Mümin emindir, ortağına asla hıyanet etmez. Mümin çok akıllı, zeki ve ihtiyatlı olur. Mümin akıllıdır ve her işte akıllı davranır. İnsanların arasına karışıp onların ezasına katlanan mümin, insanların arasına katılmayıp onların verdikleri eziyete katlanmayan müminden daha hayırlıdır
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Mümin sırf menfaattir, her yandan faydalıdır: Onunla beraber yürürsen sana faydalı olur, ona danışsan sana fayda verir. Onunla ortaklık yapsan sana faydası dokunur; onun her işi faydadır”.
Resul-i Ekrem, mümini işte böyle tarif ediyorlar.
Müşavereden maksat zaten budur. Danışmak, her bakıma faydalıdır. Danışan dağları aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış, derler.
Ortaklığa gelince:
İşte müminin hali budur. Cemiyette birbirinin kuyusunu kazanlar, ortağını batırmağa bakanlar, birbirinin aleyhinde çalışanlar bu Hadis-i Şerifi okusunlar da kendilerinin durumunu anlasınlar.
Peygamberimiz Efendimiz şöyle buyurmuşlar; “Mümin ülfet eder, iyi geçinir. Başkasıyla ülfet etmeyen, geçimsiz olan kimsede hayır yoktur, insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır”
Müminin vasıflarından biri de,
▬ İyi huylu, uysal olmaktır, iyi geçinmek, güzel ahlakla olur. Geçimsiz ve huysuz kimselerden hayır gelmez ve beklenmez. O gibilerden herkes nefret eder. Çünkü onların imanı zayıftır, imanları kuvvetli olsa, ahlakları güzel olurdu. Güzel ahlakın icabına uyarlardı, insanlarla güzel geçinirlerdi, Hazret-i Peygamber’i kendilerine örnek tutarlardı.
▬ Muaşeret adabına göre hareket ederler, beşeri münasebet kaidelerine riayet eylerlerdi.
▬ İnsanlara güler yüz gösterirler, tatlı söz söylerler, geçimli ve sevimli olurlardı.
▬ Yanlış bir davranışta bulununca özür dilerler, gönül alırlar, fazalet sahibi olurlardı.
İşte cemiyeti bu ruh ayakta tutar. Millet bu gibi hayırlı kişiler sayesinde mutlu olur. Yoksa huysuz, geçimsiz kişiler içinde yaşamak azaptır. Bu gibilerin şerrinden Allah korusun.
Bir Hadis-i Şeriflerinde Peygamberimiz buyuruyorlar ki:
▬ Mümin çok akıllı, zeki ve ihtiyatlı olur.
Burada sayılan vasıflar ne güzeldir, bunlar mümine ne kadar iyi yaraşan şeylerdir.
Bir başka hadis-i şeriflerde Resul-i Ekrem (s.a.v) buyuruyorlar ki:
▬ İnsanların arasına karışıp onların ezasına katlanan mümin, insanların arasına katılmayıp onların verdikleri eziyete katlanmayan müminden daha hayırlıdır.
İnsan medeni tabiatlı bir varlıktır. Toplu halde, insanlarla bir arada yaşamak zorundadır. Bir köşeye çekilip insanlardan uzak dağ başında tek başına yaşayamaz, yaşasa da rahat edemez.
Bu cemiyette doğmuş bir fert olarak, hayatın içine gireceksin, çeşitli insanlarla karşılaşacaksın, hayatın potasında eriyeceksin, dünyada pişeceksin, işte o zaman olgunlaşmış olursun.
İmtihanı kazanıp ahlakın yükselir. İraden çelikleşir. İnsanlardan kaçarak tek başına, kendi için yaşamak olamaz. İslam’da ruhbanlık yoktur. İnsanların içine girerek onların sevinçleriyle sevinmek, elemlerinden acı duymak lazımdır. Hayat ve insanlık budur. Kendi kabuğuna çekilip yalnız kendi için yaşama, hayat bu değildir.
Peygamber Efendimiz bir başka hadislerinde ise şöyle buyuruyor:
▬ “Mümin müminin kardeşidir, hiçbir halde ona nasihati bırakmaz, her hususta onun hayrına çalışır.”
Müminlerin, birbirinin kardeşi oldukları şüphesizdir. Öyleyse birbirlerine kardeş muamelesi yapmaları gerekir. Nasihat, iyiliğini istemek, hayrına çalışmak demektir. Doğruyu göstermek, irşad etmek suretiyle bu yapılmış olur.
Bunu yaparken dikkat edilecek bir husus vardır ki, o da gönlünü kırmadan, incitmeden yapmaktır. Müminler arasındaki kardeşliğin en büyük örneğini Hazret-i Peygamber, Mekke’den Medine’ye hicrette vermişlerdir.
Medine’li yerlilerle Mekke’den gelen Muhacirler arasında gayet samimi bir kardeşlik kurmuştur. Müslümanlar bundan ibret ve ders almalıdırlar.
Meleklerde kötülük arzusu yoktur, insanda ise hayır ve şer meyilleri birbiriyle çarpışma halindedir. Şeytan, nefs-i emmare, onu azdırmak için çalışmaktadır.
İmanın kuvvetiyle bunları yenip, nefsine hakim olarak şer kuvvetini yere seren mümin kişi, Allah nezdinde yüksek mertebelere yükselir.
İnsanlık hali, yanılarak işlediği hatalardan tövbe edince, Allah bunları affeder. Hasan-ı Basri; mümin eğer hiç günah işlemeseydi melekut aleminde uçardı, diyor
Mümin her halinde Allah’ına dayanır ve güvenir. Zikri, fikri Allah’tır. Bu yolda devam ede ede ermişlerden olur. İnsanın mevkii pek yüksektir.
Hazret-i Ali şöyle demiştir: “Sen kendini küçücük bir cisim mi sanırsın? Halbuki sende büyük bir alem toplanmış, durulmuştur.”
İnsanın bu değeri Allah’ına kulluk etmesinden gelir. ” Allah katında en şerefli olanınız, en muttaki olanınızdır (1)“
İnsan, İlahi emanetleri üzerine almıştır. Ve bu sayede yüksek mertebe kazanmıştır: “Biz ademoğullarını mükerrem kıldık (2)“
İnsanın bu kadrü kıymeti, şeref ve mertebesi, Allah’a kulluğunu ifa etmesinden doğar. Öyleyse insan bu gerçeği düşünüp Yüce Yaradan’a kulluğunda kusur etmemeli. Aksi halde, hayvanların derecesine iner. Öyleyse davranışlarını buna göre ayarlaması gereklidir,
Kaynak: Osman Keskioğlu (Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi) / Diyanet İlmi Dergisi / Ocak 1970 / bkz: 21-24
(1-Hucurat Süresi 13) (2-İsra Süresi 70)