“Kaf. Şanlı şerefli Kur’an hakkı için (1)”. “Ağzından çıkan bir tek söz olmaz ki, yanında bu iş için hazırlanmış gözcü olmasın, onun söylediğini ve yaptığını kaydetmiş olmasın. Vakti geldiğinde ölüm sekerati başlayınca, can çekiştiği sırada insana “işte!’ denir, ‘senin en çok nefret edip kaçtığın şey! Sur’a üfürülür kalk borusu çalar. İşte bu da tehditle bildirilen azabın günüdür. O gün herkes beraberinde bir muhafız, bir de şahit olarak Yüce Divana gelir, Allah ona buyurur: ‘Sen bundan gaflet içindeydin. İşte gözünün önünden perdeyi kaldırdık, şimdi artık gözün pek keskindir! Yanındaki arkadaşı İşte! der, Onun defteri! Her ne yapmışsa, burada yazılı! Allah muhafızla şahide veya cehennem görevlisi iki meleğe: Atın! buyuracak, atın cehenneme her nankör, inatçı kâfiri (2)” ayetlerini okurken şeytan dedi ki:
Kur’an’ın en mühim üslup güzelliğini siz onun ahenginde, akıcılığında ve açıklığında buluyorsunuz. Halbuki şu ayette nereden nereye atlıyor! Ölüm anından ta kıyamete geçiyor. Sur’a üfürülmesinden hesap gününe uzanıyor, ondan sonra da cehenneme girişi zikrediyor. Bu hayret verici geçişler içinde hangi selaset kalır? Kur’an’ın pek çok yerinde böyle birbirinden uzak meseleler birleşiyor. Üslup güzelliği, akıcılık, ahenk ve açıklık bunun neresinde?
Cevap: “Kur’an-ı Mucizü’l Beyan‘ın mucizelik esaslarının en mühimlerinden biri, belagatinden sonra vecizliği, az sözle çok mana ifade etmesidir. Bu, Kur’an’ın mucizeliğinin en sağlam ve mühim esaslarındandır. Şu mucizevî vecizlik Kur’an-ı Hakim’de o kadar çok ve o kadar güzeldir ki, inceleyenler onun karşısında hayrete düşer.
Mesela;
ayeti birkaç kısa cümle içinde tufan gibi büyük bir hadiseyi neticeleriyle öyle veciz ve mucizevi bir şekilde anlatıyor ki, çok edibi belagatine secde ettirmiştir.
Hem mesela şu ayetlere bak:
İşte Semud kavminin başına gelen hayret verici ve mühim hadiseleri, bunların neticelerini ve o kavmin kötü akıbetini böyle birkaç kısa cümleyle, veciz ve mucizevi bir şekilde, akıcı, açık ve anlaşılır bir tarzda beyan ediyor.
Hem mesela;
“Önderler içinde Zünnun’u da an. O, (inkarda direten ve uyarılardan hiç etkilenmeyen halkına) kızarak onları terk etmişti. Bizim hiçbir zaman kendisini sıkıştırmayacağımıza inanıyordu. Sonra, (düştüğü balığın karnının, gecenin ve denizin, birde bulunduğu halin) karanlıkları içinde, Senden başka ilah yoktur. Sen her türlü kusurdan, eksiklikten, eşi-ortağı bulunmaktan mutlak münezzehsin. Ben, gerçekten kendine yazık edenlerden oldum diye yakardı (5)” ayetine bak
Bizim hiçbir zaman kendisini sıkıştırmayacağımıza inanıyordu) (6) cümlesinden “Sonra karanlıklar içinde şöyle yakarmıştı (6)” ifadesine kadar arada çok cümle gizlidir. O zikredilmeyen cümleler anlamaya engel olmuyor, Kur’an’ın ahengine ve akıcılığına zarar vermiyor.
Hz Yunus’un (a.s) kıssasından mühim esasları zikredip gerisini akla havale ediyor.
Yine mesela;
Yusuf süresinde “Beni Yusuf’a gönderin (7)” kelimesi ile “Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi (8)” ifadesi arasında yedi sekiz cümle, veciz bir şekilde atlanmıştır. Fakat anlayışı hiç bozmuyor ve Kur’an’ın ahengine, akıcılığına zarar vermiyor. Bu çeşit mucizevi hususiyetler Kur’an’da pek çoktur ve pek güzeldir.
Kaf süresindeki ayette ise vecizlik pek hayret verici ve mucizevidir. Çünkü kafirin pek müthiş, çok uzun ve bir günü elli bin sene olan istikbaline ve o istikbaldeki dehşetli değişimlerde başına gelecek elem verici ve mühim hadiselere birer birer parmak basıyor, fikri şimşek gibi onların üstünde gezdiriyor. O pek uzun zamanı, hazır bir sayfa gibi gözlere gösteriyor. Zikredilmeyen hadiseleri hayale havale edip yüce bir selasetle anlatıyor.
İşte, ey şeytan, şimdi bir sözün daha varsa söyle!”
Buna karşılık şeytan der ki:
Bunlara karşı gelemem, iddiamı müdafaa edemem. Fakat çok ahmaklar var, beni dinliyorlar. İnsan suretinde çok şeytan var, bana yardım ediyorlar. Ve felsefeciler arasında çok firavun var, benliklerini okşayan meseleleri benden ders alıyor, senin bu gibi sözlerinin neşrine set çekiyorlar. Bu yüzden sana teslim olmam!
“Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin (10)”
Kaynak: Bediüzzaman Said Nursi / Sözler / bkz: 239-241
(1- Kaf Süresi 1. ayet) (2- Kaf Süresi 18-24. arası ayetler) (3- Hud Süresi 44. ayet) (4- Şems Süresi 11-15. Arası ayetler) (5- Enbiya Süresi 87. ayet) (6- Enbiya Süresi 87. ayet) (7- Yusuf Süresi 45. ayet) (8- Yusuf Süresi 46. ayet) (9- A’raf Süresi 204. ayet) (10- Bakara Süresi 32. ayet)