DOLAR
27,2113
EURO
28,8356
ALTIN
1.678,48
BIST
8.304,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
26°C
İstanbul
26°C
Az Bulutlu
Salı Az Bulutlu
26°C
Çarşamba Az Bulutlu
25°C
Perşembe Az Bulutlu
24°C
Cuma Az Bulutlu
24°C

Nikah Akdi İçi Boş Bir Akid Değildir

9 Eylül 2023 13:05
4
Nikah Akdi İçi Boş Bir Akid Değildir

Nikah akdinin gerçekleşmesi için tek bir kurucu şart yani rükün vardır, icap ve kabul. İcap ve kabul, tarafların rızalarının ve rızayı belirten ifade beyanlarının tam olarak oluşması demektir. Akdin gerçekleşmesi için fıkıh kitaplarındaki ayrıntılar ve bu konudaki tartışmalar, nikah akdinde şu veya bu kelimeler ve ifade beyan kalıplar kullanılmalıdır tarzı hükümler o toplumun örfünü ve İslam hukukçularının akdin kuruluşuna verdiği önemi yansıtır. Çünkü akdin nasıl olacağını, hangi sözlerle kurulacağını toplum belirler.

Resmi nikahla dini nikahı aynı statüde kabul edebilir miyiz?

Akdin kuruluşu ve tarafların rızasının mevcudiyeti bakımından bu iki nikahta da kural olarak bir problem yoktur. Yani iki nikahta da rızanın oluşup oluşmadığı konusunda tereddüt yoktur. Resmi nikahta evlenen tarafların “evet” demeleri veya sadece deftere imza atmaları bu insanların evlendiklerinin toplum tarafından anlaşılabilmesi ve rızaların oluştuğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu durumda halin delaleti söz konusudur, o anda evlenmekte olduklarını toplum bilmektedir.

Mezheplerin nikahın şartları konusundaki görüşleri nelerdir?

Bütün mezhepler şahit şartı üzerinde görüş birliğindedir. Çoğunluk şahidi akdin oluşmasını izleyen iki şahit olarak kabul ederken, Malikiler bunu daha çok akdin ilanı olarak anlarlar. Mezheplerin akdin rüknü olan icap ve kabule getirdiği bazı ilaveler vardır.

Mesela;

Veli şartı, kız için gereklidir. Buluğa ermiş erkek için veli şartı yoktur. Kız için velinin izni şartını Hanefi haricindeki 3 mezhep arar. Hanefilerde buluğa ermiş kız, şayet kendisine denk olmayan biriyle veya düşük mehirle evleniyorsa ancak o zaman velinin itiraz hakkı vardır. Bunun dışında Hanefilere göre buluğa ermiş kız kendi kaderini kendisi çizebilir. Sadece İmam Muhammed hem kızın hem de velinin rızası olması gerektiği düşüncesindedir.

Nikah akdinin sahih sayılabilmesi için çevrenin haberdar olması şart mıdır?

Nikâhın asıl kurucu şartı daha önce söylediğimiz gibi icap ve kabuldür. Bundan sonraki şartları toplumların kendi yapısı ve kendi hukuk düzenleri belirler. Çünkü nikah akdi sadece iki kişi arasında meydana gelen ve toplumu ilgilendirmeyen, çocukla, neseple ilişiği olmayan bir akit değildir.

Sosyal ve medeni bir akit olması nikahın nasıl olacağına toplumun karar vermesi sebebiyledir. Bu nedenle hiç kimse toplumun talebine kulak tıkayıp “istediğim şekilde evlenirim, kimseye haber vermek zorunda değilim” gibi bir tutum içerisinde bulunamaz.

Din evliliğin olmazsa olmaz şartlarından icap ve kabul üzerinde durur; tarafların rızası olmadan hiç kimse evlenmesin ister. Ama geri kalan kısmını toplumun hukuk düzenine bırakır. Esas şart rızadır.

İçinde yaşadığımız toplumda imam nikahı maalesef tarafların haklarını koruyamıyor. Herhangi bir yaptırım gücüne sahip olmayan bu nikahta kişilerin, haklarının korunabilmesi için ne yapılmalıdır?

İslam toplumlarında hukuk düzenleri nikah akdinin şartlarını kendileri belirler.

Mesela:

Osmanlılar ilk dönemlerde Ebu Hanife’nin, Ebu Yusuf’un görüşünü alarak veli izni olmadan evlenmeye izin vermişlerdir. Zamanla bazı problemler çıktığı görülünce veli şartı da eklenmiştir. 16. yy.’dan sonra ise nikahların mahkemede kadı efendinin, hakimin. izniyle ya da hakimin özel olarak izin verdiği şahıslar tarafından kıyılmasına karar vermişlerdir.

Bu nedenle nikahta kişilerin kendi başına gerçekleştireceği bir olay değildir. Devletin bu konudan haberi olmalı ki devlet kişilerin haklarını koruyabilsin.

O takdirde resmi nikah yaptırmadan dini nikahla yetinmek doğru mudur?

Osmanlı’nın bu konuda izlediği; yöntem önemlidir, Onlar nikahı toplumun bir meselesi olarak görmüşler, nikahın hakimin izin verdiği belli şahısların veya bizzat hakimin bilgisi dahilinde yapılmasına önem vermişler, bunu sağlamaya çalışmışlardır. Böylece hem nikahı ve evlilik hayatını, hem de nikahın sonuçlanması halinde tarafların haklarını güvence altına almışlardır.

Günümüzde hangi akit tarafların haklarını daha iyi sağlayıp mağduriyetlerini önlüyorsa, o akit dinin amaçlarına daha uygundur. Fakat klasik kitaplara, doktrinlere baktığımızda iki şahitle kıyılan nilahın dinin yeterli gördüğü nikâh olduğu izlenimi vardır. Bu yanlışlığın temelinde resmi nikah merasimine ve medeni kanuna duyulan psikolojik tepki yatmaktadır.

İslam toplumları nikahı kuru bir akit gibi geçiştirmek yerine; dini bir atmosferde dualarla, ayetlerle, hadislerle yaparlar.

Toplumun büyüklerini ve din alimlerini nikah meclisinde hazır bulundurarak nikaha şekli unsurlar yanında manevi bir hava da kazandırmak isterler. Bu atmosfer, toplumun aile kurumuna verdiği önemi gösterdiği gibi taraflar üzerinde olumlu bir kamuoyu baskısı da oluşturur.

Dolayısıyla İslam toplumlarında aile daha kutsal ve kalıcı, boşanma oranları çok daha düşüktür (2006 yılı baz alınarak bu görüş belirtilmiştir. Yoksa günümüzde her 10 evlilikten 7 tanesi boşanma ile sonuçlanıyor, geri kalan 3 evlilikte muhtemelen iteleyerek gidiyor?.

Günümüzde özellikle üniversitelerde çok sık rastlanan aileden gizli nikah yaptırma olaylarını nasıl açıklıyorsunuz?

Dindar kızlarımızın medeni kanunun veya laik hukukun evlenme şeklini tamamen yanlış ve dinen gayri meşru kabul ederek alternatif bir nikah şekli üretmelerini veya böyle bir söyleme kurban edilmelerini üzülerek duyuyoruz.

Bu kızlarımız zihnen meşruiyet atfettikleri bu alternatif nikah şeklini yaşatma uğruna adeta kendilerini feda ederek; aile- sinin ve çevresinin haberi olmadan hukuki güvenceden de yoksun bir şekilde evleniyorlar veya birlikte oluyorlar.

Böyle bir birliktelikte hiç- bir güvenceleri bulunmamaktadır. Özellikle eski kitaplardaki fıkıh alimlerinin görüşlerine ve kitaplarda yer alan şekle sığınan bu gençler bir şeyi unutuyorlar; o kitapların yazıldığı devirde dini nikah sosyal bir olay olarak kabul edilmişti ve tarafların haklarının korunması mevcut hukuk düzeni tarafından müeyyide altına alınmıştı. Oysa günümüzdeki uygulanış biçimiyle dini nikah, İslam’ın beşeri ve hukuki ilişkilerde amaçladığı hedeflerinden uzaktır.

İslam’ın içi boş, sosyal değerden ve hukuki müeyyideden yoksun bir nikah akdini tasvip etmesi mümkün değildir.

İnsanların mağduriyetine, hakların ihlaline yol açan bir akit, adı dini de olsa, tasvip edilemez. Öte yandan medeni nikahın ye pozitif hukuk düzeninin de insanların örfüne, adetine, dini hayatlarına değer vermesi, onları göz önünde bulundurarak bir düzenlemeye gitmesi gerekmektedir.

Yahudilikte ve Hristiyanlıkta nikah dini bir müessese iken İslam hukukunda, hukuki bir muamelat türüdür. Din adına insanların mağdur edilmesini önlemek ve dinin zan altında kalmasına engel olmak için, dengenin sağlanarak nikahın teke indirilmesi gerekmektedir. İnsan haklarının, özellikle de kadın ve çocukların haklarının korunabilmesi ve sosyal barış sağlanabilmesi için de böyle bir birleşme gereklidir.

Nişanlılık döneminde yapılan nikah için söyleyecekleriniz nelerdir?

Nişanlanma ve evlenme farklı şeylerdir. Nişanlı olan ve kendilerini böyle gören taraflar sırf günahtan kurtulmak ve birbirlerine karşı daha serbest davranabilmek için bu zaman zarfında dini nikah yaptırıyorlar. Oysa bu insanlar topluma karşı henüz evlenmemiş görünmektedirler.

Ayrıca herhangi bir tatsızlık ve ayrılma ortaya çıktığında böyle bir birliktelikten pek çok mahzur ortaya çıkıyor. Çünkü böyle bir nikah akdi içi boş ve müeyyidesiz bir akit niteliğindedir. İslam hiçbir zaman içeriği, müeyyidesi olmayan, toplumun tanımadığı akidleri kabul etmez.

Sırf bazı haramlardan kurtulmak için ki bu haramların böyle bir nikahla helal olup olmadığı da tartışmalıdır.

Çok önemli hukuki, sosyal ve medeni bir olay olan nikah akdini nişanlılık döneminde bir aldatmaca haline dönüştürmemek gerekir.

Meşruluğun ölçüsü insanların kendi sübjektif düşüncesine ve değerlendirmesine göre değişmemelidir. Müslümanlar eğer zihni ve sübjektif meşruiyetten, pozitif ve maddi meşruiyete yani prosedürel meşruiyete dönemez ve bu süreç içinde kendi hukuk düzenlerini kuramazlarsa dini nikahta olduğu gibi bir çok konuda kaos meydana gelir.

Bu sebeple İslam toplumlarının 21. yüzyılda karşı karşıya oldukları ve aşmaları gereken problemlerden birisi de, dini hükümler, değerler ve ilkelerle kendi toplumlarının pozitif hukukları arasındaki bağlantıyı, uyum veya aykırılığı soğukkanlı bir şekilde tahlil etmek, mevcut hukuk düzenlerini bu bağlamda iyileştirmek, hukuk düzeni ve güvencesi içinde yaşamanın değeri ve gerekliliği konusunda mesafe almak olmalıdır.

Kaynak: Röp: Hanife Kılıç / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 18-21

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.