Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Bir kimsenin, yaratılmış bir varlık için “Allah ve sen neyi dilersen…” demesi de bu kapsamdadır. Nitekim Peygamber’den sabit olduğuna göre, kendisine “Allah ve sen neyi dilersen…” diyen bir adam, peygamber (s.a.s.) “Beni Allah’a eş mi koşuyorsun?! ‘Yalnızca Allah neyi dilerse,’ de!” buyurmuştur.
“Sizden, istikamet üzere olmak isteyenler için de…”(Tekvir 28) ayetinde olduğu gibi Allah Tealanın insan için de meşietin var olduğunu belirtmiş olmasına rağmen bu böyledir.
Hal böyleyken “
Bu lafızlarla “Allah ve sen neyi dilersen.” sözünü karşılaştırın, sonra da hangisinin daha çirkin olduğuna bakın! Böylelikle bu sözlerin sahibi olan kişinin Peygamber (s.a.v)’in yukarıdaki sözü söyleyene verdiği cevaba ne kadar müstehak olduğu görülecektir.
Ayrıca yukarıda işaret edilen kimsenin, Rasulullah (s.a.v) ‘i Allah tealaya denk tutarken, bu sözleri söyleyen kimsenin hiçbir şekilde Rasulullah (s.a.v)’e yakın olamayacak birini-hatta belki de düşmanlarından olan birini- alemlerin Rabbine eş koşmuş olduğu görülecektir.
Secde, ibadet, tevekkül, gönülden yönelme, takva, haşyet, tövbe, adak, yemin, tesbih, tekbir, tehlil, tahmid, istiğfar, boyun eğmek ve ibadet maksadıyla başı tıraş etmek, Beytullah’ı tavaf, dua vb. hepsi,sırf Allah için yapılacak olan, O’ndan başkasına, mukarreb melek için de, gönderilmiş bir peygamber için de yapılması yakışmayan ibadetlerdir.
İmam Ahmed’in, Müsnedinde geçtiği üzere günah işleyen bir adam Peygambere getirilmiş, adam “Allah’ım, ben Muhammed’e değil Sana tövbe ediyorum.” demişti. Bunun üzerine Peygamber(s.a.s.) “Hakkı, sahibi için itiraf etti (sahibine teslim etti).” buyurdu.
Kaynak: İbnu’l Kayyım el-Cevziyye / ed-Dua ve’d Deva (Kalbin İlacı) / bkz: 280-282