Kaf Süresi 4. Ayetin Meali: Oysa Biz yerin kendilerinden neyin noksanlaştırmakta olduğunu bilmekteyiz, her şeyi korumakta olan kitap da yanımızdadır.
Kaf Süresi 4. Ayetin Tefsiri: Aslında her şeyin yoktan var edildiğini düşünüp bilen insan, yeniden yaratılmanın hiç de zor olmayacağını bilir. Ayrıca her yıl tabiatta meydana gelen değişiklikler de yeniden yaratma hakkında düşünen insana bir fikir verebilir. Bunlara ilave olarak yüce Allah buyuruyor ki:
Yerin insan bedeninden neyi ve nasıl noksanlaştırdığını, parçalarının ne olduğunu biz iyi bilmekteyiz; yanımızda her şeyin kayıtlı olduğu bir de kitap bulunmaktadır. O halde ilk defa yaratan, her şeyi bilen, korunması gerekenleri kayıt altına alıp koruyan için yeniden yaratmak neden imkansız olsun ki?
Kaf Süresi 5. Ayetin Meali: Doğrusu onlar, Hakk kendilerine geldiğinde yalanladılar, şimdiyse kafaları karmakarışıktır
Kaf Süresi 5. Ayetin Tefsiri: Buyruluyor ki onların inkar etmelerinin asıl sebebi, geldiğinde hakkı hiç düşünmeden ve ön yargılı olarak inkar etmeleridir. Daha sonra gelen ayetlerle Hak açığa çıkınca, inkar ettikleri şeyin mümkün olduğunu anladılar, fakat inkarlarından dönmeyi gururlarına yediremediler.
O nedenle onların kafaları karma karışıktır: ‘Yörüngeler sahibi göğe yemin olsun ki siz, farklı görüşlerdesiniz. Ondan çevrilen çevrilene! Kahrolsun yalancılar; kahrolsun şuursuzca akıntıya kapılıp sürüklenmekte olanlar (1)’
Kaf Süresi 6-7-8. Ayetin Meali: Onlar, Allah’a yönelen her kul için bir belge ve bir öğüt olsun diye, göğe,onu nasıl bina edip süslediğimize bakmazlar mı ki? Hem onun hiçbir yarığı da yok Yeri de yayıp döşedik, ona sabit dağlar bıraktık ve orada göze hoş gelen her çiftten bitkiler bitirdik Dönen her kul için basiretini açması, ibadetle tefekkür etmesi için
Kaf Süresi 6-7-8.. Ayetin Tefsiri: ‘O, yedi göğü tabakalar halinde yarattı. Sen, Rahman’ın yaratmasında herhangi bir düzensizlik göremezsin! İstersen gözünü çevir de bak! Herhangi bir çatlak görebiliyor musun? Sonra, gözünü ikinci defa çevir. İmkanı yok, gözün sana umudunu kesmiş, yorgun ve bitkin halde dönecektir (2)’
Kaf Süresi 19. Ayetin Meali: İnkar edilemez bir gerçek olarak ölüm sathoşluğu geldiğinde, ‘Bu senin kendinden kaçmakta olduğunu şeydin’ denilir.
Kaf Süresi 19. Ayetin Tefsiri: Sekratü’l-Mevt (ihtizar veya can verme hali), mümin için nefsin ve şeytanın şerrinden emin olarak atlatılması gereken, en son ve en önemli geçittir. Allah’ın ‘Yakin/ölüm gelinceye kadar Rabb’ine ibadet et (3)’ emrinin gerçekleşebilmesi için son nefesin imanlı olarak verilmesi gerekmektedir.
Çünkü şeytan, son nefesini verinceye kadar mümini tuzağa düşürmek ve Rabb’inden uzaklaştırmak için çalışır. Bu yüzden Resulüllah (s.a.v) ‘Allah’ım. Ölüm sarhoşluğu anında bana yardım et’ diye dua etmiş, ashabına da ‘Olmak üzere olanlarınıza La ilahe illallah‘ı telkin edin diye buyurmuştur.
‘Hayır! Can boğaza dayandığı ve telaşla Tedavi edecek / okuyup iyileştirecek kimse yok mu? denildiği zaman o kişi artık sevdiklerinden ayrılık vaktinin geldiğini anlamıştır ve bacaklar birbirine dolaşırlar. O gün sevkiyat, doğrudan doğruya Rabb’ine dir (4)’
Kaf Süresi 20-21. Ayetin Meali: Sura üflenmiştir. İşte bu da vaat olunan gündür. Her kişi yanında bir refakatçi, bir de şahit ile huzura gelir.
Kaf Süresi 20-21. Ayetin Tefsiri: Saik, insanı mahşer yerine götüren görevli melek, şahid ise amelleri yazan melekler ya da hayatın her anı kaydedilmiş olan amel defteri veya kavmin peygamberleri olabilir.
Kaf Süresi 23-26. Ayetin Meali: Beraberinde olan der ki: Benim yanımdaki işte hazırdır. Atın cehenneme oldukça inatçı her kafiri. O hayrı alabildiğine engelleyen zalim ve şüpheci olanı. O kimse ki Allah ile birlikte başka bir ilah edinendir. Şimdi ikiniz onu şiddetli azaba atın
Kaf Süresi 23-26. Ayetin Tefsiri: ‘Şeytan kiminle samimi dost olmuşsa, o şahsa çok kötü bir dost olmuştur (5), Kim Rahman’ı zikirden yüz çevirirse bir şeytanı onun başına sararız da ona candan yakın dost gibi görünür. O, onları doğru yoldan uzaklaştırmasına rağmen, onlar kendilerini doğru yolda sanırlar.
Sonuçta Bize geldiklerinde derler ki: Ah keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı! Meğer sen ne kötü bir arkadaşmışsın! Onlara: Siz zalimlerden olduğunuz için itirafınız size fayda vermeyecektir, şimdi ikiniz de azapta müştereksiniz denilir (6)’.
Bu ayetler de gösteriyor ki buradaki karin’den maksat şeytandır. Zaten devamındaki 27. ayet (Arkadaşı diyecek ki: Rabbimiz, onu ben azdırmadım, fakat o derin bir sapıklık içinde idi) de bu manayı desteklemektedir.
Ayrıca ‘İş bitirilince şeytan: Muhakkak ki Allah, size Hakk’ı vaat etti. Ben de size çeşitli vaatlerde bulundum, şimdiyse yalancı çıktım. Benim size karşı kullanacak bir gücüm yoktu; sizi sadece çağırdım, siz de bana uydunuz.
O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Şu anda ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben, daha önce beni Rabb’inize ortak koşmanızı da inkar etmiştim. Muhakkak ki can yakıcı azap zalimler içindir (7)’ ayeti de bu kanaati doğrulamaktadır.
Kaf Süresi 31-32-33. Ayetin Meali: Hadd-i zatında uzak olmayan cennet, muttakilere iyice yaklaştırılmıştır. İşte bu, Allah’a gönülden yönelen ve korunması gerekenleri tam olarak koruyan herkes için vaat olunan şeydir. Özellikle de görmediği halde Rahman’a saygı duyan ve samimiyetle bağlanmış bir kalp ile gelen kimse için
Kaf Süresi 31-32-33. Ayetin Tefsiri: Allah’ı görmediği halde, kevni ve okuduğu yazılı ayetler vasıtasıyla O’nu görmüş gibi yakından tanıyan, O’nun ilahlık / uluhiyet ve Rabb’lık / rububiyet makamlarına saygı duyan ve kulluk bilincini koruyan müminler
Selim kalp, şüphe, küfür, şirk, nifakla birlikte bütün hasletlerden arınmış gerçek müminin kalbidir. Resulüllah (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: ‘Kuşkusuz, Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmayacak; kalplerinize ve amellerinize bakacaktır’
Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C:1 / bkz: 257-265
(1- Zariyat 7-11) (2-Mülk 3-4) (3-Hicr 98) (4-Kıyame 26-30) (5-Nisa 38) (6-Zuhruf 36-39)