Kul haklarını iki kısımda değerlendirmek mümkündür;
Hırsızlık ölçü ve tartıda hile yapmak, emanete hıyanet, kumar, tefecilik vb. gayr-i meşru yollarla insanların birbirlerinin mallarını yemeleri, birbirinin canlarına kıymaları gibi günahlar maddi manadaki kul haklarına örnektir.
Bu tür kul hakkı ihlallerini önlemek için Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
▬ “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. Insanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin (1)“
▬ “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir (2)” (200
İftira, alay, arkadan çekiştirme, kötü lakap takma, su-i zan, kusur arama, gıybet gibi günahlar da insanların manevi şahsiyetlerine zarar veren kul hakkıyla ilgili günahlara örnektir.
Bu tür kul hakkı ihlallerini önlemek için ise Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
▬ “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakınınız. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin (aleyhinde konuşmasın). Biriniz, olmuş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir (3)“
Yukarıda zikretmiş olduğumuz ayetlerde açıkça görüldüğü üzere, Yüce Allah, her türlü insan haklarına son derece önem vermiş ve bu hakların gözetilmesini emretmiştir.
Her ne suretle olursa olsun insanların haklarına tecavüz edip onlara haksızlık yapanlar, zalimler grubuna girmektedir ki Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde onları şiddetle yermiş ve onlar için büyük azaplar hazırlandığını bildirmiştir:
▬ “Sorumluluk, ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere aittir. İşte böylelerine acı bir azap vardır (4)“
▬ “Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür (5)”
▬ “Zalimler için yardımcılar yoktur (6)“
▬ “Biliniz ki Allah’in låneti zalimlerin üzerinedir (7)“
“İşte bu Allah’ın hudududur, onu tecavüz etmeyin (8)” mealinde ilahi ikazlar gelmektedir. Demek ki, kul hakkını çiğnemek, Allah’ın hududuna tecavüz olarak kabul edilmektedir. Artık böyle bir cinayeti işleyen insan kime iltica edecek, kimden yardım dileyecektir?
İnsan, Allah’ın kulu olduğundan onun hukukuna riayetsizlik ilahi azabı gerektirmekte ve bu noktada hukuklar birleşmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v) kul haklarının ihlali niteliğindeki tutum ve davranışların yanlışlığını, kötülüğünü, dünya ve ahirette doğuracağı zararları birçok hadiste anlatmış ve insanları bu türlü kul hakkı ihlallerinden sakındırmıştır.
Niitekim Hz. Peygamber (s.a.v) insanların birbirlerine şefkat ve merhametle davranmaları gerektiğini şöyle ifade etmektedir:
Hz. Peygamber, olgun mümini ise şöyle tarif etmektedir:
Kul haklarını ihlal eden kişiyi müflis (iflas etmiş) olarak niteleyen Hz. Peygamber, Ebu Hureyre’nin (r.a) rivayet ettiği bir hadiste bunu şöyle açıklamıştır.
Allah Teala tövbe ettikleri takdirde insanların yaptıkları çeşitli günahları, affettiği halde kul hakkını, hak sahibi affetmedikçe affetmemektedir.
Şehitlerin bütün günahları affolunduğu halde, kul hakkı ile ilgili günahları affedilmemektedir. O bakımdan Müslümanlar çok dikkatli olmalı, üzerlerine kul hakkı geçirmemelidirler. Aralarında sık sık helalleşmeyi adet edinmeli, geçmişte bir kulun hakkını yemiş ise onu hemen iade etmeli ve helalleşmelidir.
İnsan hakları kavramı, günümüzde çokça sözü edilen kavramlardandır. Ama bu sözler nedense uygulamaya bir türlü konulamamaktadır. Sadece beyannamelerde, bildirilerde, makalelerde mahpus kalmaktadır.
Ama, kul hakkı ifadesi böyle değildir. Bu ifadeyle insanın başıboş bir varlık olmadığı, Allah’ın kulu. O’nun mülkü, O’nun mahluku olduğu zihinlere iyice yerleştirilmekte ve nefisler, kul hakkına tecavüzün kesinlikle cezasız kalmayacağı tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Fakat günümüzde bazı insanlar, madde, menfaat ve gaflet karışımı bir ortam da yaşayarak, kul olduklarını unutmuşlar ve kul hakkını da hatırlamaz olmuşlardır. Kul hakkının bu ilk basamağında tökezleyenler, insaf, merhamet, adalet duygularını da kaybetmektedirler.
“Ben kulum” diyen insan, bu kulluğun gereğini yerine getirmelidir. Çünkü alemlerin Rabbine inanan ve O’nun kulu olduğunu idrak eden bir insan, kul olarak yaşamaya mecburdur.
İnsanoğlu her nasılsa, başkalarının hakkını çiğnerken adeta o insanlarin Allah’ın kulu olduklarını unutuyor. “Ben, Allah’ın bir kuluna zulmedersem, O’nun kahrına hedef olurum” diye düşünemiyor.
Aslında bu hakikat. “herkesçe kolayca anlaşılabilmeli” diye geliyor insanın aklına. Çünkü kime sorsak kendisini de diğer insanları da Allah’ın yarattığını söyleyecektir. Ama iş münakaşaya dönüp de nefis kalbe, hissiyat akla hakim oldu mu, artık kulluk unutuluyor, adalet unutuluyor, ahiret unutuluyor.
İşte bu unutmanın kula pahalıya mal olmaması için ilahi ikazlar geliyor ve ona, Allah’ın bir kuluna yapılacak haksızlığın ahirette dehşetli bir cezayı netice vereceği ikaz ediliyor.
Bu rahmani ikazlara tercüman olma sadedinde Allah Resulü (s.a.v) de ümmetini defalarca ve değişik şekillerde ikaz etmiş ve:
“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur” buyurmuştur.
Netice olarak diyebiliriz ki;
Allah haklarına riayet etmekle emrolunduğumuz gibi; kul haklarına da dikkat etmek zorundayız. İnsanları huzursuz edecek fitne ve fesattan, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmaktan son derece sakınmalıyız.
Bütün insanların malını, kanını, namus ve şerefini kendimizinki kadar kutsal saymalıyız. Insanlara hakaret etmekten, maddi ve manevi haklarını zedelemekten, yalan ve iftiralarla insanların şahsiyetleri ile oynamaktan her zaman uzak durmalıyız.
Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Soysaldı (Fırat Üniversitesi İlahiyat Fak) / Diyanet Aylık Dergisi Eki / Aralık 2008 / bkz: 24-26
(1-Bakara Süresi 188) (2-Nisa Süresi 29) (3-Hucurat Süresi 12) (4-Şura Süresi 42) (5-Al-i İmran Süresi 151) (6-Maide Süresi 72) (7-Hucurat Süresi 12) (8-Bakara Süresi 229)