Allah-u Tealanın, marifet ve iman yolunu gösterdiği, kendisine mükaşefe ve muayene yolunu açtığı ve üzerine lütuf ve ihsanını bezlettiği kimselere şu hakikat gizli kalmaz:
Mal mülk, çoluk çocuk ve umumi manada da dünyanın fani süs ve gösterişleri, övünme vasıtalarından, ki bir hastalığının illetlerinden ve kişiyi rıza bahçelerine, cennetlere kavuşmaktan engelleyen dünya hayatının hayallerinden başka bir şey değildir.
İrade ve azim sahibi kimselerin bunlara karşı zahit olmaları, onlara asla iltifat etmemeleri gerekir. Takva azığını biriktirmeleri gerekir; takva azığı ve kişinin kaderine razı olması ne güzeldir!
İşte bundan dolayıdır ki, Cenab-ı Hak, bu sürede mal mülk ve çoluk çocuğu ile övünen kimselere hitap etmekte, onları yanlış içerisinde oldukları, ilahi adalet caddesinden ve tevhit yolundan ayrılmamaları noktasında ikaz ve tehdit etmektedir. Süreye besmeleyle başladıktan sonra şöyle buyurmaktadır;
Allah’ın adıyla başlarım ki o, iman ve irfan alemine karşı hazırlamak ve terbiye etmek için insanda bütün kemalatı ile müteccellidir. Allah-ü Teala, daima kendi tarafına yöneltmek için her türlü lütuf ve ihsanı bahşetmekte insana karşı çok merhametlidir. Rahman‘dır. Yine onu mükaşefe ve muayene mertebesine eriştirmekle sonsuz rahmet sahibidir Rahim‘dir.
Çoklukla övünmek sizi oyaladı (Tekasür Süresi 1) Ey gaflet denizinde, tevhit ve itaat yolundan sapma denizinde boğulmuş olanlar! Mal mülk ve çoluk çocuğun çokluğu ile övünüp böbürlenme sizin bütün meşguliyetinizi aldı, bütün hayatınız boyunca hep bu işe daldınız.
Kabirleri ziyaret edinceye kadar (Tekasür Süresi 2). Kabre girinceye, diğer kabirlerdekiler gibi birer ölü oluncaya kadar hep böyle oldunuz, çokluk peşinde koştunuz. Sonra Cenab-ı Hak onları tehdit ve ikaz mahiyetinde şöyle buyurmaktadır:
Hayır! Yakında bileceksiniz (Tekasür Süresi 3). Bu övünme ve böbürlenmenizin ve onun size neler getireceğini yakında öğreneceksiniz. Hayır, hayır! Yakında bileceksiniz (Tekasür Süresi 4).
İş hiç de sizin zannettiğiniz gibi değil. Cenab-ı Hak bu tekrarları tehdit ve korkutmanın öneminden dolayı yapmaktadır. Sonra da insanların bu konudaki cehalet ve yanlış içerisinde olduklarını şu şekilde tescillemektedir:
Hayır. Yani, ey cahil ve kibirli insanlar. Bu süslü ve gösterişli şeylerle boşu boşuna övünüp böbürlenmeyin. Şayet ilm-i yakin ile bilseydiniz (Tekasür Süresi 5), işin iç yüzünü tam anlamıyla bilip kalp ile tasdik etmiş olsaydınız, Elbette cehennemi görürdünüz (Tekasür Süresi 6) ve bu gibi şeylerle asli övünmezdiniz, bu gibi yalan ve boş düşünceler aklınıza gelmezdi. Ne var ki, sizler cahillersiniz ve bunu göremeyecek kadar gaflet içerisindesiniz. Üstelik, cehennemi inkar ediyorsunuz.
Boş ve aşağılık kırıntılarla övünüp durmanızın, onlardan zevk almanızın, onların peşinde koşmanızın sebebi de aslında bu. Sonra Cenab-ı Hak, onlar daha derin bir şekilde ihtar ve tehdit etmek için cehennemi görme olayının üzerinde tekraren şu şekilde durmaktadır;
Sonra onu elbette ki ayne’l-yakin olarak görürdünüz (Tekasür Süresi 7).
Yani size azap etmek için hazırlanmış olan cehennemi adeta gözlerinizle görür ve oradaki yerinizi ayan beyan anlardınız.
Sonra, elbette ki o gün nimetlerden hesaba çekileceksiniz (Tekasür Süresi 8).
Ey Hakk’a verdiği sözünü ve ahdini unutan insanlar!
Sizi Hak’tan alıkoyan, ona itaat ve ibadet etmekten engelleyen bu fani nimetlerden kıyamet günü hesaba çekileceksiniz. İşte o gün görüşlerinizin ne kadar hatalı olduğu ortaya çıkacak, heva ve heveslerinizin, arzularınızın ne kadar boş ve bozuk olduğu anlaşılacak.
Ey ahirete yakinen iman noktasındaki inançları yakini bilgiye ulaşmış olan Muhammedi! Burada sana düşen vazife şudur:
Ahirete varmadan önce, onunla ilgili bilgilerinin ve inançlarının ayne’l-yakin mertebesine ulaşması için onu daima hatırında tutmalı, asla dünyanın süsüne, alayişine ve gösterişine bağlanmamalı, dayanmamalısın.
Dünyadan nasibin sadece kifaf-ı nefs edecek kadar, zaruret miktarı ve iffetini koruyacak kadar olsun. Bu miktarla kanaat etmeyi bil. Lüzumsuz işlerle meşgul olanları terk et, onlardan uzaklaş.
Şunu bil ki: Şerli kimselerle hemdem olmak seni sırları düşünmekten alıkoyar, nurları müşahede etmene mani olur.
Rabbimiz! Bizleri lüzumsuz kelamlardan kurtaran ve selâmet yurduna eriştiren bir cezbeyi katından bizlere nasip eyle.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C:VI / bkz: 517-520