Kureyş Süresi Nuzül Sebebi: Mushaftaki sıralamada yüz altıncı, iniş sırasına göre yirmi dokuzuncu süredir. Tin süresinden sonra. Karia Süresinden önce Mekke’de inmiştir.
Kureyş Süresi Adı: Süre adını 1. ayette geçen “Kureyş” kelimesinden almıştır. Ayrıca “La-ilafi Kureyşin” adıyla da anılmaktadır
Kureyş Süresinin Konusu: Sürede Kureyş’e Cahiliye döneminde verilen ticari imtiyazlardan, emniyet, istikrar. zenginlik vb. nimetlerden bahsedilmekte, nimetlere şükür ve Allah’a kulluk etmenin önemine dikkat çekilmektedir.
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…
Kureyş Süresi 1-2. Ayet: Kureyş’in güvenliğini, onların kış ve yaz yolculuklarında güvenliğini sağlamak için (Allah lütuflarda bulundu).
Kureyş Süresi 3-4. Ayet: Onlar da kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve her çeşit korkudan emin kılan şu evin rabbine kulluk etsinler.
Güvenliğini sağlamak için şeklindeki çeviriye göre bu ayet bir önceki sürenin devamı gibidir ve cümle, “Ebrehe ve ordusunu helak ettik” şeklinde tamamlanır. Sürenin sonunu başına bağlamak da mümkündür. Bu takdirde mana şöyle olur:
Kureyş Hz. Peygamber’in mensup olduğu. İslam’ın tebliğine ilk muhatap olan ve Kur’an’da adı geçen büyük Arap kabilesidir. Nesep bilginlerinin çoğunluğuna göre Kureyş’in atası Nadr b. Kinane b. Huzeyme b. Mudrike b. İlyas b. Mudar b. Nizar b. Maad b. Adnan’dır. Hz. Peygamber Kureyş in Haşimoğulları koluna mensuptur.
Kabile reisliği genellikle Haşim ogulları ile Ümeyye oğullan arasında mücadele konusu olmuştur. Cahiliye döneminde Kureyşliler Allah’ın varlığına inanmakla birlikte putları Allah’a ortak koşuyorlardı, bu sebeple Kur’an onları. “ortak koşanlar” anlamına gelen müşrikün sıfatıyla nitelemiştir.
610 yılında Hz Peygamber’e Kur’an inmeye başlayınca Kureyş’in bir kısmı ona iman etmekle birlikte çoğu inanmadığı gibi Hz. Peygamber’e karşı gittikçe sertleşen ve savaşlara kadar varan bir mücadeleye girişmişlerdir. Bu direniş hicretin 8. yılında Mekke’nin fethine kadar sürmüştür.
Mekke’nin fethedilmesiyle birlikte İslamiyet’in karşısındaki Kureyş düşmanlığı da tamamen ortadan kalkmıştır. Bundan sonra İslam’ın dünyaya yayılması için Kureyşliler’in ön saflarda mücadele verdikleri görülmektedir
Kureyş kabilesi Araplar’ca kutsal sayılan Kabe’nin gözetim ve bakımını üstlendikleri için diğer Arap kabileleri onlara büyük saygı gösterirlerdi, özellikle Kabe’yi yıkmaya gelen fil ordusunun mucizevi bir felakete maruz kalarak Kabe’yi yıkma teşebbüslerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Kureyşliler’in kabileler nezdindeki saygınlığı iyice arttı.
Emirler ve krallar onlara saygı gösterir, başkaları çöllerde haydutlar tarafından saldırılara uğrarken Kureyşliler güven içerisinde yazın Taif’in serin yaylalarına, kışın da Yemen’in ilk bölgelerine serbestçe seyahatlerde bulunarak büyük kazançlar elde ederlerdi. Hatta Kureyş’in ticaret kervanları kış aylarında Somali ve Habeşistan’a, yaz aylarında da Suriye, Mısır, Irak ve İran’a kadar giderlerdi.
Mekke’nin bulunduğu bölge tarım ve hayvancılığa elverişli olmadığı için halkın ticaretten başka gelir kaynağı yok denecek kadar azdı. Hac mevsiminde kurulan panayırlar ticaretlerinin canlanmasına vesile olduğu gibi buralarda düzenlenen şiir, hitabet vb. yarışmalar da dil, edebiyat ve kültürün gelişmesini sağlıyordu.
İşte Kureyş Süresinde; Allah’ın onlara lütfettigi bu imkanlar hatırlatılmakta, özellikle Kabe’ye vurgu yapılarak “Şu evin (Kabe) rabbine kulluk etsinler” buyurulmaktadır.
Kabile hayatı yaşayan Arap yarımadası devlet otoritesinden yoksun olduğu için burada genel bir güvensizlik bulunduğu halde Mekke Hz İbrahim zamanından beri Allah tarafından saygınlığı çiğnenmeyen (harem) bölge olarak insanlıga duyurulmuş, bu sayede Mekke halkı dış saldırılardan korunmuştur.
Nitekim bir ayet-i kerimede. “Görmezler mi ki, çevrelerindeki insanlar durmadan yerinden koparılıp götürülürken biz (Mekke’yi) güvenli, dokunulmaz belde yapmışızdır? (Ankebut 67)” buyurularak bu nimetler hatırlatılmaktadır. Ayrıca başka bölgelerde üretilen sebze, meyve ve diğer gıda maddeleri Hz İbrahim’in duası bereketiyle (İbrahim 37), bir ticaret merkezi haline gelmiş olan Mekke’ye getirilip satılır, böylece bura halkının ihtiyacı karşılanırdı.
İşte sürede Kureyş’in, bütün bu nimetlerin şükrünü yerine getirmek için Allah’a kulluk etmeleri istenmiştir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri / C: V / bkz: 692-694