Namazı ikame etsinler, zekâtı da versinler diye emrolunmuşlardı (Beyyine süresi 5). Namazı ayağa kaldırsınlar, zekatı da versinler diye emredilmişti onlara. Namazı ikame etmek demek;
Hayat programının içine sıkıştırılmış bir namaz değil, ya da namaza yer bırakmayacak bir hayat programı değil, namaza göre ayarlanmış bir hayat programını gerçekleştirmenin uğraşı içine girmek demektir.
Öyleyse ikame edeceğimiz bir namazla dinimizin direğini dikmemiz emrediliyor. Yani öyle bir namaz kılacağız ki kıldığımız bu namaz hayatımıza hakim olan bir namaz olacak. Tüm hayatımızı düzenleyen bir namaz olacak.
Başka ayetlerden ve hadislerden öğreniyoruz ki hayata etkili olmayan, hayatı düzenleme konusunda varlığından söz edilemeyen bir namaz Allah’ın istediği bir namaz değildir. Yani öyle bir namaz ki, hayata hakim ve öyle bir hayat ki, namaza özdeş. Hayatla namaz özdeşleşmiş.
Hayat namazdan ayrı değil, namaz hayattan kopuk değil, böyle hayatla namaz iç içe olacak. Allah’tan mesaj alınan ve hayatın kendisiyle düzenlendiği bir namaz veya yaşanan hayatın tekmilini vermek üzere Allah’ın huzuruna çıkılan bir namaz. İşte Allah böyle bir namaz istiyor.
Zekatı da vermelerini istiyor Allah. Birisi bedeni, ötekisi de mali bir ibadet. Yani namazla Allah’ın bedenlerine karıştığını ortaya koysunlar, zekatla da mallarında Allah’ın söz sahibi olduğunu ortaya koysunlar istiyordu Allah.
Namazla Allah’tan mesaj alsınlar zekatla da bunu Allah kullarıyla paylaşmanın, Allah kullarına ulaştırmanın kavgasını versinler istiyordu. Veya namazla bireysel kulluklarını, zekatla da toplumsal kulluklarını sadece Allah’a yapsınlar istiyordu.
Öyle değil mi?
İnsan yaptıklarını ya bedeniyle ya da malıyla yapar. Öyleyse bedenen ve malen, bireysel ve toplumsal planda Allah’ın seçtiğini yapmak dindir. Din, malen ve bedenen, bireysel ve toplumsal tüm tavırlarımızı, tüm eylemlerimizi Allah için yapmaktır.
Kaynak: Ali Küçük Besairu’l Kur’an