Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) henüz dünyaya gelmeden önce, insanlar değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı. Küfür ve şirk gönülleri karartmış, haksızlık hayatın bütün alanlarını kuşatmıştı.
Sosyal hayat bozulmuş, ahlaki değerler yozlaştırılmıştı. Akrabalık bağları koparılıyor, komşuluk hukuku ihlal ediliyordu. Kadınlara insani muamele yapılmıyor, zalimler mazlumları eziyor, emeğin hakkı da verilmiyordu.
Muhterem Kardeşlerim!
İşte sevgili Peygamberimiz, karanlığın böylesine yoğun olduğu bir dönemde dünyayı şereflendiriyordu. Sapıklık, putperestlik ve hurafelerle kararan gönülleri, Kur’an’ın nuruyla aydınlatıyor; insanlığı yalnızca Allah’a kulluk etmeye çağırıyordu. Bu çağrıya kulak verenlere, sözün doğrusunu söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akrabalık bağlarını korumayı, komşularla iyi geçinmeyi ve kan dökmekten sakınmayı öğütlüyordu.
Zina yapmaktan, yalan söylemekten, yetim malı yemekten, haksız kazanç sağlamaktan, namuslu insanlara iftira etmekten uzak durmayı emrediyor; insanları namaz kılmaya, oruç tutmaya, zekat vermeye, iyilik yapmaya, bireysel ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyordu. Çünkü O, Yüce Kur’an’ın ifadesiyle alemlere rahmet olarak gönderilmişti.
Çocuklara şefkat ve merhamet gösterilmesini istemiş, çocukları öperken birisinin, Ya Resulüllah, Siz çocukları öper misiniz? Ben çocukları hiç öpmem demesi üzerine, Allah senin kalbinden şefkat ve merhameti çıkardıysa ben ne yapayım diye bu kişiyi uyarmıştır.
Bir savaş esnasında birkaç çocuğun çarşıdan iki taraf arasında kalıp öldüğünü görünce, büyük üzüntü duymuş; Ey Allah’ın Resulü, neden bu kadar üzülüyorsunuz, bunlar müşrik çocuklarıdır diyenlere şu ibretli cevabı vermişlerdir: Bunlar müşrik çocukları da olsa masumdurlar. Dikkat edin çocuk öldürmeyin! Her insan tertemiz fıtrat üzere yaratılmıştır.
Aynı şekilde ana-babaya, kadınlara, yaşlılara şefkat gösterilmesini ve iyi davranılmasını emretmiş; kişinin mümin kardeşine tebessümde bulunmasının bile sadaka olduğunu belirtmişlerdir. Şüphesiz bütün bunlar o Yüce Peygamber’in alemlere rahmet olarak gönderildiğini göstermektedir.
Saygıdeğer Müminler!
Sevgili Peygamberimizin alemlere rahmet oluşu, yalnızca insanlarla sınırlı kalmayıp, bütün canlıları kuşatmıştır.
Bir hadislerinde, Allah, merhametli olanlara rahmetiyle muamele eder. Öyleyse sizler yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsinler buyurarak bütün varlıklara şefkatle muamele edilmesini istemişlerdir.
Diğer bir hadislerinde de Haksız yere bir serçeyi bile öldürenden yüce Allah, kıyamet gününde hesap soracaktır buyurmuşlardır. Bir defasında açlıktan karnı sırtına yapışmış, yorgun ve bitkin duruma düşürülmüş bir deve görünce, Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun buyurarak deve sahiplerini ikaz etmiştir.
O halde aziz kardeşlerim!
Geliniz bizler de sevgili Peygamberimiz gibi; ailemiz, çocuklarımız, komşularımız, akrabalarımız, kısaca tüm insan ve canlılar için rahmet vesilesi olalım. Elimizle, dilimizle, iş ve icraatlarımızla çevremize faydası olup, güven, huzur ve mutluluk verelim Sözlerimi, hutbemizin başında okuduğum ayet-i kerimenin mealiyle bitiriyorum;
Ey Muhammed! Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya 107)
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Minberden Gönüllere / bkz: 22-24