Muhterem Müslümanlar…
Allah’a binlerce hamd-ü senalar olsun ki, sıhhat ve afiyetle bir bayram gününe daha erişmiş bulunuyoruz. Büyük manevi hazlar içerisinde bu mübarek bayram gününe yetişmemiz, bizler için büyük, hem de çok büyük bir nimettir.
Bu nimete erişen biz müminlerin üzerine bu vesile ile üç şey vacip olmuştur.
Cenab-ı Hak, bizlere şöyle bildiriyor: “O halde Rabbin için namaz kıl, kurban kes (1)“
Kurban bayramı münasebetiyle yerine getirdiğimiz bu üç ibadetin ikisi bedenen yapmış olduğumuz ibadet; birisi de, malen yapmış olduğumuz ibadettir, ister zengin olsun ister fakir, herkes, arefe günü sabahından başlayarak 23 vakitte Teşrik Tekbirlerini getireceği gibi, bayram namazını da kılar.
Fakat, kurban kesmeye gelince; bu mali bir ibadettir. Bu vecibeyi dinin tarif ettiği ölçüler dahilinde zengin sayılanlar yerine getirirler. Dinimiz, fakir ve yoksulları kurban kesmekten muaf tutarken, zengin oldukları halde kurban kesmeyenler hakkında acı haberler vermiştir.
Mesela bu hususta Yüce Peygamberimiz Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: Hali vakti yerinde olduğu halde kurban kesmeyenler bizim meclisimize gelmesin.
Kurban kesmekten sakın kaçınma. Üzerine vacip olan kurbanını mutlaka kes. Hiçbir şey seni Allah için kurban kesmekten alıkoymasın. Allah için oğlu İsmail’i kurban kesmekten çekinmeyen Hazret-i İbrahim’i düşün.
Keseceğin kurbanın sıhhatli olmasına dikkat et. Ehli olmayan kişilere kestirme kurbanını. Kurbanın kesilirken başında bulun. Zira Resul-i Ekrem (s.a.v) Hazret-i Aişe Validemize;
Kestiğin kurbanın etini üçe ayır. Bir parçasını akraba ve dostlarına, bir kısmını fakir-fukaraya, bir kısmını, da evine bırak. Deri ve bağırsaklarını fakirlere, talebelere, dini ölçüler içerisinde faaliyet gösteren cemiyetlere ver.
Kesmiş olduğun kurbanın her şeyi mizanına konacağından, kurbanın sakatatını sakın dışarıda bırakma. Kurban kesmek için daha önceden açmış olduğun çukura göm
Aziz müminler…
Gerek bedeni ve gerekse mali olarak yerine getirilen ibadetlerimizde na-mütenahi hikmetler mevcut olduğu gibi, bu hafta içerisinde yerine getirmiş olduğumuz, bu üç vecibenin de maddi ve manevi faydaları vardır.
Mesela;;
Yirmi üç vakitte ve şu mübarek bayram sabahında, milyonlarca Müslümanın hep bir ağızdan;
diyerek, kalplerine yerleştirmiş oldukları imanlarını hep bir ağızdan dilleriyle ikrar, kalpleriyle tasdik ediyorlar. Bu İlahi Tekbir sesleri iman sahiblerini harbde zafere ulaştıran kuvvet, sulh zamanlarında da, gerçek müminleri birbirine kenetlenmiş (yekpare ve müstahkem) bir bina gibi birbirlerine kenetleyen kudrettir.
İnanan kişilerin, şu mübarek bayramın seherinde camileri doldurmalarının, makam-mevki, zengin-fakir gözetmeden aynı safta namaz kılmalarının, hep birden ellerini açıp, boyunlarını büküp Yaradan’ımızdan mağfiret dilemelerinin, aralarındaki hoşnutsuzlukların giderilmesine vesile olacak bayram ziyaretlerinin temin ettiği faydayı, acaba hangi insan inkar edebilir?
Aziz ve muhterem Müslümanlar!
Gözlerimizi yaşartan şu müminler topluluğu, dinimize ve manevi değerlerimize bağlılığımızı, Allah’a ve Peygamberimize olan sarsılmaz imanımızı bizzat göstermektedir. İşte böylece, mübarek bayram gününün manası tahakkuk etmiş bulunmaktadır.
Bunun için, neslimize bayramlarımızın mana ve önemini iyi öğretelim. Bu mukaddes günlerde onlara iyi örnek olalım. Kalplerimizi birleştiren, hoşnutsuzlukları gideren günlerin bayramlar olduğunu, onların saf ve temiz kalplerine yerleştirelim.
Bu büyük bayram, İslam alemine ve aziz milletimize mübarek olsun.
Kaynak: İsmail Coşar (Ankara Maltepe Camii İmam Hatibi) / Diyanet İlmi Dergisi / Ocak 1970
(1-Kevser Süresi 1-3)