Yedi gurup vardır ki, Allah’ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmayacağı kıyamet gününde Allah, bu yedi grubu arşının gölgesinde gölgelendirecektir:
Birinci Grup: Adaletli devlet başkanı
İkinci Grup: Allah’a kulluk içinde yetişen genç…
Genç Sahabiler Gençler, enerjik, dinamik, aksiyoner, yiğit, korkusuz, açık sözlü, vefakar, fedakar ve şeffaf olma özellikleriyle dava adamı için gerekli fiziki ve psikolojik altyapısı hazır elemanlardır.
Gençlerin bu fıtri özellikleri, iman ve kullukla birleştiği zaman potansiyel bir güç oluşacak, Asr-ı Saadet misali iman bir kez daha şahlanacaktır. Kur’an-ı Kerim’deki Ashab-ı Kehf kıssası, “Onlar Rablerine iman eden gençlerdi. Biz de onların hidayetini artırdık (Kehf Süresi 13)” şeklinde başlamaktadır.
Burada gençliğe dikkat çekilmekte, gencin imanlı olmasının önemine işaret edilmektedir. Zira gençler, konusunda ömürlerini batılda geçiren yaşlılardan daha çok hakka meyillidirler.
Peygamberimiz (s.a.v)’in ashabının büyük çoğunluğu gençlerden meydana gelmişti. Mekke’de O’nu ilk destekleyenler gençler olmuştu. Mekke’li gençlerin bu desteği Efendimizi memnun etmiş, bu durumu şu ifadeleriyle dile getirmişti:
İlk Müslümanlardan Cennetle müjdelenen on kişinin tamamı gençlerden meydana gelmişti. Bedir ve Uhud ashabı genellikle genç mücahitlerden meydana gelmişti. Kırkıncı Müslüman Hz. Ömer (r.a.), İslam’la şereflendiğinde 27 yaşındaydı. Peygamberimiz pek çok hadis-i şeriflerinde gençliğe verilen büyük önem vurgulanmaktadır.
Mesela;
Peygamberimiz (s.a.v)’in gençlere verdiği değer sebebiyle O’nun özel eğitiminden ve nebevi terbiyesinden geçen sahabe-i kiram da, gençlere apayrı bir değer verir, onlarla özel olarak ilgilenirlerdi.
Tarih boyunca ilim adamları gençliğin yetişmesine büyük önem vermişlerdir. Açılan medreselerde hayatlarını İslami ilimlere adayan ilim erbabınca, gençler, sistemli bir manevi eğitime tabi tutulmuşlardı.
Değerli edib, şair ve gönül adamı Ali Ulvi Kurucu hocamızı, 9 Temmuz 2000 tarihinde bir grup öğretmenle birlikte Medine’deki evinde ziyaret ettiğimizde kendisine has tatlı üslubuyla gençliğin eğitiminin önemini anlatmış, bu arada çok değerli ilim ve irfan erbabı olan amcası Hacı Veyiszade Efendi’nin şu sözünü nakletmişti:
Sevgi ve rahmet elçisi Peygamberimiz (s.a.v.), gençlerle sıcak bir iletişim kurmuştu. Gençlerle arasında kapanması zor bir mesafe bırakmamış, samimi bir yaklaşımla gençlerin problemleriyle ilgilenmiş, gönüllerini kazanmıştı.
Sahabe gençleri Efendimize rahatlıkla içini dökebiliyor, gönüllerinden geçen duyguları bile gayet kolaylıkla O’na açabiliyorlardı.
Mesela;
Genç adam Peygamberimiz (s.a.v)’e gelebiliyor, gayet rahatlıkla:
Ya Resulüllah: Bana zina konusunda izin ver diyebiliyordu.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v): Yaklaş, diyor; onu yanına oturtuyor ve ona; Sen bunun annene yapılmasını ister misin?” diye soruyor, genç, Hayır Ya Resulüllah! Anam-babam sana feda olsun, deyince Efendimiz: İnsanlar da böyledir. Onlar da bunu anneleri için istemezler diyordu.
Bunun ardından ona, “Sen bunun kızına yapılmasını ister misin?” diye soruyor, genç, -Hayır, Ya Resulüllah! Anam-babam sana feda olsun, deyince Efendimiz: “İnsanlar da böyledir. Onlar da bunu anneleri için istemezler”, diyor ve genci ikna edinceye kadar kıyas ve örneklerle zinanın kötülüğünü anlatıyordu.”
Peygamberimiz (s.a.v.)’e: Medine’de bir gencin durumu anlatılmıştı. Falan genç, geceleyin cemaatle namaz kılıyor, gündüz olunca da hırsızlık yapıyor, denilmişti. Efendimiz (s.a.v.) genci kötülememiş, derhal cezalandırma yoluna gitmemiş; “(Cemaatle) namaz onu kötülüklerden alıkoyacaktır” buyurmuştu. Bunun üzerine bir müddet sonra genç bu kötü adeti terk etmişti.”
Gençlerle aramızda sevgi köprüsü kurmak, arkadaşça ve kardeşçe yaklaşmak Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyesidir. Bütün insanlığı özellikle gençliği; sevgi, rahmet ve şefkat kanatlarıyla kuşatmak Rahmet Peygamberinin ümmeti olarak hepimizin görevidir.
Gençliği potansiyel suçlu ve günahlara boğulmuş insanlar olarak görmek büyük bir yanlışlıktır. Bilakis genç adam, yaşlı insana göre henüz amel defterini pek fazla eskitmemiş, günahlarla pek fazla kirletmemiştir.
Önünde harama, hayasızlığa, şerre ve teröre giden bütün yollar açık olmasına rağmen, nefsinin esiri olmayan, Hak yolu tutan ve bu yolda yürüyen genç tebrike ve takdire layıktır.
İmanlı genç, sadece kendisini değil, kötü yola düşmüş kültür erozyonuna uğramış genç arkadaşlarını kurtarmayı düşünür. İmanlı genç sadece kendi geleceğini değil, ülkesinin geleceğini düşünür.
Bir gün, “Gençliğini nerede eskittin?” sorusuna muhatap olacağına inanan imanlı genç; bu imtihana iyi hazırlanır. Günümüz gençliği bugün; bölücü, yıkıcı ve çıkarcı çeşitli ideolojik gruplarca kullanılmak istenmektedir.
Bazı medya araçları ve bazı sanat çevreleri moda ve eğlence dünyasının çılgınlıklarıyla gençlik enerjisini lüzumsuz yere tüketmek, gençliği dejenere etmek, dini inancına, öz kültürüne ve tarihine yabancı bir gençlik meydana getirmek istemektedirler.
Bütün olumsuz şartlara rağmen helal süt emmiş, mayası temiz gençlerimiz –Allah’a hamd olsun- bu adi ve bayağı oyunlara gelmeyecek kadar uyanık ve şuurludur.
İçki, kumar, fuhuş ve uyuşturucu bataklığına düşen gençliğe sıcak bir şekilde yaklaşmak zorundayız. Ailevi problemler yaşayan, irade zayıflığı içinde kıvranan genç ya intihara ya da bunalıma yuvarlanacaktır. Allah’ın izniyle bu gençleri kurtarmak hepimizin görevi olmalıdır.
Okul-Aile işbirliği, halk ve yönetim beraberliği, maneviyat seferberliği gerçekleştiğinde gençlikte yaşanan problemler asgariye inecektir. İman ve ahlak ortamı mikropların üremesine fırsat vermeyecek, sevgi ve rahmet toplumu bütün müesseseleri ve ilkeleriyle kurulduğunda gençlik rahat nefes alacaktır.
Müslüman genç;
Kaynak: H. İbrahim Kutluay / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 255-259