Ey kardeşim!
Niyetleri konusunda kalbinle sözleş. Onu varacağı yer konusunda düşünmeye zorla. Kabinle ayrı düşme. Dünyadan ayrılma anında her şeyin farkına varan kimsenin korkusunu, dünya ehlinin dünyada var güçleriyle çalıştıkları şeyleri terk etmelerini, onurlarını kirletmelerini, şahsiyetlerini yıpratmalarını, dinlerine isyan etmelerini, sonra da bunların tamamını terk etmelerini, kabir dehşetini, Allah’ın huzuruna fert fert getirilmelerini, münker ve nekirin sorularını, kıyamet korkularını, Allah’ın katında olana vakıf olmalarını, bir zerre ve hardal tanesi ağırlığındaki söz ve fiillerinin tamamından sorgulanmalarını kalbinde hayal et.
O’nun gençlere sorusu, gençliğini nerede harcadığı, ömrünü nerede tükettiği, malı nereden kazandığı, kimlerden esirgeyip kimlere infak ettiği, ilmiyle ne ameller yaptığı, doğru ya da yalancı davrandığı bütün amellerdir.
Ey kardeşim!
Gönlünü bunula meşgul edip bunun gönlünde iyice yer tutmasını sağlarsan ve eğer aklını kullanıp doğru düşünebilirsen, artık dilin malayani konuşmaz, havf (korku) ve hüzün senden hiç ayrılmaz. Bu güzel hal, bu meşgale sürekli kalbini kaplar.
İblis sana ancak nefsinin vesvesesinden ve kalbinin harap olmasından doğan günahlarda saldırır.
Kalbin harap olması, ancak sürekli olarak olması gereken korku ve devamlı hüzünden uzak kalınması -ki bu takdirde vesvese ile dünya emelleri, dünyalık biriktirme, fakirlik korkusu, bitmek tükenmek bilmeyen isteklerin gerekli olduğu kalbine fısıldanır-; Allah’tan yüz çevrilmesi, Allah’ın büyüklüğünün alametlerinin kesilmesi, kalbin heybet ve hayadan uzaklaşması esnasında gerçekleşir.
Şeytan kalbi mamur olarak bulduğunda ise uysallaşır, ondan kaçar. Onda elde edebilecek bir şey ve etrafında girilebilecek bir yer bulamaz. Çünkü kalp, korku, hüzün ve fikirle mamur olmuştur. O aydınlatandır, ışık verendir.
Kul kalbindeki nur ile iblisin giriş yerlerinin farkına varır. Kendisini çağırdığı şeyi inkar ederek onu başından savuşturur. Allah’ın kalbindeki nurla güçlendirdiği şeye sımsıkı sarılır ve onu kovar. İblis, korkuyu kesin olarak kaybetmiş bir kalple dostluk kurar, onu tahrip eder ve ona zulmeder. Bu durumda ise o kalpte nur kalmaz.
İblis için nurdan daha ağır gelen bir şey yoktur. O,nuru gördüğü zaman oradan sıvışır, böylece kula gaflet tarafından başka bir şekilde güç yetiremez. Ancak öğüt alıp kalbini diri tutanların kalbinde nur olur. Kalp bundan gafil olursa ölür ve kararır, nuru söner.
Böylece düşmanın girdiği yer, kula karışık ya da bulanık gözükür. Bu durumda iblis kula gizlice ve sinsice yaklaşır. Kalp gaflette kalmaya devam eder. İblis günahlarla kula saldırır. Orada ikamet etmeye ısrar ettiği zaman, ondan razı olur, oraya hakim olur, orayı tamamen kuşatır ve karartır. Oraya yerleşir.
Sonra onu büyük günahlara götüren günah yollarına sürükler. Kalbin kararmasından, nurunun sönmesinden, kalbe sürekli olarak hakim olmaktan daha fazla iblisin hoşuna giden bir şey yoktur. Ona, nurdan, beyazdan, arınma ve saflıktan daha ağır gelen hiçbir şey de yoktur. Onun karargahı ancak zulmettir, karanlıktır. Aksi takdirde kalacak bir yeri yoktur, zira o nur ve beyazda kalamaz.
Bana Hz Peygamber (s.a.v)’in ışıkla aydınlatılıncaya kadar karanlık bir eve girmekten hoşlanmadığı ulaştı.
Kaynak: Muhasibi / Adabü’n-Nüfüs ( Nefsin Terbiyesi ) / bkz: 21-23