5)“
Bir zamanlar Rabbin meleklere, ben sizinle beraberim, iman edenlere sebat etmelerini bildirin, diye ilham ediyordu… (6)“.
7 ▬ Süratle Bir İş Yapmak: Hz. Ebubekir‘den gelen bir hadiste denilmiştir ki: “Bir iş yapmak murad ettiğin vakit, sonunu düşün. Eğer sonu kötülük ise vazgeç. Eğer sonu hayır ise onu sür’atle yap”
Vahiy; Allah tarafından geldiğine dair kati bilgi ile beraber, vasıtalı veya vasıtasız olarak kişinin ruhunda (kalbinde) bulduğu bir marifettir. Burada marifetten murad, bilgi ve ilimdir.
Vahiy; karşılıklı konuşma, yahut ilham veya melek vasıtasıyla ve beşer için mutad olmayan bir yol ile, kullarından seçtiği peygamberlerine Allahu Teala’dan gelen gizli talimat ve tebligattir. Buna Celi vahiy denir.
Kur’an, bu tarifi yapılan vahiy ile inmiştir. Çünkü Allahu Teala; “Uyarıcılardan olman için onu senin kalbine fesahat ve belagatı apaçık görülen bir Arapça ile Emin Ruh (Cebrail) indirdi (7)” buyurmuştu.
Vahye yakın olan ilhamın tarifi de şöyle yapılmıştır: İlham; insan ruhunun (veya kalbinin) nereden geldiğini fark etmeksizin yakini bilgi saydığı ve onunla talep ettiği şeye doğru aktığı bir buluştur, ki bu, açlığı, susuzluğu, kederi ve sevinci duyması ve sezmesi gibi bir olaydır.
Kaynak: Ali Özek (İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Öğretim Üyesi) / Diyanet İlmi Dergisi / Haziran 1970 / bkz: 78-82
(1-Meryem Süresi 11) (2-Nahl Süresi 36) (3-Kasas Süresi 7) (4-Maide Süresi 111) (5-En’am Süresi 112) (6-Enfal Süresi 12) (7-Şuara Süresi 193)