ref: refs/heads/v3.0
DOLAR
28,8983
EURO
31,1879
ALTIN
1.874,83
BIST
8.057,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
13°C
İstanbul
13°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
14°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
10°C
Cuma Hafif Yağmurlu
7°C
Cumartesi Çok Bulutlu
9°C

Mantık Felsefesi Filozofları ve Özellikleri

Mantık Felsefesi Filozofları ve Özellikleri
30 Eylül 2023 04:00
7

Mantık felsefesi terimi, alışık olunmadığı için, ilk bakışta garip bir deyim olarak gelebilir. Halbuki fizik felsefesi, tarih felsefesi ne ise mantık felsefesi de öyledir. Geleneksel Batı felsefesinde, mantık, hep felsefenin bir dalı olarak ele alınmış, öğretimde, mantık, felsefeden ayrı düşünülmemiştir.

Bugün üniversitelerde ayrı ayrı enstitüleri bulunan psikoloji ve sosyoloji de daha düne kadar böyle değil miydi? Eğer liselerde felsefe öğretmeni olmak arzu edilmiyorsa psikoloji veya sosyoloji öğrenimi yapan birisi için, felsefe hiç de gerekli değildir. Felsefe okumadan da bir kişi psikolog veya sosyolog olabilir; fizikçi veya kimyacı olduğu gibi.

Öğretim alanında mantık henüz psikoloji ve sosyoloji gibi felsefeden kendisini sıyıramamıştır. Bunun nedeni, bu iki bilgi kolunun birbirleri ile olan sıkı ilişkisinden çok, öğretim geleneğine bağlıdır.

Felsefe ile mantık arasındaki farklı noktaları şöyle belirtebiliriz:

  • Felsefe alanının sınırsızlığı karşısında, mantığın alanı sınırlıdır. Hatta sınırı en dar bilgi koludur diyebiliriz.
  • Mantık biliminin verileri evrenseldir. Bu özellik, mantığın belli bir varlık alanını konu olarak almasından ileri geliyor.
  • Mantığın objeleri tıpkı fiziğin objeleri gibidir; onlar keşfedilir, yani var olan şeylerdir. Mantıkçı bunları bulur ve ortaya koyar.
  • Mantığın objeleri en genel ifadesiyle, kavramlar, hükümler ve hükümler arası ilişkilerdir. Bunlar bir defa ortaya kondu mu, her ferdi akıl tarafından kabul edilir.
  • Mantık objeleri fiziğinkiler gibi gerçek (reel) objeler değil, matematiğin objeleri türündendir.
  • Mantıkçı işlediği konu karşısında objektiftir, fizikçinin kişiliği eserine ne derecede tesir ederse, mantıkçının ki de o kadardır.

Felsefeye gelince;

  • Alanının sınırını çizemeyiz. Diğer bilgi dallarının bittiği yerde o başlar.
  • Felsefenin verileri evrensel değildir.
  • Felsefe eserlerinde filozofun kişiliği kendisini gösterir. Bu bakımdan felsefe sanata benzer.
  • Bilimlerin verileri üzerinde zihinlerin anlaşması olur. Fakat felsefe ve sanatın verileri üzerinde böyle bir anlaşmayı sağlamak mümkün değildir.
  • Bilimler, eğer deyim yerinde ise, her aklın kavrayabileceği bir görüş açısından konusuna bakar. Felsefe ve sanatta ise, bu görüş açısı kişiseldir; sanatçının ve filozofun kendisine has bir açıdır. Bunlar konularına kendi kişiliklerinden bakarlar.

Şöyle de diyebiliriz:

Bilimsel ifadeler, ifade ettikleri objeye bağlıdırlar; felsefe ve sanattaki ifadeler ise daha çok filozof ve sanatkara bağlıdırlar.

Görülüyor ki bir bilim olan mantık genel tutumu bakımından felsefeden farklıdır. Mantık biliminin tarih içindeki seyri de, onun, zaman ilerledikçe kendisini felsefeden nasıl kurtardığını gösterir.

Bilindiği gibi mantık biliminin kurucusu Aristo’dur. Aristo’nun eseri, mantığın ana kitabı olan Organon incelenirse, mantığın felsefe ile olan karışıklığı görülür.

Aristo‘da mantık, metafizikle sıkıdan sıkıya ilgilidir. Aristo geleneğine uygun olan mantıkla, yani klasik mantıkla ilgili olarak, gerek İslam dünyasında, gerek Batı dünyasında, yazılmış mantık kitaplarında, zaman ilerledikçe felsefe konularından bir arınma gözlemlenir.

Şunu belirtmek yerinde olur ki,

İslam mantıkçılarının eserlerinde felsefe konuları daha az yer alır. Zaten, İslam kültür dünyasında mantık, “ilm-i mantık” diye daima bağımsız bir bilim olarak anlaşılmıştır.

Gazali’den önce, bir ara, ehl-i sünnet bilginleri arasında, geçici olarak bir mantık düşmanlığı baş göstermişti. Mantığa karşı, böyle olumsuz bir davranış alınışını, Ali Sedad, metafizikle ilgili konuların mantığa karıştırılmasından ileri geldiğini beyanla, mantığı metafiziğe karıştırmanın doğru olmayacağını kaydedip

Ehl-i sünnet bilginlerinin muhalefetine hak veriyor; onların reddettikleri mantık kuralları değil, belki herhangi bir mesleğe bağlı kalınarak yazılan mantık kitaplarıdır, diyor.

Görülüyor ki değerli Türk mantıkçısı Ali Sedad (1857 -1900) da mantığın felsefe konularından arınması gerekliliği kanaatindedir. Klasik mantıkta işin içine muhteva girdiği için, kendisini felsefeden tamamen sıyıramamıştır.

19. Asrın ikinci yarısından sonra, mantıkta yapılan değişiklikler onu sembolleşmeye sevk etmiştir. Asrımızın başından beri kurulan sembolik mantıklarla, tamamen formelleşen mantık artık içinde yabancı unsurlar taşımamaktadır. Bu şekilde mantığın, felsefeden ayrı, bilimler içerisinde sayılması gerekli, bir disiplin olduğu fikrini savunmuş bulunuyoruz.

Mantığın felsefe ile ilişkisi, diğer bilgi dallarının ilişkileri gibidir.

Nasıl her bilgi dalının bir felsefesi varsa mantığın da bir felsefesi vardır. Her bilgi kolundan felsefeye kapı açılır; dinden, bilimden, sanattan, Bu nedenle, bir din felsefesi, bir bilim felsefesi, bir sanat felsefesi vardır. Mantık felsefesi bilim felsefesi içine girer. Her bilim dalının ayrı ayrı adları sayılabilir.

Matematik felsefesi, fizik felsefesi, tarih felsefesi gibi. Bütün bunların problemleri bilim felsefesi altında toplanır. İnsan zihni, herhangi bir bilim dalının verdikleri ile yetinmiyor. Onu aşmak istiyor. Bilimlerin tespit ettikleri olguların, kanunların değerler, nedenleri, niçinleri üzerinde duruyor, bilim verilerinin ötesinde ne bulunduğunu öğrenmek istiyor.

İşte bütün bunlar felsefeye açılan kapılardır. İnsan var olanlar hakkında bilgi edindiğinden beri bu ihtiyacı duymuştur. Varlığın çeşitli alanlarında bilimler ilerledikçe, felsefeye kapı açan soruların sayısı da artmaktadır. Diyebiliriz ki;

İnsan, felsefesiz kalmayacaktır. Şimdi mantıktan felsefeye açılan bazı kapıları, yani mantık felsefesinin bazı konularını sayabiliriz:

1 — Genellikle mantık, doğru düşüncenin bilimidir deniliyor. Doğru düşünme bazı ilkelere uygun olan düşünmedir. Bu ilkeler, mantığın ana ilkeleri, veya akıl ilkeleri denen, özdeşlik, çelişmezlik, üçüncü şıkkın imkansızlığı ve yeter-sebep ilkeleridir. Daha başka ilkelerden söz edilebilirse de saydıklarımız, üzerinde en çok durulanlardır.

Mantık ilkelerinin değeri ve geçerliği üzerinde daima durulmuştur. İnsan aklını idare eden ilkeler üzerinde bile düşünmeden edemiyor. Bu ilkeler üzerinde durunca şu meseleler ortaya çıkar:

  • İlkeler evrensel midir değil midir?
  • Aralarında herhangi birisine uyulmadan doğru düşünme mümkün müdür değil midir?
  • Gerçeklik dünyası ile uygunlukları ne dereceye kadardır?

işte bu meselelerin cevaplarını aramak mantığın değil mantık felsefesinin işidir.

2 — Klasik mantığın asıl gayesi kıyası incelemektir. Kıyasın incelenmesi önermenin (kaziyenin) incelenmesini, onun incelenmesi de terimin incelenmesini gerektirir. Terim kavramın ifadesidir.

O halde kavram, klasik mantığın temel taşıdır. Klasik mantıkçılar hep kavram incelemesi ile işe başlamışlardır. Mantıkçının görevi, kavram çeşitlerini tespit etmek, kavramlar arası bazı ilişkileri göstermektir. Fakat insan zihni bu kadarla yetinmiyor. Bütün kavramları içine toplayacak en genel kavramları arıyor.

Burada önüne kategoriler çıkıyor. Organon’un birinci kitabının adı Kategoriler’dir. Kategoriler, akla mı aittir, varlığa mı, tartışması filozofları meşgul etmiştir. Kategorilerin sayıları, nelerin kategori olduğu üzerinde de bir anlaşmaya varamamıştır.

Kategoriler üzerinde yapılan bu tartışmalar mantığın değil mantık felsefesinin içine girer. Kategorilerin, hatta kavramların nasıl teşekkül ettiği, yani onların menşei meselesi de bilgi teorisi ile birlikte mantık felsefesinin içine girer.

3 — Önermeler (kaziyeler) bahsinde de felsefeye açılan kapılar vardır. Bilindiği gibi Aristo’dan beri modal önermeler (kazaya-i müveccihe) mantıkçıların önemle üzerinde durdukları bir konudur. Mantıkçı modal önermelerin çeşitlerini tespit eder. Zorunlu (zaruri), mümkün “contengent”, imkansız, modal önerme çeşitleridir.

İslam mantıkçıları, fiil ve devam’ı hatta zamanı da modalite çeşidi sayarak, bunlarla ilgili önerme türlerini sayarlar. Mantıkta yalnız bu önerme çeşitleri tespit edilir. Modalitelerin nitelikleri (mahiyet) ni araştırmak, zorunluluk nedir, mümkün nedir, bunların çeşitleri var mıdır gibi meseleler mantık felsefesine kapı açar.

4 — Kıyasın yapısı, çeşitleri, şekilleri üzerinde durmak mantıkçının işidir. Kıyasın değeri nedir? Kıyas bize yeni bir bilgi verir mi, gibi soruların cevabı mantık felsefesine girer. Fazla önemli bir yer almamasına rağmen, akıl yürütmenin diğer yolları üzerinde de mantıkçılar durmuşlardır.

Bu arada en çok felsefi münakaşaya yol açan tümevarımdır. Tümevarımda genel bir hüküm çıkarma hakkını akıl nereden alıyor, sorusuna felsefe tarihinde farklı cevaplar verilmiştir. Analoji de öyle, acaba analoji bağımsız bir akıl yürütme yolu mudur, yoksa tümevarım veya dedüksiyon (talil) dan birine indirgemek mümkün müdür? Bu üç akıl yürütme yollarının birbirleri ile olan ilişkileri nelerdir, gibi sorular hep mantık felsefesine açılan kapılardır.

Mantık felsefesinin konuları yalnız yukarıda saydıklarımızdan ibaret değildir. Biz ancak belli başlılanna işaret ederek mantık felsefesinin konusunun ne olduğunu anlatmaya çalıştık.

Kaynak: Doç. Dr. Necati Öner / Diyanet İlmi Dergisi / Mart 1971 / bkz: 35-38

Not: Sadece bilgi amaçlı yazılmıştır yoksa burda ne anlatılıyor, ne anlatılmak isteniyor ben bile anlamadım. Zaten benim felsefe ile işim olmadığı gibi; İslam’da bir felsefe veya mantık dini değildir. Akla vurgu yapar ama her şeyi akıl ile çözemezsin. Şayet her şeyi nakil (rivayet) ile değil de akıl ile çözmeye çalışırsan bu davranışın seni dinden çıkarması ve uzaklaştırması uzak bir ihtimal olmasa gerek.

Velhasıl helam. Felsefe ve mantık fazla ilgilenmeyin. Kur’an-ı Kerim’de ve sahih hadis kitaplarında her şey açık ve net şekilde yazıyor. Peygamberlerin varisleri alimler de Kur’an-ı Kerim’i ve hadis-i şerifleri açıklayıp tefsir ettiklerine göre bize düşen felsefe ve mantık ile ilgilenmek değil; Kur’an ve Sünnet ile haşır neşir olmaktır

vesselam…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.