Rahmettir sevgi, berekettir… Yağmur damlalarının toprağa can kattığı gibi, insanın kalbine atılan sevgi tohumları insan nesline bolluk getirir Rahman ve Vedud olan Yüce Yaratıcı aciz ve zayıf olan insana ne kadar da şefkatlidir:
“İçinizden kendileriyle huzura kavuşabileceğiniz eşler yaratıp, aranızda şefkat ve sevgi var etmesi O’nun varlığının delilleridir (1)” buyurarak düşünenleri ibret almaya davet ediyor.
Bir düşünün,
Yaradılıştan bu güne aile, beşer neslinin tertemiz, bütün safiyetiyle akıp gittiği bir nehir yatağı olmuştur. Zamanın aşındıramadığı, yıkamadığı tek eğitim kurumu, tek toplumsal müessese ailedir.
İnsanın dünyaya gözünü ilk açtığı ve ömrünün son demini tamamladığı emin bir yuvadır o. Aile ocağı toplumun mayasıdır. Güçlü, sağlam, huzurlu aileler, toplum nizamının teminatıdır. Bunalımlı, kimliksiz toplumlar, bu kurumların vazifesini ifa etmediğinin tezahürüdür.
İnsanın manevi dünyasının mimarı olan aile, inançları, güzel ahlakı ve toplumsal değerleri, onun hücrelerine kadar nakşeder. Her toplumun can damarı olan aile, İslam toplumu için de şefkatli bir hava, kutsal bir yapıdır. Yaradan’a sevgi, itaat ilk orada öğrenilir, orada yaşanır.
Geçmişte İslam’a yapılan saldırı ve zulüm, kale gibi sağlam Müslüman ailelerce göğüslenmiştir. Hala bize dinden bir şeyler kalmışsa, inanan milletimizin bu fırtınaları aile limanına sığınarak geçirmesine borçluyuz.
Düşmanlarımız Müslüman bir ailenin bir İslam toplumu demek olduğunu, Kur’an’ın yaşandığı, ezan ve kamet nidalarının yükseldiği bir ibadethane olduğunu çok iyi biliyorlar. Bilhassa bugün taarruzlar ve oynanan oyunlar Müslüman aileye yöneltilmiştir.
Aileden İslam’ın izini silen, dünyadan da silecektir. “Yuvayı dişi kuş yapar” gerçeği hala değişmemiştir. Ancak sıcak ve gerçek bir huzur yuvasının devamı erkek ve kadının birlikte gayretleriyle mümkündür.
Sevgi üzerine bina edilen yuvanın saadeti, aile fertleri arasında güzel davranışın gerçeği; ve ahlakın, hak ve sorumlulukların bir çarkın dişlileri gibi intizamlı çalışmasıyla temin edilir.
Evin içinde olması mümkün eksiklikler, hatalar büyütülmez. Hele ibadet ihmali yoksa hata bir günah değilse, eşlerin birbirine kızması, birbirini kınaması doğru değildir. Eşler, fedakar davranarak, dünya meşakkatlerini ve eşinin yükünü hafifletir. İşbölümü bencilce değil, ihtiyaca göre adilce yapılır.
Anne, çocuğunun bakımıyla meşgul iken gerçek bir yuvada bulaşıklar uzun süre onu beklemez. O kadın işidir, bu erkek işidir gibi bir anlayış yoktur. Ev işlerinde eşine yardımcı olması erkeğin gururunu rencide etmez Kırgınlıklar ve dargınlıkların açtığı yaralar şefkat ve merhametle sarılır. Sadakat, güven ve iyi niyet, doğabilecek pek çok huzursuzluğa mani olur.
Peygamberimizin; “Bir kimse hanımına buğz etmesin, zira hoşlanmadığı huyları varsa ona mukabil memnun olacağı huyları da vardır” tavsiyesine uyar, sabır ve tevazu ile birbirlerinin kusurlarını örter, eksikliklerini, hatalarını ifşa etmezler Çünkü kusur arama güveni sarsar.
Ev işleriyle ilgili sorumluluğun daha fazla yüklenmiş olduğu kadın, kocasına ve çocuklarına sevgi ve huzur dolu bir yuva ortamını hazırlar.
Onlara duyulan sevgi, yetiştirirken çekilen tüm sıkıntıların peşin ücretidir adeta. Eşler birbirine emanet edilmiştir, çocuklar da her ikisine. Onlar bir fidan iken, ailenin sıcak ve samimi havasından beslenerek şahsiyetleri, karakterleri olgunlaşır.
Evin diğer ihtiyaçlarında olduğu gibi, çocuğun eğitiminde de erkek ve kadının birlikte hareket etmesi ve istişare etmeleri en güzelidir. Bu minik yavruların zihni ve kalbi boş bir kaset gibi, ev içindeki her hadiseyi iç dünyasına kaydeder.
Bilinçli anne ve baba evlatlarının özeneceği, örnek davranışlar sergiler, çocuklarının huzurunda lüzumsuz münakaşalardan sakınırlar. Sevgiyi, hoşgörüyü, itaati, güveni yaşayarak öğretirler. Dini meselelerde ve dünyada olup biten mühim hadiseler hususunda kadın ve erkek birbirlerini eğitir ve şuurlandırır.
Evinin kapısından adımını dışarı atan aile fertleri, zorluklara ve sıkıntılara karşı güçlü, hile ve tuzaklara karşı uyanıktır. Hayata ve insanlara güven, sevgi ve ibretle bakar. Dünya ve ahiret saadetine ermek isteyenler Mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in şu tespitini düstur edinmelidir:
Kaynak: Hatice Yıldızbaş / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 263-264
(1- Rum Süresi 21. ayet) (2- Tevbe Süresi 72. ayet)