İslam Dini, cinsel eylem iktidarını yok etmek eylemi olan hadımlığı ve hadımlaştırmayı yasakladığı gibi, cinsel arzuları sürekli olarak zaafa uğratıp devamlı olarak baskı altında tutmak veya Allah’ın yarattığı cinselliği işlevsizleştirmek işlemini yani bekarlığı da yasaklamıştır. Çünkü o da Şeytan kaynaklı bir işlem olarak yaratılış düzenine aykırılıktır:
▬ “Ben insanlara telkinde bulunacağım, onlar da Allah’ın yarattığı varlıklardaki özgün yapıyı bozacak, asıl amacından saptıracaklar.. (1)”
Aşağıda sunacağımız hadisler, İslam Dininde bekarlığın nasıl ve hangi amaçla yasaklandığını bildirmektedir.
İslam’da bekarlığı ilkeleştirmek yoktur. Allah’ın Resulü bekarlığın ilkeleştirilemeyeceğini şöyle açıklar:
Peygamber Efendimiz (s.a.v): Kadınlara benzemeye çalışan kadınsı erkeklerle, erkeklere benzemeye çalışan erkeksi kadınlara ve bir de cinsel hayattan koparak biz evlenmeyeceğiz diyen erkeklerle biz evlenmeyeceğiz diyen kadınlara lanet etti.
Allah’un Rasulünün, yaratılış düzenine aykırılık olan iradeye dayalı benzeşmeleri ve manen hadımlaşma olan bekarlığa yapışmayı lanetlemesini, bir diğer anlatımla ilahi rahmetten yoksun bırakacak işlemler olarak nitelemesini bir uyarı yöntemi olarak tabii ve Nisa 119’un özüne uygun buluyoruz.
Evlenmeyen Peygamberimizin izinden sapmıştı ve Peygamberimiz (s.a.v) mazeretsiz bekarlığı şöylece çizgi dışı ilan eder.
Evlenmek için maddi imkanı olduğu halde evlenmeyenler kişiler hakkında; Şeytanların kardeşleri gibi bir benzetme yapmıştır
Şeytanlar (aralarında) şöylece konuşurlar
İbadetli ve ahlaklı kulları (kulluk çizgisinden) saptırabilmek için şeytanların (ahlaksız) kadınlardan daha güçlü bir silah yoktur. Şeytanlar ancak evli olan ibadetli ve ahlaklı kulları saptıramazlar. Onlar arınmış, cinsel haramlardan korunmuş kullardır.
İslam’ın genel düsturlarını ve sunduğumuz türden bekarlığın reddini konu alan hadisleri incelediğimiz zaman, bekarlığın şu gerekçelerle yasaklandığını tespit edebiliriz.
1 ▬ Bekarlık, Allah’ın koyduğu yaratılış ve üreme düzenine karşı çıkmaktır. Böylesine karşı çıkış, şeytani yönlendirme ile hilkati/yaratılışı değitirmek olduğu için haramdır.
2 ▬ Bekarlık, Allah’n koyduğu yasaların bir bölümü ile sorumlu olmamak için ilahi kulluk denemesinden kaçmaktır. Zira Allah’ı koyduğu ve kulluk denemesinde aracı kıldığı Kur’an yasalarının bir bölümü; akrabalık evlilik, boşanma, miras v. s. ile ilgilidir.
3 ▬ Bekarlık, bedeni ve ruhi rahatsızlıklara sebep olabilecek bir yoksunluk olduğu için nefse zulümdür. İnsan, nefsine karşı zulüm değil, adalet icra etmekle mükelleftir. Çünkü Peygamberimiz, “Nefsinin de senin üzerinde hakkı vardır” buyurmuştur.
4 ▬ Yüce Allah Bakara Süresinin 195, ayetinde “.. Canlarınızı kendi ellerinizle tehlikeye atmayınız” buyurmaktadır. Bekarlık hayatın tabi arzuları ve ihtiyaçları ile çatışmak olduğu için, nefsi cinsel haramlara sürüklemektir. Manen tehlikeye düşürmektir. Zira, özellikle hiçbir bekar insan cinsel haramlardan güvencede olamaz
5 ▬ Yeryüzünde kadın erkek dengesi bulunduğundan bekarlık, karşı cinsten bir ferdi de bekarlığa mahkum ederek mutsuzlaştırmaktır.
6 ▬ Bekarlık, varlığımıza eş sevgisini koyan, eşlerimizi ilmi, kudreti ve hikmetinin belgesi olarak sunan ve onları küfran-ı nimette bulunulmaması gereken nimetler olarak tanıtan Allah’a; Onun insanına karşı ilgisiz kalmaktır. O’nun önemsenmesini dilediğini basit görmektir.
7 ▬ Bekarlık, batıl din ve ideoloji mensuplarına; Hıristiyan rahiblerine benzemektir. Onlara benzemek ise haramdır.
Allah’ın Resulü şöyle buyurmuştur: Evleniniz. Ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı övünürüm. Sakin ha! Hıristiyan rahibleri gibi bekarlığa yapışır olmayınız.
8 ▬ Bütün bu mahzurları yanı sıra bekarlık, Allah’ın “Evleniniz” emrine, özellikle izinden gitmekle emrolunduğumuz Peygamberimizin sözlü emirlerine ve yaşayış tarzına aykırılıktır. O’na aykırılık ise haramdır, büyük günahtır. Zira Allah’ın Resulü evliliği, “Benim sünnetimdir” buyurarak takdim etmekte, “Benim sünnetimden yüz çevirenler, benim yaşayışım üzerinde değildir” gerçeğini duyurmaktadır.
Burada bilvesile ifade etmek isteriz. Evlilikle ilgili hadislerde geçen “Sünnet” ifadesi bazılarının anladığı şekilde farz karşılığı sünnet veya nafile demek değildir. Bu gibi hadislerdeki “Sünnet” tabiri; yükümlülük ifadesi olarak farzı da, vacibi de, sünneti de içine alan yol ve hayat tarzı manasındadır.”
Evet, İslam’ın genel ve bekarlık-evlilikle ilgili özel düsturlarından çıkararak maddeler halinde sunduğumuz bekarlığı reddedici gerekçeleri bir bütün halinde değerlendirdiğimiz zaman, bedeni ve mali güç varken ve eşe zulmedileceği endişesi yok iken, bekarlıkta ısrar edilmesinin çok yönlü haram olduğu açıkça anlaşılır. Meseleyi kendi bütünlüğü ve kutsal ölçüleri içerisinde değerlendirmenin vardıracağı sonuç budur.
İslam bilginlerinin bir kısmının görüş beyan ederken meseleyi bütünlüğü içerisinde ele almadıklarından şüphe etmiyoruz.
Hür kadınlarla evlenilememesi halinde esir mümin kadınlar olan cariyelerle evlenilmesini öğütleyen Nisa Süresinin yirmi beşinci ayetinin son bölümünden bekarlığa meşruiyet çıkaran bazı İslâm slimlerinin görüşlerini yadırgamamak mümkün değildir. Çünkü bizzat bu ayet bile hür kadınlarla evliliği esas kabul etmektedir.
Kur’an-ı Kerîm’in evlilik çevresinde dönen hükümlerini içerici Bakara, Nisa, Nur, Ahzab ve Talâk Süreleri ortada iken, Kur’an-ı Kerim bütün peygamberleri evli ve çocuk sahipleri olarak sunarken, üstelik başta Allah’ın Resulü olmak üzere pek çok peygamberin sınırlı çok kadınlı evliliği gözler önünde bulunurken, Hz. Yahya’nın Al-i İmran Süresinde “Hasur”” olarak tavsif edilmesinden bekarlığın sakıncasızlığına, hatta öğütlenebilirliğine delil çıkarmak hiç mi hiç mümkün değildir.
Kaldı ki Hz. İsa ve Hz. Yahya, Muhammed ümmetini bağlamayacak istisnai örneklerdir. Nitekim Hz. Yahya örneğini de içine alan bir hadis, bu hususta konumuza açıklık getirmektedir.
Allah’ın Resulü şöyle buyurur: Dört zümrenin dünyada ve ahirette lanete uğraması, ilahi rahmetten kovulması dilendi. Melekler de bu dileğin kabul olunması için amin dediler. Bunlar:
Bekarlığın dini hükmünü ortaya koymak için yaptığımız açıklamaların sonuç itibariyle büyük ölçüde İslam bilginlerinin çoğunluğunun görüşlerini yansıttığını ifade etmek isteriz. Çünkü istisnasız bütün İslâm bilginleri; “Nefsin galeyana ve zinaya düşme korkusu halinde infaka; (bakmaya) kudretli olanlar için (evliliğin) farz-ı ayın olduğunda..” ittifak etmişlerdir.
Bir önceki bölümde erkek cinselliğini incelerken, Yusuf Suresi’nin yirmi dördüncü ayetine ve Allah’ın Resulünün bir hadisine dayanarak açıkladığımız üzere, hiçbir insan zina dahil cinsel haramlardan güvende olamayacağına göre, cinsel ve mali gücü olanın evlenmesinin farz-ı ayın olduğu hakikati ortaya çıkar.
Kaldı ki evlilikle ilgili Kur’an ve Sünnet emirleri farziyeti de nedbiyeti (öğüdü) de içine aldığından, evlilik -itikadi olarak değilse de ameli olarak farzdır diyen müctehidler ve büyük bilginler de çoğunluktadır. Evliliğin İslam ümmetinin bütünü üzerinde farz olduğu görüşü de yaygın ve ağırlıklı bir görüştür.
Genel ve özel vasıflı dini deliller ışığında ve İslam bilginlerinin kavrayışları çizgisinde evliliğin şartlarını taşıyanlar için farz olduğunu açıkladık. Farzın terki haram olduğundan, farz olan evliliğin terki olan bekarlık da haram olur.
Hiç şüphe yoktur ki burada haramlığından söz edilen bekarlık cinsel iktidar ve mali güç varken ve eşe zulüm edileceği endişesi yokken sürdürülen daimi bekarlıkdır.
Cinsel İktidar/Güç
Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de kendilerinde doyuma ereceğimiz eşler yarattığını ve aramızda cinsel cazibe var ettiğini bildirmesi, erkeği kadın için örtü olarak nitelemesi, evlilikte kadına verilecek mehiri cinsel ilişki ile irtibatlandırması, çocuk için ilişkiyi emretmesi, eşlerimizden bize çocuklar ve torunlar vermesini nimetleri arasında zikretmesi, evlilik için cinsel gücün gerekliğini ortaya koymaktadır.
Bu sebeple cinsel iktidarı olmayan kişi, dinî ölçülere göre bekar kalmakta mazurdur. Onun için asıl olan zaten bekarlıktır. Çünkü cinsel güç yokken evlenmek eşe zulüm olacağından haramdır. Bu durumda olan bir kişi, evlense bile karısının mahkeme yoluyla ondan ayrılma hakkı saklıdır.
Kişinin bekarlığından ötürü Allah katında sorumlu olabilmesi için cinsel iktidarı yanı sıra mali gücünün de olması gerekir. Çünkü Kur’an-i hüküm gereği, koca karısının nafakasını sağlamakla yükümlüdür.
Mali gücü olmayana evlenmek farz olmadığı içindir ki, yoksul kişinin bekarlığında dinî bir sakınca yoktur. Asıl sakıncalı durum, mehir veremeyecek, ev edinemeyecek ve sürekli olarak nafaka sağlayamayacak olan kişinin evlenmeye kalkışmasıdır.
Eşe Zulmedileceği Endişesi
Bekarlığı mazur kılabilecek üçüncü derecede bir sebep de, kişinin eşine zulmedeceği veya eşine karşı evlilik akdinin gerektirdiği görevlerini ifa edemeyeceği endişesi korkusudur.
Pek tabiidir ki bu, son derece özel bir sebeptir. Hatta sebep olarak görülüp bekarlıkla karar kılınması, manevi tehlikeleri içerir. Çünkü gelecek yalnız Allah’ın tasarrufundadır. Üstelik böylesine düşünebilecek ölçüde ilahi saygı ve korkuya sahip olan bir insanın üzerine düşen görevleri zulmetmeksizin yapması muhtemeldir.
Değindiğimiz bu sebebe, müşkülpesent bazı istisnai tipler için de olsa geçerlilik kazandıran bir hadisi sunalım.
İbn-i Abbas (ra) anlatıyor:
Kocasının kadın üzerindeki diğer hakları da şunlardır.
Allah’ın Resulünün bu cevaplarını dinleyen kadın şöyle dedi:
Burada, bu hadis vesilesi ile yanlış yorumlara gidilmesini engelleyici bilgiler vermekte fayda görüyoruz:
Eşler, evlilik akdinin gereği olan görevleri yapmakla yükümlüdürler. Bu sebeple evli kadın, ay hali ve lohusalık gibi dini, hastalık gibi tıbbi sebepler olmaksızın cinsel ilişki görevinden kaçınamaz. Kaçınmamalıdır. Çünkü mazeretsiz erteleme bile hak ihlali olarak günahkar kılar.
Bunun gibi kadın, kocasında, bir başka erkekle ilişkiye girildiği şüphesi uyandıracak şekilde, bilgi vermeksizin başına buyruk olarak dolaşamaz, sosyal ilişkiler kuramaz.
Bekarlığın haram olabilmesi için sürekli olması da şarttır. Zira kişinin cinsel ve mali gücü olur da evlenmek imkanı olmayabilir. Bir başka anlatımla tahsil, askerlik, savaş vs. gibi engeller evliliği erteletebilir.
Bu sebeple geçici bekarlık, haram sınırlarının dışındadır. Ancak, kişi bekarlığın doğurabileceği mahzurları giderecek tedbirleri almakla mükelleftir. Bu tedbirlerin başın da oruç, gece namazı ve cihad gelmektedir.
Allah’ın Resulü evlenilmesini, evlenilememesi halinde korunmaya ağırlık verilmesini öğütleyen hadislerinde şöyle buyurmuştur:
İslam gerçekçiliği zaviyesinden bakarak incelemeye çalıştığımız bekarlıkla alakalı olarak özetlenebilecek gerçek şudur:
Örnekler:
Ömer b. Hattab diyor ki; Bekar bir genç gördüğümde doğabilecek şerden ötürü tüylerim ürperir. Ömrümden üç gün kaldığım bilseydim, o üç gün içinde yine de evlenmek isterdim.
Abdullah b. Mesud diyor ki: Ömrümden evlenmeye güç yetirebileceğim on gün kalsaydı ve ben onuncu gün öleceğimi bilseydim, cinsel haramlara düşerim korkusuyla mutlaka evlenirdim.
Ebu’d Derda diyor ki: Allah’ım! Kendisiyle cinsel doyuma ulaşacağım eşim yokken cinsel arzularımın şiddetlenmesinden sana sığınırım.
Kaynak: Ali Rıza Demircan / İslam’a Göre Cinsel Hayat / bkz: 92-102
(1- Nisa Süresi 119)