Hakikat denizine ulaşan ve zat-ı ilahinin lütuf ve ihsanı gereğince bütün mevcudata yayılmış olan ve vücud-i ilahiden, ilahi varlıktan başka bir şey olmayan Makam-ı Mahmud’a ve havuz-ı mevruda gelen kimseye şu hakikat gizli değildir:
Kevser havuzu tabiriyle işaret edilen, tevhid-i zatinin ta kendisi olan ve hayır ve bereketin çokluğu anlamına gelen bu en yüce mertebeye, en ulvi gayeye ulaşmak, diğer peygamberler (Allah’ın salat ve selamı onların üzerine olsun) nasip olmamış, onlar bu Muhammedî hatemiyet mertebesine ulaşamamıştır.
Bundan dolayıdır ki, peygamberlik ve şeriat peygamberimizin gönderilmesiyle son bulmuştur. İşte Cenab-ı Hak bu sürede Hz. Peygamber’in makam ve mertebesinin yüceliği hakkında, süreye besmeleyle başladıktan sonra şu şekilde adeta uyarıda bulunmaktadır:
Allah’ın adıyla başlarım ki o, bütün esma-i hüsnası ve sifat-ı ulyasının eserlerinin yansıdığı bir ayna olması için habibi üzerinde bütün kemalatı ile mütecellidir. Allah-u Teala, kendilerini darü’s-selama, selamet yurduna, cennete götüren habibini peygamber olarak göndermekle bütün canlılara karşı çok merhametlidir, Rahman‘dır. Yine o, havas kullarını, vehim karanlıklarından kurtarıcı olan tevhid-i zatiye eriştirdiği için onlara karşı sonsuz rahmet sahibidir, Rahim‘dir.
Ey resullerin en kamili! Sırf lütuf ve ihsan makamımızın büyüklüğünden dolay; Şüphesiz ki, biz sana kevseri verdik (Kevser Süresi 1). “Kevser” ise, vahdet-i zatinin hakikatine ulaşmak, onu keşfetmek, ona vakıf olmaktır.
Mademki bu şekilde sana bu şekilde vereceğimizi verdik ve senden önce hiçbir peygambere vermediğimiz lütuf ve ihsanımızı sana nasip ettik,
O halde Rabbin için namaz kıl. Ona müteveccih olmaktan hiç geri durma. İbadetinde ihlaslı ol. Daima ona yönel. Ve, zat Kabe’sine vasıl olduktan, esma ve sıfat arafatına eriştikten sonra Allah’a yakınlık olması için, nasuti / maddi varlığından oluşan bedenini Boğazla (Kevser Süresi 2).
Cahil, cühela ve kibirli takımından olup da sana ta’n eden ve seni ayıplayan kimselere asla iltifat etme, aldırma.
Sana kötü laf söyleyen, bu işinde sana buğuz eden kimse var ya, İşte o ebterdir (Kevser Süresi 3). Eseri ve izi kesik kimsedir.
Onun geride kalan hiçbir hayrı olmayacaktır. Senin eserin ve izin ise kıyamete kadar baki kalacaktır.
Burada senin üzerine düşen vazife şudur: Bütün vakitlerinde ve her halinde, tam bir teslimiyet ve ihlas ile Allah-u Tealaya yönelmelisin. Maddi bedenini mevt-i iradî ile öldürmeli, Hakk’a yakınlık olması için onun yolunda hediye etmelisin. Ancak bu şekilde her iki alemin hayrına erer ve felahına kavuşursun.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C:VI / bkz: 553-555