Maun Süresi Tekasur süresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuştur. Yedi ayet-i Kerimeyi içermektedir. Esirgenmeyecek bir yardım demek olan “Maun” kelimesi nihayet bulduğu için kendisine bu isim verilmiştir: Buna “Ereeyte” ve “Din” süresi de denilmiştir.
Bundan evvelki Kureyş süresinde Cenab-ı Hakkın Kureyşi açlıktan koruduğu ve onları ibadetle mükellef kılmış olduğu bildirilmişti, bu sürede de dini yalanlayan, Allah’ın emrine muhalefet ederek cimrilik de bulunan kimselerin ahlaksız hallerine işaret olunduğu cihetle bu iki süre arasında mühim bir münasebet vardır. Ve Kureyş kabilesi hakkında bir tehdit de taşımaktadır.
1 ▬ Bu mübarek süre, dini yalan sayan, muhtaçlara yardımdan kaçınan, riyakar olup yanılarak namaz kılan ve son derece cimri bulunan herhangi bir şahsın o pek çirkin vaziyetini nazarı dikkate sunmaktadır. Şöyle ki: Ey Peygamber!. Veya ey akıllı, düşünen insan!. (Gördün mü?) Yani:
Haline vakıf olup bildin mi (o kimseyi ki: Dini yalanlar.) açık ve parlak olan İslam dininin gerçekliğini, yüceliğini tasdik etmez, küfür içinde yaşamaktan çekinmez. Böyle “Gördün mü” gibi soru yoluyla olan hitaplardan maksat, beyan olunacak şeylere işitenlerin dikkatini çekmek ve onları güzelce anlamaya teşvik eylemektir.
Mutlak surette bildirilen dinden maksat da İslam dinidir. Çünkü, Kur’an-ı Kerim ve müminlerin ıstılahınca mutlak dinden maksat, İslam dininden ibarettir, diğer dinlere ise mutlak surette din denilemez, belki: Sınırlandırılarak Hristiyanlık dini, Yahudilik dini gibi bir şekilde ifade edilir.
2 ▬ (İmdi o) İslam dinini inkar eden şahıs (o kimsedir ki: Yetimi itiverir.) yanından şiddetle kovar, ona bir hakaret gözüyle bakar, onun bir ihtiyacını bertaraf etmeye yanaşmaz.
3 ▬ (Ve) O kimse, öyle cimri ve iyiliksever olmaktan öyle uzaktır ki, (yoksula yemek yedirilmesi için) başkalarını da (teşvikte bulunmaz.) bir hayra vesile olmak istemez, başkalarının iyilikte bulunmalarını bile kıskanır.
Bu mübarek ayette şuna işaret vardır ki: İnsan, elinden geldiği takdirde yetimlere, fakirlere kendi malından yardım etmelidir. Kendi malı olmadığı takdirde başkalarını öyle bir yardımda bulunmaya güzel bir şekilde teşvik eylemelidir. İnsaniyet adına iyiliksever bulunmalıdır.
Bir rivayete göre bu ayet-i kerimenin bildirdiği kimseden maksat; Ebu Cehildir ki: Bir yetimin vasisi bulunuyordu, o yetim bir gün çıplak bir halde Ebu Cehlin yanına gelmiş, onun yanındaki kendi malından bir şey istemiş, Ebu Cehil ise o yetimi fena bir surette def etmiştir. Yahut o kimseden maksat, münafıklardan bir şahıstır. Maamafih bu ilahi beyan, bütün o gibi cimri kimseleri hitap etmektedir.
4 ▬ (Artık vay haline!.) Yazıklar olsun, şahısları azaba layıktır, (o namaz kılanların ki:) Bedenen ve lisanen namaz kıldıkları halde o namazdan ruhen yararlanamazlar, gafletten uyanmazlar, ahlaki fazilet ile vasıflanmaya çalışmazlar, yoksullar hakkında bir şefkat, muhabbet duygusu beslemezler.
5 ▬ Evet, azaba layıktır, (O kimseler ki: Onlar namazlarından yanılanlardır.) yani, lisanen okuduklarından gaflette bulunurlar, ona ehemmiyet vermezler, unutma ve hatadan hiç kurtulamazlar, ne için okuduklarını, rüku ve sücutte bulunduklarını asla düşünmezler.
Bu yanılmadan maksat, namazların vakitlerini, şartlarını gözetmemek, bütün namazları birer yanılma ve gaflet içinde kılmaktır. Namazlara ehemmiyet vermemektir. Yoksa hakiki bir mümin de bazen namazlarında yanılabilir, bunun telafisi için sehiv secdesi ve namazı iadesi, meşrudur. Kasta dayalı olmayan bir yanılma ve hata bu Müslümanlar hakkında affedilmiştir.
6 ▬ Evet.. (O kimseler ki: Onlar, göstericilerdir.) insanlara gösteriş için namaz kılarlar, sırf Allah rızası için, samimi bir kalp ile ibadette bulunmazlar ,riyakarca bir halde yaşar dururlar, elbette ki: Onlar, azabı hak etmişlerdir.
7 ▬ (Ve) Onlar, öyle cimri, hayırdan uzak kimselerdir ki: (men edilmesi adet olmayan bir şeyi) yani: Gerek fakirlere ve gerek zenginlere istedikleri zaman men edilmesi adet olmayan en adi şeyleri bile, mesela: bir içim suyu, bir parça tuzu, bir ateş parçasını, bile vermezler, emaneten verilecek bir kabı, bir baltayı, bir keseri bile vermekten kaçınırlar. İşte bu gibi şeylere “Maun” denilir.
Artık öyle cimri kimseler, zekat verirler mi?. Yetimlere, yoksullara yardımda bulunurlar mı?. Onların namazları da samimi değil, bir gösteriş içindir. Böyle bir riya = gösteriş ise küfürden bir parça bulunmaktadır.
Kısacası: Bu mübarek süre, bizlere telkin etmiş bulunuyor ki: Bir insan, samimi bir surette Müslüman olmalıdır. İslam dininin yüceliğini kalben ve lisanen tasdik etmelidir, fakirlere zaiflere de elden gelen yardımı esirgememelidir.
Dini vazifelerini bir şevk ile, bir uyanıklıkla seve seve yapmaya çalışmalıdır. Allah’ın himayesine sığınarak her hususta muvaffakiyyeti Kerem Sahibi Mabudtan temennide, niyazda bulunmalıdır. Ve başarı Allah’tandır.
Kaynak: Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur’an / Tefsir / Bilmen