DOLAR
27,3824
EURO
29,0085
ALTIN
1.630,05
BIST
8.334,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
22°C
İstanbul
22°C
Yağmurlu
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
22°C

Mallarınız ve Çocuklarınız Birer İmtihandır

12 Mayıs 2021 15:30
753

Mallarınız, çocuklarınız, sizin için sadece bir imtihandır ayeti ve tefsiri niteliğinde, Teğabun Süresi 15 Ayet

Göklerin ve yerin hakimiyeti O’nundur. Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren O’dur. O her şeye kadirdir. O, evveldir ve ahırdır ve zahirdir ve batınıdır ve O, her şeyi bilendir (1)” ve unutmayın ki “Bütün dönüşünüz Allah Teala’yadır. O ise her bir şey üzerine kadirdir (2)”,

“O’dur ki sizi bir tek candan yarattı ve bundan da, gönlü kendisine ısınsın diye eşini inşa etti. Erkek eşini sarıp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi, hamile kaldı. Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca her ikisi de Rab’leri olan Allah’a yönelip “Eğer bize sağlıklı, kusursuz bir evlat verirsen mutlaka Sana şükreden kullarından oluruz” diye yalvardılar (3)”.

Yüce Allah’da bu dualarına karşı icabet edip dualarını kabul etti. “Fakat Allah kendilerine kusursuz bir çocuk verince, annesi de babası da ölçüyü kaçırıp verdiği çocuk sebebiyle şirke bulaştılar (4)”

Oysa “Zekeriyya (a.s) Yüce Allah’ın; Meryem (a.s)’a yaz mevsiminde kış meyveleriyle, kış mevsiminde de yaz meyveleriyle rızıklandırdığını görünce birde çocuğunun olmasını arzuladı. Oysa kendisi yaşı ilerlemiş, güç ve kuvvetten düşmüş ve saçı ağarmış bir ihtiyardı.

Hanımı da yaşlı ve kısırdı. Ama tüm bunlara rağmen Rabb’ine içten dua ederek istekte bulundu ve şöyle dedi:

‘Rabbim! Bana tarafından (kendi katından) hayırlı bir nesil (salih bir çocuk) bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin (5)’ (6)” şeklinde evlat olsun da nasıl bir evlat olursa olsun şeklinde değilde, salih, hayırlı bir evlat isteyerek yüce Allah’a münacaatte bulundu.

Oysa yüce Allah “Mallarınız, evlatlarınız, sizin için sadece bir imtihandır (6)” şeklinde buyurmasına rağmen bunu kulak ardı edip, dünyada da ahirette de dostumuz olacağı gibi dünyada da ahirette de düşmanımız olacak ya bir eş istedik yada bir evlat istedik.

Ancak bunları isterken ve yüce Allah’a münacaat ederken hakkımızda hayırlı olanı istemek aklımıza bile gelmedi. Ya evlenemedi diye kendi kendini içten içe yedi, yada çocuk sahibi olamadığı için yada olacak olsa da kendisi erkek istemesine rağmen sürekli kız, kız istemesine rağmen sürekli erkek çocuk dünyaya geldi ve bundan dolayıda Allah’ın takdirine, hükmüne razı olmadı, rıza göstermedi ve

“Ve biliniz ki, muhakkak mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır (7)” ayet-i celilesine takılıp tutulmuş olduğu imtihanda büyük bir zaafiyet göstererek helak olma yolunda bir adım daha ilerlemiş oldu.

Bu neye benzer biliyor musunuz;

“Hikmet ehlinden biri, Adem oğlunu ipek böceğine benzetir. İpek böceği cahilliğinden dolayı kozayı sürekli kendi üzerinde örer. Öyle bir an gelir ki çıkacak yeri kalmaz ve kendini öldürür ve başka bir kozaya dönüşür. Veya bunu da yapamadan kozayı tamamladıktan sonra onu öldürürler. Çünkü ondan doğacak yeni kurtçuk, güneşi görebilmek için dışarı çıkmak isteyecek ve örülen kozayı kesmeye çalışacaktır  Bu sebeple onu öldürerek kozanın hasar görmemesini sağlarlar. İşte ömrünü servet uğrunda harcayan cahil de böyledir. Aslında ailesi ve malı ona bir ömrü heder ettirmiştir.

Çünkü uğrunda hayatını tükettiği servetin sefasını sürmek varislerinin hakkı olacaktır. Bu varisler, kendilerine bırakılan serveti Allah yolunda harcarsalar sevabı kendilerine, hesabını vermek babalarına düşecektir. Birde Allah’a isyanda ve günahkarlıkta harcarsalar, o zaman da varislerine böyle bir servet bırakarak onları azdırdığı için günahlarına ortak olacaktır.

İşte böyle biri, ahirette şu iki halden hangisine daha çok pişman olacağını dahi bilemez. Ömrünü başkaları uğrunda tükettiğine mi yansın yoksa başka birilerinin hayır tartısında durduğunu gördüğü malına mı? (8)”.

Bu kıssadan anlatılmak ve anlayacağımız husus şudur ki; ipek böceği gibi başkalarına faydamız dokunurken kendimize zararımız dokunmasın. Başkalarını aydınlatırken kendini yakan mum misali olmayın yada olmayalım. İşte bu yüzdendir ki;

“Ömür herhangi bir şey gibi, bir defa da telafi edilebilen bir varlık değildir. O, asla bir defada telafi edilemez. Çünkü o,vaktin ardından vaktin girmesiyle teşekkül etmekte ve parça parça kaybedilmektedir. Bu da Allah Tealanın hikmeti gereğidir.

Ömür, tedrici olarak ve yavaş yavaş akıp gitmektedir; vaktin ardından vakit, günün ardından gün şeklinde geçmektedir. Merdivene çıkan kimse nasıl basamak basamak çıkıyorsa, Allah Teala’da kullarını aynı şekilde basamak basamak kendine doğru çekmektedir.

Allah Teala, dünya mülküne hırs ve şehvetle bakan kimseyi kimi vakit Zatını anmaktan meşgul eder, kimi zaman böyle biriyle meşgul olmasını sağlar, kimi zaman başkasını zikrettirirken, kimi zaman da kendisini anmayı unutturur. Böylece meşgul olduğu vakitler de, boş vakitleri gibi geçip gider. Onun andığı vakitlerde unuttuğu vakitler gibi olur. Çünkü o, hiçbir zaman Allah’ı anmaz.

Allah Teala onu kimi vakitlerde kendinden uzaklaştırırken, kimi zaman da başkalarıyla birleştirir. Böylece onun günleri kayıpla geçer ve vakitleri de ölüme kadar azar azar dolar (9)”.

Nitekim yüce Allah “Artık seni imrendirmesin onların ne malları ve ne de evlatları. Allah Tea laancak diler ki: Onları bununla dünya hayatında cezalandırsın ve onların kafir oldukları halde canları çıkıversin (10)” şeklinde buyurmakta ve hakkında ne takdir buyrulmuş ise ona rıza gösterilmesi gerektiğini hatırlatarak ikaz etmektedir.

Nitekim Resulüllah (s.a.v)’in buyruğu üzere:

“Resulüllah (s.a.v) yanındakilere: Sizden kim varisinin malını kendi malından çok sever diye sorduğu zaman yanındakiler: Ya Resulüllah! Hepimiz kendi malımızı varisimizin malından daha çok severiz dediler.

Resulüllah (s.a.v): Şunu bilin ki sizden herkes varisinin malını kendi malından daha çok seviyor. Senin malından sana (Allah için) gönderdiğinden başka ne kalır. Varisinin malı ise senin harcamayıp artırdığındır buyurdu. Sonra siz içinizde kimi kuvvetli sayarsınız diye sordu.

Kimsenin yıkamadığını dedik. Hayır, bilakis o öfkelendiğinde kendine hakim olan kimsedir buyurdu. Sonra siz içinizden kimi rakub sayarsınız diye sordu.

Hiçbir çocuğu olmayan kimseyi dedik. Hayır, bilakis rakub (evladı olduğu halde) ondan kendisine hiçbir hayır dokunmamış kişidir buyurdu (11)” hadis-i şerifinde belirtilen baba misali evladı olduğu halde kendisine hiçbir hayrı dokunmayan kişi misali olmayın.

ve unutmayaın ki yüce Allah’ın buyurduğu üzere “Elbette kıyamet gününde size ne hısımlarınız ve ne de evlatlarınız faide veremeyeceklerdir (12)”

İsmail Ekinci

(1-Hadid Süresi 2-3) (2-Hud Süresi 4) (3-A’raf Süresi 189) (4-A’raf Süresi 190) (5-Al’i İmran 38) (6-İbn Kesir / Tefsiru’l Kur’an’il Azim / C:2 / bkz: 406) (6-Teğabun Süresi 15) (7-Enfal Süresi 28) (8-Ebu Talib el-Mekki / Kutü’l-Kulub / C:1 / bkz: 295) (9-Ebu Talib el-Mekki / Kutü’l-Kulub / C:1 / bkz: 310) (10-Tevbe Süresi 55) (11-İbn Kesir / Tefsiru’l Kur’an’il Azim / C:2 / bkz: 516) (12-Mümtehine Süresi 3)

ETİKETLER:
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.