Sağlıklı yaşamak ve sağlıklı düşünebilmek için dünyaya gelişimizden itibaren dengeli beslenmeliyiz. Dengeli beslenmeden ne anlıyoruz.
Dengeli beslenmek çok yemek yemek değildir. İnsanoğlu istifadesine sunulmuş her türlü zararsız yani yapısında zehir taşımayan bitki ve diğer canlılardan yararlanmaktadır. Burada temel bazı hususları göz önünde bulundurmak gerekir. Bunlardan birkaçı şöyle özetlenebilir.
▬ Hem tarihi kayıtlara hem de işittiklerimize göre eskiden insanların daha uzun süre yaşadıklarını öğrenmekteyiz. Günümüzle kıyasladığımızda oldukça sade yaşamlarına ve teknolojik eksikliklerine karşın akıl almaz büyük işler yaptıklarını hayretle görmekteyiz. Yazılan ciltlerce kitaplar, binalarda kullanılan basit gibi görünen ama şaşkınlık uyandıran dizayn, ahenk, estetik ve sağlamlıklar. Bunları çoğaltabiliriz.
▬ Makine insanoğlunun emrine girmeden önce bütün işler bizzat insan gücüyle ve enerjisiyle yapılırdı. Günümüzde ise her türlü zor iş makine-robotlarla yapılmaktadır.
▬ Ev ile iş yeri arasını asansör ve otomobil ile gidip gelmekteyiz. Yürümeyi unuttuğumuz gibi masa başında oturma eylemi bizleri gerçekten yormaktadır. Bu yüzden mesai saatinde çay molaları verilmekte ve eve yorgun dönülmekte ve derhal istirahata çekilmekteyiz.
Yaşantımızın neresinden bakarsanız bakınız bunun çok çeşitli örneklerini görürsünüz. Bütün bunları gözümüzün önüne getirelim. Bir gün içindeki aktivitemizin oldukça kısıtlanmış olduğunu görüyoruz. Fakat dikkat edin günlük yediğimiz toplam gıda miktarı aynen duruyor hatta teknolojiyle insanları cezbeden ve çeşitlendirilen yemek ve tatlılar iştahı daha da artırmıştır.
Bunun sonucu olarak günlük aktivitenin oldukça kısıtlanmış olmasına karşın alınan total gıda miktarı ister dengeli olsun ister olmasın oldukça artmıştır. Bu durum karşısında çok az insanımız günlük düzenli spor ile uğraşmaktadır. Zaten millet olarak da ferdi sporları sindirememiş ya da spor olayını çok farklı algılamış ve yorumlamışızdır.
▬ Ulaşımın oldukça kolay olduğu günümüzde taze meyve ve sebzelere kavuşmak mümkündür. Aşırı ya da çok fazla yemek yerine birçok çeşitten az az yemeli ve hadisi şeriflerde bize tavsiyede bulunulduğu üzere sofradan doymadan ayrılmalıyız.
▬ Sabahları erken bir kahvaltı yapılmalı, kendimizi öğle yemeği alışkanlığından vazgeçirmeliyiz. Akşamları da ağır yemeklerden kaçınılmalı ve yerine halk deyimiyle hafif şeylerle iktifa etmeliyiz.
▬ Kişi her ne kadar zamanı olmasa da vakit namazlarını kılmak için yakın ya da uzak bir mescide kadar yürüyerek gidip gelmeyi adeta bir alışkanlık haline getirmelidir. Evlerini mescid haline getirmek isleyenler de kaza ve nafile namazlarını da evlerinde kılabilirler. Böylelikle de günlük aktivitelerini tamamlamış olurlar.
Namazı eda etmekle farz ve sünneti yapmanın yanı sıra hem insan olmanın gereğini yaparak sevap kazanmış hem de bedenin gereksinimi olan günlük aktivitesini yerine getirmiş olmanın huzuru yakalanacaktır. Böylece hem maddi hem de manevi kazançlar elde elmiş olacaklardır.
▬ Hormonlu gıda ve ilaçların oldukça yaygın ve kontrolsüz kullanımının önü ne geçmek fertlerin tasarrufu dışında kalmaktadır. Az ve öz gerekli gıda ve besinleri yeterli düzeyde alarak kişinin kendisini koruması kısmen temin edilmiş olabilir.
▬ Az yeme alışkanlığının çocukluk çağından itibaren kazandırılması gerçekten önemli bir konudur. Uzun gibi görünen ancak gerçekte çok kısa süren insan yaşamı süresince kendisi ve çevresindeki tüm canlılara yararlı olacak hizmetleri sunmalı hatta büyük gayretler içine girmelidir
Dünyaya gelişinin nedenini kavramalı ve diğer canlılardan ayrılan vasıflarını farketmelidir. Kısa bir zaman dilimine çok büyük işler yaparak uzun ve mutlu bir yaşam çerçevesine girmelidir. Bunları yapabilmesi için insanın öncelikle kendisinin her yönüyle bedenen ve ruhen sağlıklı olması gereklidir.
Teknolojinin hızla ilerlemeler kaydettiği günümüzde bedensel ve ruhsal bozukluklarda da zaman zaman artmalar görülmekte ve özellikle ileri teknolojiye sahip ülkelerde görünüşüyle basit ama manen büyük eksiklikler ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak da intihara teşebbüsler ve adi suçlarda artmalar görülmektedir. Bunu günlük magazin ve gazetelerden rahatlıkla öğrenebilirsiniz.
Çağımızın yaygın olan hastalıklarından biri olan stres iman kuvvetliliği ile giderilebilir. Sağlıklı yaşamak için streslerden uzak kalmak zorundayız. Bazıları buna çözüm olarak çeşitli eğlenceleri tavsiye etmektedirler. Fakat bu durumu gözlediğimizde bu insanların gerçek olarak üzerlerindeki stresi atamadıkları ya da birinden kurtulup başka bir nedenle yeni bir strese girdiklerini görürüz.
Son yıllarda inançsızlığın yaygın olduğu ülkelerden ithal edilerek ülkemiz insanına sunulan stres topları, tetris gibi oyunlarının da zaman israf etmekten başka bir işe yaramadığı malumdur. Biz çözümü dışardan ithal değil de içimizden geçmişimizden ararsak gerçekten bulabiliriz.
Bazen çevremizdeki sıkıntılı bir dostumuza arkadaşımıza ağla rahatlarsın ifadesini kullanırız ve o kişi kısa bir süre için bile olsa rahatlar ancak stresini yine de atamaz. Yalnız kaldığında kendisini bir sıkıntı basar, tüm sinir sistemi ve buna bağlı olarak vücut hormonal dengesi altüst olur. Baş ağrısı, mide barsak rahatsızlıkları gibi kalıcı rahatsızlıklara maruz kalır. Tüm vücut uyumu bozulan böyle kişiler çare için her yere her şeye başvururlar. Yine de stresten kurtulup huzura kavuşamazlar.
İnanan ve iman eden bir kimse gönülden Allah’a teslim olduğunda onun böyle bir sorunu olmaz, kaderine razı olup karşılaştığı olumsuz durumlar karşısında strese girmez. Şunu hemen belirteyim ki bu kadere iman tembellik değildir. Elinden geldiğince çalışmak esastır. Burada özetle tembelliğe prim yoktur.
Stresten uzak sağlıklı yaşamak, hem kendine, ailesine, çevresine, milletine ve tüm insanlığa yararlı olmak için Yüce Kitabımızın emrettiklerini yapmalı, Peygamberimiz (s.a.v)’in yaşamını örnek almalıyız.
Şöyle bir düşünelim;
Mademki biz Yaradanımızın rızasını kazanmak, ahirette cennet kazanmak istiyoruz ve bu dünya yaşamını bir sınav yeri olarak görüyoruz o halde neden sinirleniyoruz, üzülüyoruz. Herkes kendi ektiğini biçecektir. Biz başkalarına karşı her zaman iyilik yapmak, haklarında iyi düşünmek zorundayız.
Dolayısıyla kalbimizdeki aşırı hırs, haset, çekememe duyguları da kendiliğinden kalkacaktır. İnsan kendi günahı, dini, ahireti ilgilendiren konular karşısında üzülebilir sıkıntı çekebilir, hatta çekmelidir de. Bu durumda kesinlikle vücudun dengesi bozulmaz, ancak bunların dışında yani fani dünyayı ilgilendiren konularda üzülüp sıkıntı çektiğinde strese girer ve vücut dengesi altüst olur.
Örneğin;
Allah için dökülen gözyaşları kişiyi bir kabusa değil mutluluğa huzura taşır. Vücut dengesi düzenlenir, insan sevgi dolar, sevgiyle yaşar. Birçok sır işte bu sevginin içerisinde gizlidir. İnsanları ve tüm canlıları Allah için sevmek insanı huzura ve mutluluğa götüren bir yoldur. Bu anlayışı yakalamış insanlar hem bu dünyada hem de ahirette gerçek mutluluğu yakalayanlardır.
Kaynak: Dr. H. Erdem AK / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 333-335