Nitekim gelen rivayetler doğrultusunda tam olarak hatırlayamasam da mana olarak Resulüllah (s.a.v): Allah bir kulunu sevdi mi onda ne mal bırakır ne aile buyurmaktadır.
Ancak insan hiçbir zaman “…mal mülk istemekten usanmaz, ama kendisine maddi sıkıntı dokununca hemen ye’se düşer, ümitsiz olur (1)” ve “Kendisine uğrayan bir sıkıntıdan sonra, tarafımızdan ona nimet tattırırsak: “Bu benim hakkımdı zaten, Kıyametin geleceğini de pek zannetmem. Ama olur da (müminlerin dediği gibi), Rabbimin huzuruna götürülecek olsam bile, O’nun yanında en güzel ne varsa o da benim olur, (hiç tereddüdünüz olmasın)!” der. Biz elbette o kafirlere, dünyada yapmış oldukları her şeyi tek tek bildireceğiz ve onlara şiddetli bir azap tattıracağız (2)”
Zatın biri diyor ki: Yüce Allah’ı sevenin sevgisinin alameti, kendisini Allah Teala’dan uzaklaştıracak her şeyden elini çekmesi ve tamamen Allah Teala’ya yönelmesidir. Sadi Şirazi ne güzel demiş:
Arkadaş; sana doğrusunu söyleyeyim mi; seni sevgiliden alıkoyan neyse, asıl sevdiğin o demektir.
Maneviyat önderlerinden İbrahim b. Edhem şöyle demiştir: Sevgilinin kızdığı şeyleri sevmek, sevginin alameti değildir. Mevlamız dünyayı yerdi, bizler ise methettik, O buğzetti biz ise sevdik. Dünyada zühd hayatı yaşanmasını istedi, bizler ise dünyayı yeğledik, onu elde etmek için koştuk
Bir hadis-i şeriflerinde Resulüllah (s.a.v) Kıyamet gününde yüz çevirenler dışında ümmetimin hepsi cennete girecektir deyince Ashabı: Ey Allah’ın Resulü, yüz çevirenler kimlerdir diye sorunca Resulüllah (s.a.v): Bana itaat eden cennete girer, bana isyan eden de yüz çevirmiş olur dedi.
ve başka bir hadis-i şeriflerinde ise “Resulüllah (s.a.v): Allah ölüm meleğine: Sen benim velim (dostum)in yanına git, onu bana getir. Çünkü ben bolluk ve rahatlık zamanlarında da, darlık ve sıkıntılı zamanlarında da onu halden hale geçirdim, her ikisinde de onu sevdiğim halde buldum. Şimdi artık onu bana getir, andolsun ki onu rahata kavuşturacağım. (Devamla) dedi ki: Ölüm meleği beraberinde beş yüz melek ile birlikte onun yanına gider. Melekler ile birlikte de cennetten getirilmiş kefenler ve hanutlar -hoş kokular- bulunur. Beraberlerinde reyhan demetleri de vardır. Resyhanın kökü aynı olup, tepesinde de yirmi tür vardır. Onun her bir türünün kokusu, diğerinin kokusundan farklıdır. Meleklerle birlikte içinde misk bulunan beyaz ipek de oalcaktır (3)”
Yine aynı manada;
Zatın birisi diyor ki;
Amellerin en makbulü; sıkıntı anında sabır, öfkeli halinde yumuşaklıktır
İslam büyüklerinden Muhammed b. Ka’b diyor ki;
Üç haseti kendisinde bulunduran kimsenin imanı kemale ermiştir;
▬ Huzurda iken haktan sapmamak
▬ Kızdığı zaman batıla dalmamak
▬ Gücü yetse bile haddi aşmamaktır
Bu beyanda Hz Ali (r.a): Kim biz ehl-i beyti severse, fakirlik elbisesine hazırlansın buyurmaktadır.
Bir hadis-i şeriflerinde Resulüllah (s.a.v): Nefsim elinde olana yemin olsun ki sizden herhangi biriniz, beni kendisinden, malından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe iman etmiş olamaz.
ve unutmayın ki Peygamber Efendimiz (s.a.v): Allah bir kavmi (kişiyi) sevdi mi, onları bir takım musibetlerle imtihan eder buyurmakta ve başınıza gelen her şeye sabretmeniz gerektiği ve Allah’a tevekkül etmeniz gerektiğini hatırlatmakta ve öğretmektedir. Nitekim bu mana da Allah Teala’da şöyle buyurmaktadır: “Hem sizde nimet namına ne varsa hepsi Allah’tandır. Kaldı ki size bir sıkıntı dokunduğunda da yalnız O’na yalvarırsınız (4)”
ve günahın küçüğünden de büyüğünden de açığından da gizlisinden de uzak durunuz. Çünkü bu işlediğiniz günahlar ceza olarak size geri dönecektir. ama fakirliktir ama yoksulluktur ama geçim sıkıntısıdır ama başka bir şeydir. Nitekim Allah Teala “İnsanlara bir nimet, bir bolluk tattırdığımızda onunla sevinip şımarırlar. Şayet kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler (5)” ve şunu unutmayın ki “Başınıza gelen her musîbet, işlediğiniz günahlar (ihmal ve kusurlarınız) sebebiyledir, hatta Allah günahlarınızın çoğunu da affeder (6)” buyurmakta uyarmakta ve rahmetinin büyüklüğüne işaret ederek kendi yani Allah’ın rahmetinden ümit kesmemeniz gerektiğini bildirmektedir.
(1-Fussilet 49) (2-Fussilet 50) (3-İbn Kesir – İbn Kesir Tefsiri – C:10 – bkz: 567) (4-Nahl 53) (5-Rum 36) (6-Şura 30)