Kavim / sapasağlam dinin sırları, müstakim / dosdoğru şeriatla gelen hükümlerin hikmetleri ve Alim ve Hakim olan Allah-u Tealadan gelen tekliflerin / hükümlerin faydaları kendisine keşfolunan, aşikar olan kimseye şu hakikat gizli değildir.
Ubudiyetin, Hakk’a kulluk etmenin, onun dinini din edinmenin ve ona gönülden bağlanmanın sırrı; Allah-u Teala’ya karşı edepli olmak, onun rububiyetini / rabliğinin haklarını ve uluhiyetinin gereklerini eda etmeyi güzelce yerine getirmektir.
Hiç şüphesiz ki, bunlarda kusurlu olan ve gevşeklik gösteren kimseler, kulluk caddesinden sapmışlar, cezası şiddetli ve gayur / kıskanç olan Allah’ın sitemini ve kahrını hak etmişlerdir.
Bu dünya ve cüzi irade aleminde vaki olan amellerin muhasebe edileceği ve gerçekleşmesi kesin olan hesap ve ceza gününü inatla yalanlayan kimseyi bildin ve gözlerinle gördün mü?
İşte bu yalana ve munkir aynı zamanda Yetimi itip kakalayandır (Maun Süresi 2). Malından bir fayda temin etmek için gelmiş olan yoksulu şiddetle iteleyip kakalayandır. Kaldı ki, o kimse yoksulun kayyimi ve vasisidir. Bu adamın Velid b. el-Muğire olduğu söylenir. Başka kimseler olduğu da söylenir.
Adamın böyle davranmasının sebebi, cimriliğinin ve pintiliğinin şiddetinden başka bir şey değildir.
Ve onun cimriliği ve pintiliği o kadar şiddetlidir, o kadar ileridir ki; Yoksulu doyurmayı asla teşvik etmez (Maun Süresi 3).
Hiç kimseyi özendirmediği, hiç kimseyi doyurmadığı gibi, böyle kimselerin doyurulmasından da asla rıza göstermez. İşte onun bu davranışı, dini açıkça ve zahiren yalanladığının bir göstergesidir. Onun dini yalanladığının batini işaretine gelince, o da şudur:
O namaz kılanlara yazıklar olsun (Maun Süresi 4), ceza ve hesap gününü ve apaçık dinin temel direklerini yalanlayarak namaz kılanlara büyük bir yuh olsun. Çünkü Onlar namazlarından gafildirler (Maun Süresi 5). Kendilerine farz kalınmış olan vakitlerinde namazları kılmazlar, onu hakkını vererek kalmaya özen göstermezler.
Aksine, Onlar, riya yaparlar (Maun Süresi 6). İleri gelenlere namazlarıyla gösteriş yaparlar. Kendi iç dünyalarında ise, aslında pek de inanmadıkları ve ummadıkları halde namazdan elde edecekleri sevaba güvenirler. Halbuki, her ne kadar onlar namazda tembellik etseler ve gevşeklik gösterseler de, dinin direği, tevhit ve yakinin en yüce unsuru namazdır.
Ve onlar yardıma engel olurlar (Maun Süresi 7). Yani kendilerini her türlü kirden ve pintilikten temizleyen zekatın verilmesine ve her türlü hayır ve hasenatın teşviki ile ilgili fetvalara da mani olurlar.
Ey Hak yolunu itaat ve ittiba etmek suretiyle talep eden kimse! Burada sana düşen vazife şudur:
Zahirini ve batınını, içini ve dışını, ilahi adalete ters olan her türlü rezillikten ve aşağılıktan temizlemelisin. Sırrını, Hak’tan başka herhangi bir şeye iltifat etmekten arındırmalısın. Ancak bu şekilde namazın Allah-u Teala’ya yönelme, manevi bir miraç ve tevhide ulaştıran bir vasıta olur.
Kendi cinslerinle mücadele etmekten, yarışmaktan onlara büyüklenmekten, gösteriş yapmaktan, onların arasında malın, mülkün, makamın ve mertebenle övünmekten kesinlikle sakınmalısın. Zira bunlar kalbi öldürür, nefsini diriltir, seni Mevla’dan uzaklaştırır. dünyana da, ahiretine de zarar verir.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C:VI / bkz: 547-549