Bu nedamet, bir kimsenin daha önce yapmış olduğu aykırı hareketlere karşı olacaktır. Yani, her ne kötü işi varsa onlara karşı pişmanlık duyacaktır. Resulüllah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu:
Nedametin sağlamlığının alameti şudur ki, kalpte bir yumuşama ola; yapılan eski hatalar üzerine gözyaşı döküle.
Yukanrıa anlatılan manadan dolayıdır ki, Resulüllah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu: “övbekarlarla oturun; çünkü onların kalpleri daha yumuşaktır.”
Hem de hataların ve masiyetlerin hemen her türlüsüne. Bu son anlatılan şart, Ebu Bekir Vasiti’nin görüşüne uygundur. Kendisine:
Nasuh tövbesi nedir? diye sorulduğunda şöyle dedi: Bu tövbeyi edende, hiç bir masiyet izi kalmaz. Hem gizli, hem de aşikardır
Bir kimsenin tevbesi ki, nasuh derecesinde oldu; artık akşamının nasıl olduğuna, sabaha nasıl çıktığına bakmasın.
Azim şu manayadır: Daha önce yaptığı masiyetlerden hiç birine dönmemektir.
Zira nedamet duyan anlamıştır ki, yapılan masiyetler, kendisi ile Rabbi arasında bir perdedir; dünya sevgisi ile bütün yorgunlukların bittiği ahiret alemine geçmeye bir engel olurlar.
Resulüllah (s.a.v) Efendimiz, bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu:
Yani, günahları sebebi ile rızkı kısılır. Aynı şekilde, zina etmekten fakirlik doğar.
İrfan sahibi zatların bazısı şöyle demiştir: Durumunda bir değişiklik, geçimde sıkıntı, rızkı teminde zorluk, halinde bir perişanlık görürsen, bilesin ki, sen Mevla’nın emrini bırakmışsın; nefsani arzular peşine düşmüşsün. Görürsen ki, eller sana uzanıyor; diller sana sataşıyor; zalimler cana, mala, çocuğa, hanımına dokunuyor. O zaman bilesin ki, yasakları işliyorsun, haklan yerine getirmiyorsun, sının aşıyorsun, usulü bozuyorsun.
Tüm dertlerin, kederlerin, sıkıntıların kalpte biriktiğini gördüğün zaman bilesin ki, Rabbinin hükmüne ve takdir ettiğine itirazın var; vaat ettiği şeyde O’nu itham ediyorsun; emrinde yarattıklarını O’na ortak etmişsin, O’na güvenin yok; sende ve insanlar üzerindeki yönetimine razı değilsin.
İşte, tövbe eden kimse, anlatılan durumları kendi halinde gözle görür de düşünür ise tüm yaptığı kötülüklere pişmanlık duyar. Yani, yaptığı kötülüklerin tümüne pişman olur.
Nedametin daha açık manası şudur: Kalbin sızlaması.
Halliyle bu sızlama, sevilen zat için yapılması gerekli işleri kaçırdığı için olacaktır.
Yaptığına pişman olan bir kimsenin; hasreti, hüzünleri, ağlaması inlemesi ve ibret yoları çoğalır
Asıl anlatılandan sonradır ki, önce işlediği günahlara bir daha dönmemeye karar verir. Zira o işlerin kötülüğü, bütün yönleriyle anlaşılmıştır. Yine bilir ki, o günahlar, kendisi için “öldürücü zehir”den, “parçalayan aslan”dan, “yakan ateş”ten, “kesen kılıç”tan daha zararlıdır.
Tipkı, yukarıda anlatılan tehlikelerden kaçtığı gibi artık, zaruri manada, tüm masiyetlerden kaçar. Masiyetlerde umumi manada helak vardır. Masiyet işlendiği halde ebedi selamet, dünya ve ahiret saadeti gider.
Ne olurdu, masiyet yaratılmasaydı; hiç olmasaydı!
Nice bir anlık şehvet duygusu vardır ki, uzun bir hüzün getirir, şifa aratır hastalık çıkarır, uzun bir ömrü yıkar; nice kimseleri cehennem ateşine sokar.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / El Ğunye (Li Talibi Tariki’l Hak) / bkz: 375-376