Soru: Son zamanlarda intihar olaylarının arttığını görüyoruz. Bir Psikolog olarak bunun sebepleri hakkında neler söylersiniz?
Cevap: İntihar olayları toplumda bir problemin olduğunu gösterir. İntihar kompleks bir olay, tek bir sebebe bağlanamaz. Pek çok sebebin bir araya gelmesi ile intihar dediğimiz kendi canına kıyma hadisesi gerçekleşir. Bir defa kişide bir yatkınlık olacak. Ve bunların yanında çeşitli sebepler birleşirse kişi intihara sürüklenebiliyor.
Bunlar neler olabilir?
Mesela;
bu tip bir çok faktör birleşerek intihar olayı olabiliyor.
İntihar olayı ekonomik yönden iyi ülkelerde daha az olmuyor, aksine daha fazla olabiliyor. İsveç, Danimarka gibi. Kişi başına düşen milli gelir arttıkça intihar da artıyor. Bu, insanlar arasındaki dayanışmanın azaldığını gösteriyor.
İnsanlar birbirlerine dertlerini paylaşmıyorlar eskisi gibi. Halbuki komşular arasında yardımlaşma, akrabalar arası dayanışma sıkı olmalı ki kişi kendini yalnız hissetmemeli. Kişinin kendisini toplumun bir parçası olduğunu hissetmesi gerekir. Bu durum intihar olayını azaltır.
Soru: İçinde bulunduğumuz toplumdaki intiharları nasıl değerlendiriyorsunuz? Toplum nereye gidiyor?
Cevap: Toplum olarak daha da maddeleşiyoruz. Manevi değerlerden yoksunlaşıyoruz. Toplumsal dayanaklarımız azalıyor. İnsanlar koyu bir rekabet içerisine giriyor. İnsan en yakınına bile kişisel çıkarı için ters düşebiliyor, kötülük yapabiliyor. Her dönemde inanan insanlar üzerinde olumsuz havalar estirilmekte.
Soru: Siz insanımıza ne gibi bir çıkış yolu sunuyorsunuz?
Cevap: Biz vazifelerimizi yapmaya devam edeceğiz ve Allah’a sığınacağız. Bizim inancımıza göre en büyük varlık dahi gözle görülemeyen organını bile Allah-ü Teala’nın izni ile oynatabilir. Yani ibadete, duaya sığınacağız.
Soru: Ülkemizde başörtülü öğrenciler bir çıkmaza sokulmuş durumdalar. Bir yandan hayalleri, gelecekleri bir yanda inançlarının gereği. Onlara tavsiyeleriniz nelerdir? (Ocak 2006 tarihli)
Cevap: Maalesef zor bir durum. Açıp bunalıma girenleri de gördüm, açmayıp bunalıma girenleri de gördüm. Bunda çıkış yok, bunda devlet büyüklerine büyük görev düşüyor (ki günümüz günümüz itibari ile böyle bir problem kalmadı çözenlerden Allah razı olsun).
Soru: Gençliğin bunalımlarına karşı aileye ne gibi görevler düşmektedir?
Cevap: Aileye düşen görev çocuklarına sahip çıkmak. Genç kız konusunda da öyle oluyor. Kız başını açıyor, aile istemiyor, açmıyor aile üzerine gidiyor. Çocuklarına destek olmaları zorunludur aslında.
Ailede sıcak yuvanın olması bunalımın aşılması için gerekli bir etken. Türkiye’de ailenin çözülmesinin de intiharlarda önemli bir rolü var. Bunalımın artması alkolün artması, uyuşturucunun artması çözülmeyle ilgilidir.
Soru: İnancın ruh sağlığı üzerine etkisi nedir?
Cevap: İnanç ruh sağlığının bir sigortasıdır, çıkış yoludur. Kişiler bu dünyanın geçici olduğunu, ahiret inancı olduğunu düşününce sıkıntılara karşı daha güçlü olurlar. Mesela bir yeri ağırır buna bir anlam verir. Bir haksızlığa maruz kalır ahiret inancı o insanı hafifletir. Dinimizin yasakladığı uyuşturucudan, alkolden ve diğer zararlı alışkanlıklardan uzak durması insanın ruh sağlığını koruyan faktörler.
Ayrıca zikir, Allah’ı anma, bunların meditasyon gibi ruhsal yönden rahatlatıcı bir etkisi var. Mazhar Osman da bunu belirtiyor. Psikiyatristlerin piri olan bu zat şöyle diyor: “Mutedil bir inanç ruh sağlığı için bir zırhtır.”
Tasavvufta insanların birbirine yardımı kanaatkarlık çok önemlidir. Sonra insanların günde belli miktar Allah ile baş başa kalmaları kendisini muhasebeden, özeleştiriden geçirmesi bunların hepsi ruh sağlığı için çok önemli koruyucular.
Mehmet Tevfik diye bir doktor vardı rahmetli oldu. “Hakkıyla tasavvufu yaşayan bir insanın ruh sağlığı sağlam olur” derdi. Bir de son yıllarda yaşayan Maslow diye bir psikiyatri müellifi var. Bu da diyor ki: Olağanüstü dini yaşantıları, vecd hali, bunlar insanın ruh sağlığı olarak insanı insan yapan, sıradanlıktan kurtaran özelliklerdir.
O yüzden mutedil seviyede olmak kaydıyla tasavvufu yaşamak insanın ruh sağlığını kuvvetlendirir. Ayrıca bir nefis terbiyesi ile insanların acılara, sıkıntılara tahammül etmesi daha kolay olur.
Soru: Osmanlı’da ruh hastalarının musiki ile tedavi edildiğini biliyoruz. Peki Ruh sağlığı ile musiki arasında ne tür bir ilişkisi vardır?
Cevap: Evet Osmanlı’da bu zirveye çıkmıştı. Bazı musiki makamlarının bazı hastalıklara iyi geldiğini görüyoruz. Modern Tıp’ta da bu konu üzerinde duruluyor. İnsanın hoşuna giden tabii olan, insanı daha çok rahatlatıyor. Tabii bu yardımcı tedavi metodu olarak kullanılıyor, direkt değil.
Soru: Size daha çok ne türlü şikayetler geliyor?
Cevap: Evlilik sorunları geliyor başta. Günümüzde evlilik kurumu bir bunalım içinde ülkemizde. Okulla ilgili problemler geliyor; bu dayatmacı sistemin kurbanı olan insanlar geliyor. Toplumda patolojik haller arttıkça sıkıntılar da artıyor haliyle.
Soru: Umutsuzluğun, adaletsizliğin, gelir dağılımındaki haksız paylaşımın, TV’lerdeki zararlı yayınların had safhaya ulaştığı günümüzde ruh sağlığımızı korumak için ne yapmalıyız?
Cevap: Ruh sağlığımızı korumak için öncelikle ailemize çok önem vermeliyiz. Evliysek evimizde huzurun hakim olmasına çok dikkat etmeliyiz. Eşimiz ve çocuklarımızı sevmeliyiz. İkincisi yaptığımız işi sevmeliyiz. İşimizde merak ve heves gibi durumları ön plana çıkarmalıyız.
Mesleğimiz ruh sağlığı açısından çok önem taşımaktadır. Bir başka faktör kendimizi sevmeliyiz. Gurura ve ucuba kapılma anlamında değil tabii ki. Kendisiyle barışık olma anlamında. İnsan, tabii ki kötü huylarını, kötü yönlerini sevmeyecek. Biz kendimizi sevemez, beğenemezsek başkaları da bizi sevmez, beğenmez.
Bir başka nokta da ibadet. Kişinin, özellikle bu devirde Allah’a yönelmesi, kendisine ayrı bir dünya oluşturması çok önemli. Ayrıca, seyahat etmek, bir takım zararlı maddelerden korunmak, başkalarına ve zor durumda olanlara yardım etmek. Bu insanın hem kendine güvenini artırır hem de merhamet gibi, acıma gibi insani hislerini olgunlaştırır.
Kaynak: Doç. Dr. Sefa Saygılı / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 317-319