Tarihin ilk devirlerinde alışveriş trampa usulüyle, mal malla değiştirilerek yapılıyordu. Daha sonra altın ve gümüş madeni, giderek de altın ve gümüş paralar temel mübadele aracı olarak yaygınlık kazandı.
Son bir iki yüzyıl içinde çeşitli sebepler sonucu bunlar da tedavülden kalkarak yerini itibari değere sahip madeni paralar, banknot ve kağıt paralar aldı.
Mezhep imamları devrinde kağıt para henüz kullanılmadığı için klasik dönem fıkıh kitaplarında kağıt paranın zekatı ile ilgili açık bir hükme rastlanmaması tabiidir. Altını temsil eden ve altın yerine ödemelerde kullanılan para türünün (banknot) kullanıldığı devirde yaşayan fakihler, bu paraları ‘karşılığı hemen ödenebilen borç senedi’ olarak değerlendirmiş ve borcunun dışında üzerinden bir yıl geçmiş nisab miktarı,
Yani 80,18 gram altın veya 561,2 gram gümüş karşılığı parası olanların, bu paranın 1/40 ‘ını (% 2,5) zekat olarak vermeleri gerektiğini söylemişlerdir.
Kağıt para giderek altına bağlı olmaktan çıkarılmış ve tamamen mübadele aracı olmuştur. Günümüzde artık para denilince, kağıt para anlaşılmaktadır. Alışveriş onunla yapılmakta, işçi ücretleri, memur maaşları onunla verilmekte, artık kağıt para zenginlik ölçüsü kabul edilmektedir. İhtiyaçların giderilmesi, kar etme gibi ekonomik faaliyetlerde altın kuvvetinde ve onun gibi görev yapmaktadır.
Bütün bunların anlamı, kağıt paranın şer’i para olan altın ve gümüşün mübadele vasıtası olarak yapmış oldukları görevi yüklenmiş olmasıdır; o halde o para da altın ve gümüş parada olduğu gibi, fakir ve yoksulların hakkı vardır ve bu hak zekat şeklinde ödenmelidir.
Madeni ve kağıt paralar altın,gümüş ve ticaret malları hükmündedir. Kendi başlarına veya altın-gümüş ve ticaret mallarıyla beraber nisab miktarına ulaşınca, sene sonunda 1/40 (% 2,5)’ını zekat olarak vermek gerekir (1)”
“Altın ve gümüşe çevrilmesi mümkün olan kağıt ve madeni paraların zekatı farzdır. Bu paralar ticarette kullanılmayıp kasada saklansalar bile, zekatlarını vermek gerekir. Çünkü böyle paralar, aslen alış-veriş ve ticaret için tedavüle konulmuşlardır. Hükmen ticaret malı cinsinden sayılırlar (2)”
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı / C:1 / İlmihal (İman ve İbadetler) / bkz: 442