Bu mübarek sûre, Tevbe süresinden sonra Medine-i Münevvere’de nazil olmuştur. Üç ayet-i kerîmeyi içermektedir. Resûl-i Ekrem’i, ilahi zafere ulaşmayı müjdelediği için kendisine bu ad verilmiştir. Kendisine İzacae süresi de denilir.
Bundan evvelki “El-Kafirun” süresinde Hz. Peygamberin dini ile kafirlerin dinleri arasındaki ihtilaf gösterilmişti. Bu sürede de Yüce Peygamber’in Allah’ın yardımına kavuşarak kafirlere ait dinlerin yok olmaya yüz tutacağı müjdelenmiş olduğundan aralarında güzel bir münasebet vardır.
Nasr Süresi 1. Ayet Meali: Allah’ın yardım ve zaferi geldiği zaman,
Nasr Süresi 1. Ayet Tefsiri: Bu süre-i celîle, Hz. Peygamber’in feth ve zafere erişeceğini ve İslamiyetin yayılmaya muvaffak olacağını müjdeliyor. Resul-i Ekrem’in de bir kulluk ve şükür vazifesi olmak üzere hamd ve tesbih ile mükellef bulunduğunu ve Kerim Mabudumuzun da gafûr ve rahîm olduğunu beyan buyurmaktadır.
Şöyle ki:
Ey Peygamberlerin efendisi!. Sana (Allah’ın nusreti) yardımı, kafirlerin üzerine galip kılması ortaya çıktığı vakit (ve) Mekke-i Mükerreme’nin (fethi) veya sair bir nice İslam’i fetihler yüz gösterdiği (zaman..) hakkında öyle bir ilahî lütuf tecelli edeceği gün..
Nasr Süresi 2. Ayet Meali: Ve insanların kafile kafile Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman,
Nasr Süresi . Ayet Tefsiri: (Ve Allah’ın dinine) İslam dinine bağlanıp o ilahi, mukaddes dine (insanların) bütün Arapları vesair bir nice kavimlerin (fevc fevc) bölük bölük birer cemaat halinde olarak (girer olduğunu göreceğin o vakit..) bir rivayete göre bu insanlardan maksat, Yemenliler’dir ki:
Bunlardan yedi yüz zat, delege olarak Medine-i Münevvere’ye gelmiş, İslamiyet’i kendi arzuları ile kabul etmişlerdir. Bunların bir kısmı da la ilahe illallah diyerek gelmişlerdi. Yemenliler hakkında “kalpleri yumuşak, iman ile fıkıh ve hikmet ile vasıflanmış zatlar” denilmiştir.
Mekke-i Mükerreme’nin fethinden sonra Huneyn ve Taif gazvelerini müteakip bütün Araplar da Müslüman olmuşlardı.
Nasr Süresi 3. Ayet Meali: Rabbine hamd ile tesbih et ve O’ndan af dile. Çünkü O tevvabdır, tövbeleri çok kabul eder
Nasr Süresi 1. Ayet Tefsiri: (Artık) Ey Resûl-i Zîşan!. Sen böyle bir yardıma ve feth ve zafere muvaffak olduğun zaman ve insaniyet vasfına özellikle sahip bulunan akıllı, tevekkül eden zümrelerin İslamiyet’i kabul eyledikleri vakit sana bu muvaffakiyeti ihsan buyuran (Rab’bine) o kerim Mabuduna (hamdederek tesbîhte bulun,)
İlahlık şanı her türlü noksandan uzak olan Kerîm Yaratıcı’na şükür ederek onu kutsamaya ve yüceltmeye devam et (ve ondan mağfiret dile.) o rahîm, gafûr Mâbudunun afv ve keremine dâima sığın, ümmetinden sudûr edecek bir kısım kusurların bağışlanmasını o kerîm Rab’binden niyâza devam et.
(Şüphe yok ki: O) Yüce Mâbud (tevbeleri çok kabul edici olmuştur.) mükellef kullarını yarattığı günden beri onların tevbelerini fazlasıyla kabul etmek lütfunda bulunmuştur. Artık her tevbe ve istiğfar eden kimse, tevbesinin Allah tarafından kabul olmasına, ümitli olmalıdır.
“Bu Kur’anî beyanlarda şuna da işaret vardır ki: Bir kul, ne kadar sâbit, itaatkâr bulunmuş olsa da yine kendi amelini, yaptığı kulluk vazifesini noksan görmelidir. Nefsini yenmelidir. Allah’ın haklarını istizam büyük görerek geldiği kadar hamd ve senadan, tesbîh ve takdisten geri durmamalıdır, Allah’ın mağfiretine olan ihtiyacını bilmelidir.
İşte Resûl-i Ekrem, (s.a.v) Efendimiz de mâsum olduğu hâlde yine gece ve gündüz yüz kere istiğfarda bulunurdu ve âhirete göç etmesinden önce: (Sübhanekel’lâhüme ve Bihamdik, estağfirüke ve etûbü İleyke.) cümlesini çokça okumakta bulunmuştu.
Kısacası: Bu sûre-i celîle’nin Resûl-i Ekrem’e müjdelediği yardım ve fetihler, az sonra gerçekleşmiş, bu vesîle ile de Kur’an-ı Kerim’in ebedî bir mûcize olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü: Bu mübârek sûrenin inişi zamanında henüz İslâmiyet büyük bir gelişmeye mazhar bulunmuyordu, her taraf düşmanlar ile çevrilmişti, fakat az sonra nispeten pek az olan bir müslümanlar topluluğu, Cenab-ı Hak’kın yardımıyla büyük muvaffakiyyata nâil oldu,
Mekke-i Mükerreme’yi fethetti. Her taraftan insanlar, takım takım gelip İslâm dinini kabul ettiler, hattâ Veda Haccı’nda yüz binden ziyade müslüman, Arafatta toplanmış oldu.
İslâm hâkimiyeti her tarafa yayılmaya başlamış bulundu, artık bu kadar Harikul’âde muvaffakiyetleri ihsân buyuran Kerem Sâhibi bir Yaratıcı’ya devamlı hamd ve senada, tesbîh ve takdîsde bulunarak onun afv ve lütfuna sığınmak, müslüman için şüphe yok ki, en mühim bir kulluk vazifesidir.
Cenab-ı Hak, cümlemizi bu gibi kulluk vazifelerini gerektiği şekilde yapmaya muvaffak buyursun, Hz. Peygamber hürmetine âmin.. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a aittir.
Kaynak: Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur’an / Tefsir / Bilmen