DOLAR
19,0122
EURO
20,2921
ALTIN
1.215,13
BIST
5.058,27
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Çok Bulutlu
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Çok Bulutlu
12°C
Perşembe Az Bulutlu
15°C
Cuma Az Bulutlu
16°C

Şura Süresi Anlamı, Fazileti, Konusu, İçeriği ve Muhtevası

Şura Süresi Anlamı, Fazileti, Konusu, İçeriği ve Muhtevası
15 Şubat 2021 00:38
0

Şura Süresi Mekki bir süre olup; Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin on üçüncü yılında bir bütün halinde indirilmiştir ve toplamı 53 ayetten oluşmaktadır. İçerisinde yönetimin vazgeçilmez ilkesi olan ‘şura’ kavramından söz edildiği için bu adı almıştır. Hz Osman’ın Mushaf’ındaki kronolojik sıralamaya göre 62, Hz Ebu Bekir’in cem ettirdiği elimizdeki Kuran’a göre 42. süredir.

İlk Peygamber Hz Adem’den en son Peygamber Hz Muhammed’e gelinceye kadar Allah’ın bütün peygamberlere vahyi özü itibariyle hep aynıdır. Nuh’a, İbrahim’e ve benzerlerine vahy edilenlerle Hz Muhammed’e vahy edilenler arasında bir fark yoktur.

Her şeyin yaratıcısı Allah, evrenin de hakimidir; her şey Ona boyun eğmiş ve yaratılış amacına göre hareket etmektedir. İnsanoğlu, aziz, hakim olan Allah’ın bütün insanlar için vaz ettiği İslam’a boyun eğerse kesinlikle iki cihanda da mutlu olur.

Hz Muhammed de Allah’ın kulu ve elçisidir. O da insandır, fakat diğerlerinden tek farkı O; Şehirlerin Anası Mekkelileri, çevresindekileri ve kıyamete kadar tebliğin ulaştığı bütün insanları uyarmak maksadıyla gönderilmiş en son peygamberdir. Ona da vahiy, kavminin diliyle inzal edilmiştir. Buna rağmen insanların çoğu Kuran’a inanmamaktadırlar.

Tek ilah Allah’dır. Ondan başka ilah yoktur. İslam, Allah’ın seçtiği ve kabul ettiği tek dindir. Kur’an, Allah’ın insanlara gönderdiği ilahi rehberdir. Allah, Peygamber, Kur’an ve İslam, bunların hepsi de Hak ve gerçektir. O nedenle inkar edenlerle, bu konuda tartışmaya gerek yoktur.

Ahiret gününe inanmayanlar, nasıl olsa gelmeyecek düşüncesiyle kıyametin hemen kopmasını istiyorlar. Oysa müminler o günün dehşetinden korkmakta ve Allah’a sığınmaktadırlar. İnkar edenler yalnız dünya nimetini isterler. İstedikleri verilir ama bilinmelidir ki ahirette onların hiçbir nasibi yoktur.

Allah’a ve ahiret gününe iman edip Rablerine tevekkül eden gerçek müminler farklıdırlar. Onlarda ki Allah sevgisi, her çeşit sevgiden daha üstün, Allah korkusu her çeşit korkudan daha fazladır. Onlar, şehevi ve gadabi güç ve yetkilerini hep haşyetullah, yani Allah’a karşı saygı ve sevgi de kusur işler miyim korkusuna göre kullanırlar.

Söz gelimi, onlar yapılması gerekenleri yaptıktan sonra, Allah’a tevekkül eder, yasaklanan büyük günahlardan uzak durur, gerektiğinde öfkelerini yutarlar. Onlar, Rablerinin emir ve yasaklarına titizlikle riayet eder, namazlarını ikame eder ve önemli işlerini hep istişare ile karara bağlarlar. Onlar, Allah’ın lütfettiği şeylerden başkalarına harcamaktan geri durmazlar. Onlar haksızlığa uğradıklarında, ona ya misliyle karşılık verir ya da şahsı bağışlar fakat zillete asla boyun eğmezler.

Allah, kulları arasında rızkı, hikmeti gereği belli bir ölçü ve ilkeye göre dağıtır. Herkese bol verip azdırmaz. İnsan ektiğini biçer; başına gelen musibetler, çoğunlukla işledikleri kötülüklerin sonucudur. Çoğunu da Allah affetmektedir.

Allah’ın ayetlerine karşı gelmelerine ve yeryüzünde ki azgınlıklarına rağmen, mal ve servetine paralel olarak refah ve mutluluğu hep artar, sıkıntı ve felaket yüzü görmeyen kimse, bunun hayrına mı yoksa aleyhine mi olduğunu düşünmeli ve mutlaka yaşam tarzını yeniden gözden geçirmelidir.

Vahiy, Allah’ın beşerle konuşma yöntemlerinden biridir. Ruh / vahiy, Allah’tan insana, özellikle peygamberlerle intikal eden ilahi bir cevherdir. Peygamberlerin şahsında ilahi bir ışığa dönüştürülen vahiy hakkında, insanoğluna az bir bilgi verilmiştir. Peygamberlik öncesi hayatında Hz Muhammed, kitap nedir, iman nedir bilmezdir. Fakat o, risalet göreviyle birlikte kendisine lütfedilen ilim ve hikmet sayesinde hem iman olgusunun hakikatini kavramış hem de kalbine iman yerleşmiştir.

Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C:II / bkz: 249-250

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.