DOLAR
27,3824
EURO
29,0085
ALTIN
1.630,05
BIST
8.334,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
22°C
İstanbul
22°C
Yağmurlu
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
22°C

Peygamberimizin Getirdiği İlkeler ve Yenilikler

16 Eylül 2023 15:00
8

Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarının insanlar arasında en açık tezahürlerinden biri, zaman zaman toplumlara elçilerini göndermesidir. Allah’ın bu elçileri, gönderildikleri millet ve kavimlerin akıl, idrak ve kültür seviyelerine göre farklı bir şekilde, başta Tevhid inancı olmak üzere ilahi buyrukları insanlara tebliğ etmişlerdir.

Dinler tarihinde peygamberler, bir bakıma takdir edildikleri vazifeler itibariyle de bir sınıflandırmaya tabi tutulabilirler. Yani bir kısım peygamberler sadece ruhi-manevi sahadaki ilahi emirleri tebliğle vazifelendirilmelerine mukabil, diğer bir kısım hem ruhi-manevi ve hem de dünyevi-içtimai konularla ilgili emirleri insanlara ulaştırmakla görevlendirilmişlerdir.

Hz. Süleyman, Hz. Musa, Hz. Davudve bir nispet dahilinde Yusuf (a.s) gibi peygamberler hem din ve hem de dünya işlerine el atmış ve bu iki saha ile ilgili ilahi emirleri insanlara açıklamaya çalışmışlardır.

İsimlerini olarak zikrettiğimiz bu resullerin dikkati çeken önemli vasıflarından biri, mezkur İlahi emirleri sadece tebliğ ile iktifa etmeyip diğerlerinden farklı olarak, aynı zamanda bunları insan cemiyetlerinde gerçekleştirebilmek için gerekli devlet otoritesini de ellerine geçirmiş olmalarıdır.

Bunun için de hükümetlere sahip olmuşlar, bütçeler yapmışlar, vahye dayanan İlahi menşeli yazılı kanunlar yani şeriatler yürürlüğe koymuşlar ve hatta ordulara kumanda edip kılıç kullanmışlardır.

Bu sınıf peygamberler, bu suretle din ve dünya nizamını yeni baştan teşkil için gayret göstermişlerdir. Peygamberler tarihinde rastlanan bu durumu tespit etmek suretiyle, muhtelif peygamberlerin çeşitli cemiyetlerde sahip olduğu fonksiyonlarla ilgili İlahi Sünneti de yakından anlamamız kabil olabiliyor.

İnsanlara gönderilen resullerin ilahi takdire göre sonuncusu olan İslam Peygamberi (s.a.v), yukarda göstermeye çalıştığımız tasnifte ikinci gruba girmektedir. Daha açık bir ifadeyle;

Başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere, onun hayatı ve gördüğü iş hakkında bize malumat getiren asıl kaynaklar tetkik edildiğinde, kendisi bir yandan insanlar için manevi-ruhi meseleleri halledici İlahi kaide ve emirleri getirmiş ve diğer yandan dünyevi- maddi emirleri tebliğ etmiş ve bu yolda da hadiseler arasına girip bizzat faaliyet göstermiştir.

Bunun tabii bir neticesi olarak O, hususi hukuk ve amme ile ilgili kanunları yürürlüğe sokmuş, devlet bütçesi kurmuş, bir hükümete sahip olmuş ve teşkil ettiği ordulara kumanda edip bizzat kılıç kuşanmıştır.

İşte bu noktada karşımıza dün var olan ve bugün de mevcut diğer nizamlar arasında İslam’ın sahip olduğu ve Allah’ın kıyamete kadar insanlar arasında hükümfermaolmasını istediği tezin ne olduğunu araştırmak çıkar.

İslâm Peygamberi, gerek ferdi-ruhi hayatla ve gerekse içtimaikanunlarla ilgili olsun, insanlar için bir USVE-İ HASENE‘dir. İslâm’ın hayat görüşü, kainat anlayışı ve bir tek Allah’a iman özelliği, gerçek manada öğrenilmek istenirse, bu ölçü dahilinde, Peygamber’in hayat ve faaliyetlerine çok yakından bakmamız îcabeder.

Resulüllah, ruhi- manevi alemde bizzat en ileri noktaya varıp yaratıklar arasında “Allah’a en yakın olma” mertebesine ulaşmasına rağmen bu dünyada güzel kokular sürünmek, saç ve sarığını itina ile düzeltmek ve kılıç tutmaktan da geri kalmamıştır.

Dünya hayatının bütün görünüşlerinde kendisine rastladığımız gibi, Uhrevi aleme hazırlık mahiyetindeki her nevi ibadet ve taatin içinde de O’nu görürüz. Dünya ve ahiret hayatının bu çok yönlü müstesna Resulü, gerek ferdin ve gerekse milletlerin her iki alemde de felah ve refah bulabilmeleri için olanca gayretiyle didinmiş ve bütün insanlığa;

İslam’ın bu konudaki tezini olanca açıklığıyla izah edebilmek için en güzel örnekleri bunları bizzat yaşamak suretiyle vermiş ve fertlerin bu maddi ve manevi hayatlarında, mutlak bir nizam dahilinde idame-i hayat edebilmelerini sağlamaya çalışmıştır.

İslam’ın pratik alanda vazettiği esaslar arasında, hem ruhu ve hem bedeni, diğer bir ifadeyle hem madde ve hem de mana alemini, belli bir muvazene dahilinde iyilik ve güzelliğe ulaştırma prensibini ve bununla ilgili ilahi emirleri de buluruz.

Bu iki ayrı alemden biri, diğeri lehine kaideten istihkar edilip hor görülemez. İslam Peygamberi, etrafındakileri ister ruhi- manevi, ister dünyevi- maddi ifratlara gitmekten alıkoymak için ayrı ayrı tedbirler almış ve her iki sahanın ihtiyaçlarını karşılayan muvazeneli nizamlar getirmiştir

Kaynak: Doç. Dr: Salih Tuğ (İstanbul Edebiyat Fakültesi İslâm Araştırmaları Enstitüsü) / Diyanet İlmi Dergisi / Haziran 1970 / bkz: 96-97

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.