Tebbet Süresi Mushaftaki sıralamada 111, iniş sırasına göre 6 süredir. Mekke döneminde Fatiha süresinden sonra, Tekvir süresinden önce inmiştir.
Rivayete göre Allah Teala kendisine yakınlarını uyarıp İslam’a çağırmasını emredince Hz. Peygamber Safa tepesine çıkmış, orada bulunan Kureyş kabilesi mensuplarını yanına çağırarak onlara İslam’ı tebliğ etmiş; ancak Resulüllah’ın amcası Ebu Leheb bu olaya kızarak, “Kuruyup yok olasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?” demesi üzerine bu sûre inmiştir
Sürede Hz. Peygamber’in amcası olup ona karşı düşmanca davranışlar sergileyen Ebu Leheb ve karısı eleştirilmekte, onlar gibi servet ve gücüne güvenenlerin acı sonu bildirilmektedir.
Asıl adı Abdülüzza olup parlak yüzlü olduğundan veya öfkelendiğinde yanakları kızardığı için babası tarafından kendisine “alev gibi, çok parlak” anlamına gelmek üzere Ebu Leheb lakabı verilmiştir. Daha önce Hz. Muhammed’i çok sevdiği, hatta iki oğlunu onun kızlarıyla evlendirdiği halde peygamber olduktan sonra onun azılı düşmanı oldu.
Hz. Peygamber, insanların Allah katında eşit olduğunu, onların dini ve ahlaki erdemlerine göre değerlendirileceklerini söylüyordu. Ebu Leheb ise kibirli, gururlu ve zengin biri olup fakir ve zayıf insanların kendisine eşit tutulmasını kabullenemiyordu. Rivayete göre Resulüllah panayırda dolaşarak insanları İslam’a davet ederken Ebu Leheb de arkasından gider ve çevresindekilere onun yalancı olduğunu söylerdi
Hz. Peygamber’e karşı daima onun düşmanlarıyla birlikte hareket etmiş, hem kendisi hem de karısı ona eziyet etmişlerdir. Hicretin 2. yılında çiçek hastalığına yakalandığı için Bedir Savaşı’na katılamamış, fakat yerine adam göndermiş, ayrıca müşriklere mali destekte bulunmuştur.
Kureyş’in Bedir’deki yenilgisini ve ağır kayıplarını haber aldıktan yedi gün sonra kahrından öldüğü söylenmektedir. Çiçek hastalığı kendilerine de bulaşır endişesiyle ailesinden hiç kimsenin ona yaklaşmadığı, öldüğünde ücretle tuttukları Sudanlılar’a defnettirdikleri rivayet edilir. Ebu Leheb’in kızı Müslüman olarak Medine’ye hicret etmiş, oğulları Utbe ile Muttalib de Mekke’nin fethinden sonra İslam’a girmişlerdir
“Ebu Leheb’in elleri kurusun!” mealindeki 1.ayet mecazi bir ifade olup onun helak olması yönünde bir bedduadır. Devamındaki “tebbe” fiili, bedduanın gerçekleşeceğini ifade eder; nitekim öyle de olmuştur.
Müfessirler 2. ayette Ebı Leheb’in kazandığı bildirilen şeyden maksadın onun çocukları, malı, mevki ve itibarı olduğunu söylemişlerdir. Buna göre ayet, bunların hiçbirinin kendisini kötü sondan kurtaramadığını ifade eder. “Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı” diye çevirdiğimiz 2. ayete, “Malı ona ne fayda sağladı, o ne kazandı?” diye soru şeklinde de mana verilmiştir
Ebu Leheb, Hz. Peygamber’in amcası olduğu için onu desteklemesi ve düşmanlarına karşı koruması gerekirken tam tersine karısıyla birlikte ona eziyet ve sıkıntı verdiklerinden dolayı 3. ayette ateşi son derece şiddetli olan cehenneme gireceği haber verilmiştir.
Ebu Leheb’in karısı, Harb’ın kızı ve Ebu Süfyan’ın kız kardeşi Ümmü Cemil Avra’dır. “Dedikodu yapıp söz taşıyan…” diye çevirdiğimiz 4. ayeti, Hz. Peygamber’e eziyet etmek maksadıyla diken, çalı çırpı toplayıp geceleyin peygamberin yoluna serdiği için “odun taşıyan” diye çevirenler de vardır.
Biz mealde, insanların arasını bozmak amacıyla laf götürüp getirdiği ve Hz. Peygamber’i maddi sıkıntısı sebebiyle aşağıladığı için mecazi anlamda böyle (hammalete’l-hatab) nitelendirildiği şeklindeki yorumu tercih ettik.
Taberi, her iki yorumu destekleyici rivayetler aktardıktan sonra kendisi birinci manayı tercih etmiştir Ayrıca hata ve günahlarını yüklenip taşıdığından dolayı mecazi anlamda “yanacağı cehennem için odun taşıyan” olarak nitelendirildiği kanaatinde olanlar da vardır
Aynı kadın, Lat ve Uzza isimli putlara yemin ederek mücevherden yapılmış kıymetli gerdanlığını Hz. Peygamber’e düşmanlık uğrunda harcayacağını büyük bir gururla söylediğinden dolayı da 5. ayet, “Dünyadaki gerdanlık yerine ahirette boynuna ateşten bir ip takılacaktır” şeklinde yorumlanmıştır
Kaynaklar
Meal: İbn Kesir / İbn Kesir Tefsiri / C: 12 / bkz: 323
Tefsir: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları / Kur’an Yolu / C:VI / bkz: 713-717