“Ey Peygamber! Rabbin tarafından sana indirilen buyrukları tebliğ et. Eger onları tam anlamıyla tebliğ etmezsen elçilik görevini gereğince yapmamış olursun. Görevini yaptığın sürece Allah seni insanlara karşı koruyacaktır. Allah inkarcıları doğrulara erdirmez (Maide Süresi 67)“
Peygamber Efendimiz Kur’an ayetlerini tebliğ ediyor ve açıklıyordu. Peygamber Efendimiz cinsel hayatla ilgili Kur’an ayetleri indirildikçe bu ayetleri tebliğ ediyordu. Tebliğ ettiği ayetlerle alakalı gerekli açıklamaları da yapıyordu.
Yüce Allah, Bakara Süresinin, kadınların ay hali ile ilgili 222. ayetini indirdiğinde Allah’ın Resulü bu ayeti tebliğ etti ve müminlere adet halinde bulunan kadınlarla bir arada yemelerini, içmelerini, evlerde beraber oturup kalkmalarını ve cinsel münasebetin dışında her türlü rutin ilişkileri kurmalarını emir buyurdu.
Peygamber Efendimiz okunan vahiy olan Kur’an ayetleri çizgisinde kendisine bildirilen cinsel nitelikli ilahi buyrukları açıklayarak da, cinsel öğretimini sürdürüyordu. Bir hadislerinde şöyle buyurur:
▬ (Allah’a, meleklerine ve insanlara karşı) hayalı utançlı olunuz. İyice biliniz ki Allah gerçekleri bildirip emretmekten haya etmez, çekinmez. (Ey Mü’minler) Kadınlarınıza arka organlarından (anüs) cinsel ilişkiye girmeyiniz.
Alla Resulü; sorular ve sorunlar sebebiyle açıklamalar yapıyordu. Kendisine doğrudan sorulan soruları cevaplandırarak, dolaylı olarak intikal ettirilen konulara açıklık getirerek de cinsel öğretimini sürdürüyordu.
Örneğin o, uzun süre çölde kaldıkları için cünüblülüklerini giderecek su bulamadıklarında ne yapacakları soranlara Teyemmüm yapmalarını gereğini ve nasıl yapılacağını öğretmişti.
Huzurunda, rahmin dışına boşalma türünden çocuk oluşumunu engelleyici korunma işlemlerinden söz edilince, Kur’an’dan hareketle o tür önlemleri, “çocuğu gizlice toprağa gömme” olarak nitelemiş; Allah’ın kader programı içine aldığı canlıların mutlaka yaratılacağını duyurmuştu.
Tanık olduğu olaylar üzerine de açıklamalar yapıyordu. Mesela, O, karnı üzerine yatan bir adamı görünce şöyle buyurmuştu: “Bu tarz yatış, Allah’ın sevmediği bir yatıştır. (Böyle yatmayınız.)
Kendi duygularından hareketle de bilgiler sunuyordu. Allah’ın Peygamberi bir insan, olgun bir erkek olarak bizzat duyduğu cinsel duyguların diğer buluğa ermiş (ergin) erkekler tarafından duyulabileceği gerçeğinden hareket ederek ve yönlendirici uyanlarda bulunarak da ilk müminleri cinsel terbiyeden geçiriyordu.
O, değinilen amaçla bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: Hoşuna giden bir kadın vesilesiyle sizden birinizin kalbinde cinsel arzu oluşursa, hemen eşinin yanına giderek onunla cinsel ilişkide bulunsun. Bu tarz davranış, içinde oluşanı giderir.
Cinsel öğretim kadınları da içine alıyordu.
Allah’ın Resulü yukarıda ana hatlarıyla değinmeye çalıştığımız cinsel öğretim görevini yalnız erkeklere yönelik olarak sürdürmüyordu. Kadınlara da hitap ediyor, onları da uyarıyor ve yetiştiriyordu. Doğrudan kadınlara hitab eden birçok hadisleri arasında şu iki hadisi misal olarak sunabiliriz:
Onun öğütleri ve emirleriyle cemaat namazına erkekler yanısıra kadınlar da katıldığı için, müşterek öğretimde bulunduğu zamanlar da oluyordu. Şu hadîsi, müşterek öğretime bir misal olarak verebiliriz:
Yezid kızı Esma (r. anha) bizzat şahit olduğu olayı şöyle anlatıyor: Kıldırdığı bir namaz sonrasında Peygamberimiz çevresinde ayrı ayrı oturan erkekler ve kadınlara yerlerinden kalkmamalarımı işret etti.
Topluluktan bir cevap çıkmayınca şöyle dedim:
Allah’ın Resulü, ardından gerekçesini açıklayarak şu talimatı verdi:
Allah’ın Resulü’nün cinsel ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların karşılanarak bedeni ve rühi sükuna erilmesi yolundaki helal atılımları insan hayatının tabii bir parçası olarak görmesi, diğer mevzuları açıkladığı gibi, cinsel konuları da nezih bir üslupla dile getirmesi, ilk müminler olan sahabileri gerçekçi yapmıştı.
Evet, onlar aldıkları Peygamberi terbiye gereği cinsel meselelerde son derece gerçekçi idiler. Bunun içindir ki sahabiler öğrenmek istedikleri cinsel hayatla ilgili konuları gelip Allah’ın Resulüne rahatlıkla soruyorlardı.
Aşağıdaki hadisi bir misal olarak değerlendirebiliriz.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Evet, (cinsel organını yıkadığı ve) namaz için aldığı gibi abdest aldığı zaman uyuyabilir ve yiyip içebilir.
Sahabiler öğrenmek istedikleri meseleleri sordukları gibi yaptıkları ve günah olduğu endişesine kapıldıkları hususları da gelip O’na arz ediyorlar, ne yapmaları gerektiğini öğreniyorlardı.
Ömer b. Hattab Allah’ın Resulüne geldi ve şöyle dedi:
Hz. Peygamber ona bir cevap vermedi. Bu sırada Bakara Suresinin 223. ayeti vahyedildi:
Bu ayeti tebliğ ettikten sonra Allah’ın Resulü bütün müminlere yönelik olarak şöyle buyurdu:
▬ Önden veya arkadan yaklaşarak fakat mutlaka döl yatağından cinsi temasta bulun. Arka organdan (anus) ve adet gören eşinle cinsi münasebette bulunmaktan sakın.
Sahabiler Allah’ın Resulüne “Hayat Önderi” olarak inandıkları için karşılaştıkları bütün problemleri O’na arz ettikleri gibi, cinsel problemlerini de O’na arz ediyorlardı.
Onlar için siyasi veya iktisadi bir problemle cinsel bir problem arasında fark yoktu. Problemlerinin çözümünü almadıkça da eyleme geçmiyorlardı.
Kadınlar da cinsel konularda gerçekçiydiler. Allah’ın Resulünün cinsel hayatla ilgili ilahi buyrukları, erkeklerin yanısıra kadınlara da tebliğ edip öğretmesi, erkekler gibi kadınların da sorumlu olduklarını duyurması, onları da cinsel konularla ilgilenmeye sevk ediyordu.
Nitekim kadınlar da geliyor, bizzat kendileri sualler soruyordu. Bu sualler/sorular içinde bir kadının cinsel hayatının en mahrem yönlerini açığa vurucu vasıfta olanları da vardı.
Ümmü Süleym, Hz. Peygamberin eşlerinden Ümmü Seleme’nin (r. anha) komşusuydu. (Zaman zaman) onu ziyaret ederdi. Bu ziyaretlerden birinde Allah’ın Resulü çıkagelince O’na sordu:
Ya Resulüllah
(Böylesine bir sualin sorulmuş olması utandırmış olacak ki) Hz. Ümmü Seleme, Ümmü Süleym’e yönelerek şöylece serzenişte bulundu: Allah iyiliğini versin, baltayı taşa vurdun Ya Ümmü Süleym! Allah’ın Resulünün huzurunda kadınları küçük düşürdün.
Ümmü Süleym de şu karşılığı verdi: Şüphesiz ki Allah gerçeği bildirip emretmekten utanmaz ve utanılmasını da emir buyurmaz. Bizim kesin olarak bilmediğimiz hususları Allah’ın Resulüne sormamız o hususlarda gerçekleri görmez- bilmez bir körlük içinde olmamızdan daha hayırlıdır.
(Ümmü Süleym’in sualinin ve gerekçesinin doğruluğunu onaylamak için) Allah’ın Resulü: “Allah asıl senin iyiliğini versin. Çıkmaza giren sensin Ya Ümmü Seleme!” dedi ve sualin cevabı olarak da şöyle buyurdu: “Evet Ya Ümme Süleym! Rüyalanan kadın, orgazm olup boşaldığında yıkanması gerekir, boşalmazsa gerekmez.”
Ensardan bir diğer kadının aynı anlamda bir sual sorması ve Hz. Aişe annemizin bu suali Hz. Ümmü Seleme validemiz gibi kadınları küçük düşürmek şeklinde değerlendirip çıkışması üzerine Allah’ın Resulü ona da şöyle buyurmuştur:
Ya Aişe! Kadına müdahale etme. (Dilediğini sorsun.) Zira Ensar’ın kadınları (Müslüman kadınlarca) bilinmesi gerekenleri soruyorlar.
Kadınlar arasında utandıkları için bizzat soru soramayanlar Peygamberimizin eşlerini aracı kılıyorlar, onlar vasıtasıyla bilgi ediniyorlardı.
Peygamberimizin eşlerinden Ümmü Seleme (r. anha) anlatıyor.
Bu kadın kalktı, Ümmü Seleme’ye geldi ve durumu ona anlattı. Ümmü Seleme de Allah’ın Resulü gelinceye kadar otur diyerek kadını buyur etti.
Allah’ın Resulü gelince kadın O’na bizzat sormaktan utandı. (Ümmü Seleme’den sormasını rica ederek) dışarı çıktı. Ümmü Seleme sorunca, Allah’ın Resulü “kadını çağır” buyurdu.
O da, kadını içeri aldı. Allah’ın Resulü Bakara Süresinin 223 ayetini ona okudu ve şöyle buyurdu:
(Burada dikkatlerimizi çeken husus utandığı için sorusunu bizzat yöneltemeyen kadına, Peygamberimizin doğrudan bizzat cevap vermesidir.)
Kadınlar bizzat veya bilvasıta/aracı ile sualler sormanın yanı sıra, çözümünü arzuladıkları cinsel vasıflı problemlerini de Allah’ın Resulüne arz edebiliyorlardı.
Bizzat arz edilen bu problemler içinde kocasının cinsel iktidarsızlığı sebebiyle ayrılma isteğini ihtiva edenler de vardı. Aşağıdaki hadisi ilginç bir örnek olarak sunuyoruz.
Allah kendisinden razı olsun Hz. Aişe anlatıyor. Rifaa el-Kurezi’nin karısı Allah’ın Resulüne geldi ve şöylece maruzatda bulundu:
Kadının bu açıklaması üzerine Allah’ın Resulü gülümsediler ve şöyle buyurdular: Sen Rifaa’ya mi dönmek istiyorsun? Hayır sen evlendiğin kocanın balcağızından tatmadıkça, o da senin balcağızından tatmadıkça (ilk kocan Rifaa’ya dönemezsin.)
Bu ve benzeri olaylardan bizim almamız gereken ders, Allah’ın Resulü gibi gerçekçi olmamız, cinsel problemlerin arzedilmesini tabii ve hoşgörülü karşılamamızdır.
Erkek ve kadın her mükellef Müslümana yönelik ilahi emirler ve yasakların mühimce bir bölümü cinsel duygular, bu duyguları oluşturan davranışlar, cinsel organlar ve cinsel faaliyetlerle ilgili olduğundan
Pek tabidir ki bu öğretim genelde, ancak ve ancak Kur’an ve Sünnet ölçüleri esas alan bir eğitim sistemi içinde gerçekleştirilebilir.
Cinsel öğretimde Kur’an ve Sünnetin belirlediği ve İslam bilginlerinin eserlerinde işlediği muhtevayı değil de, ilim ve ahlak dışı neşriyatın sergilediği istismarcılığı ve cinsel birleşme tekniklerinin resimlendirilmesini anlayanlar için “cinsel öğretim” ifadesiyle “farziyet” sözcüğünün bir arada, hüküm belirtici bir üslup içinde kullanılması garipsenebilir. Ancak gerçek, gerçektir.
Dışımızdakiler istismar ediyor veya bazı müminlerin idraklerine sığdırılamıyor diye farz bir öğretim ertelenemez. Ertelenmesi cinsel hayatı ibadet hayatının bir bölümü olmaktan çıkarır ve de günahlar yaşamı haline dönüştürür ki, sonucu elem verici ilahi bir azaba uğramaktır.
Kaldı ki hak bilgilerin doldurmadığı boşluğu batıl bilgiler doldurur. Doldurmaktadır da. Hem bu batıl bilgiler, yalnız ibadet ve ahlâk hayatımızı değil, iman hayatımızı da kemirmektedir.
Hiç şüphe etmiyoruz ki basit bir araştırma yapılsa, İslam Dininin haram kıldığı çıplaklığı, flörtü, mut’a nikahını, ay hali temasını, seksüel neşriyatı vs. yi tabii gördüğü, İslami boşama usulü ve sınırlı çok evlilik ruhsatını gayrı medenilikle suçladığı için, kafirliğin sınırları içine düşen nice Müslüman görülecektir.
Kaynak: Ali Rıza Demircan / İslam’a Göre Cinsel Hayat / bkz 38-48