DOLAR
27,3824
EURO
29,0085
ALTIN
1.630,05
BIST
8.334,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
22°C
İstanbul
22°C
Yağmurlu
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
22°C

Kur’an-ı Kerim’e Göre Vahiy

17 Eylül 2023 00:00
10

Vahiy kelimesi muhtelif olmak üzere Kur’an’da 77 defa kullanılmıştır. Kur’an’da geçen vahiylerin bir kısmı lügat manasıyla kullanılmış, çoğu da şer’i vahiy olarak istimal edilmiştir. Kur’an’da geçen vahiy kelimelerini burada birer birer alıp izah ve tefsirini yapmak, konuyu uzatacağından, sadece birkaç tanesini misal kabilinden zikretmekle yetineceğiz. Allahu Teala buyurdu:

“Biz Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik ya Muhammedi Keza İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Ya’kub’a, Esbat’a, İsa’ya, Yunus’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davud’a ise Zebur’u verdik (1)

Bu ayette bütün peygamberlere vahiy gönderildiği izah edilmiştir.

“İşte böylece biz, Mekke ve etrafındakileri uyarman, vukuu kati olan kıyameti haber vermen için sana Arapça bir Kur’an variyettik. Zira yarın ahirette insanların bir kısmı Cennet’te, bir kısmı Cehennemde olacaktır (2)

Bu ayette, Kur’an’ın Arapça olarak vahyedildiği ifade olunmuştur. Bu demektir ki, Kur’an’ın Arapça lafzı kelamullahdır. Kur’an’ın tercüme ve tefsirlerine Kur’an denilemeyeceği gibi, sadece manasını nakleden tercüme ve tefsirleriyle (Arapça olsa dahi) ibadet edilmez

Battığı dem yıldıza and olsun ki, arkadaşınız doğru yoldan sapmadı. O, söylediklerini kendi görüş ve hevasından söylemez. O’nun söyledikleri Allah tarafından kendisine indirilen vahiyden başka bir şey değildir. O’na, Kur’an’ı, muazzam kuvvetin sahibi öğretti. Ki O, akıl ve görüşünde kamil bir melektir. Hemen doğruldu. O anda en yüksek ufukta idi. Sonra Cebrail O’na yaklaştı ve derhal O’na doğru sarktı. Bunun üzerine Peygamber’e iki yay arası kadar yahut daha da yakın oldu. Peygambere vahyi ulaştırdı. Gözünün gördüklerini kalbi yalanlamadı. Şimdi siz O’nun bu görüşü hakkında kendisiyle mücadele mi edeceksiniz? Andolsun ki, O’nu, bir defasında da Sidretü’l-Münteha’nın yanında gördü. Cennetü’l-Me’va da onun yanındadır. O anda Sidre’yi bürüyenler bürümüştü. Gözü kaymadı ve kamaşmadı. Yemîn olsun ki, O, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür (3)“‘

Resulüllah (s.a.v) kendisine indirilen vahyi Sıdk ile tebliğ etmiştir. Hiçbir şey noksanlaştırmadan veya ziyade etmeden Allahu Teala’dan aldığı gibi ümmetine tebliğ ettiğini bildiren deliller pek çoktur.

Bir kere, O’nun peygamber olduğunu, kendisine vahiy geldiğini, kabul ve tasdik edince, diğer taraftan peygamber vasfını haiz bulunan kimsenin masum olması hasebiyle kendisine indirilen Allah buyruklarını dosdoğru tebliğ etmesi aklen ve mantıkan zaruridir.

Buna rağmen Allah Kur’an’da bu hususu da izah etmiş, ortaya atılması muhtemel şüpheleri önceden bertaraf etmiştir.

Kur’an’ı ezberlemek hususunda acele ederek dilini oynatma. Zîra Kur’an’ı senin kalbine indirip ezberletmek ve sonra onu okutup tebliğ ettirmek bize aittir. Sen sadece biz okuduğumuz zaman onu takib et. Şunu iyi bil ki, Kur’an’ı indirmek bize ait olduğu gibi tam olarak insanlara tebliğ ve beyan ettirmek de bize aittir (4)

Gözle gördükleriniz ve görmedikleriniz hakkı için! Kur’an, Allah indinde değerli bir peygamberin sözüdür (tebliğidir). O asla bir şairin söylemesi değildir. Birazcık inanma yok mu sizde? Kur’an bir kahin sözü de değildir. Biraz olsun anlayışınız yok mu? O, alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Eğer Muhammed bazı uydurma sözleri bize isnad etmiş olsaydı, derhal onu yakalar, kuvvet ve kudretini alırdık. Sonra onun şah damarını keserdik. Hiçbiriniz onu elimizden kurtaramazdı. Kur’an müttakiler için bir uyarıcıdır. Biz sizin aranızda yalancıların bulunacağını biliyorduk. Şüphesiz Kur’an, kafirler için bir hasret ve üzüntüdür. Biliniz ki o, doğru inanmadır. Haydi Yüce Rabbinin adını tesbih et (5)

Bu ayetlerde belirtildiği veçhile Resulüllah vahiy almaya memur edildiği gibi vahiyleri tebliğ etmeye de memur edilmiştir. Onun masumluk sıfatı sadece vahiy almak için değil aynı zamanda aldığı vahiyleri tebliğ etmek içindir.

Kendisine peygamberlik gelmezden önce doğruluğu ile meşhur olan ve Muhammedü’l-Emin diye çağırılan bir zatın peygamber olduktan sonra yalan söylemesi imkansızdır. Kaldı ki, kendisi masumdur. Yalan söylemek elinde değildir.

Bunun içindir ki, Resulüllah (s.a.v) irad ettiği hadislerinden pek çoğunun sonunda, “Ya Rab! Tebliğ ettim. Şahidim ol” demiş, bu sözü Veda Hutbesinin sonunda üç defa tekrar etmiştir.

Son olarak diyebiliriz ki;

İslam’ın inişi, insanlara tebliği, bu vazife için Muhammed b. Abdullah’ın seçilmesi ilahi bir tasarruftur. Bunda kulun dahli, Allah’ın iradesine bağlıdır..

Kaynak: Ali Özek (İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Öğretim Üyesi) / Diyanet İlmi Dergisi / Haziran 1970 / bkz: 85-87

(1-Nisa Süresi 163) (2-En’am Süresi 92) (3-Necm Süresi 1-8) (4-Kıyame Süresi 16-19) (5-Hakka Süresi 38-52)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.