Sıralamaya göre 97, nüzul sıralamasına göre 25. süre olan Kadir Süresi Mekke’de nazil olmuştur ve 5 ayettir
Mekkî veya Medeni oluşu konusunda ihtilaf bulunan Kadr süresi diye bilinen, hem Kadr gecesi, takdir gecesi, kader gecesine hem de o gecede inzal buyurulan Kur’an’a dikkat çeken, hem o gecenin hem de o gecede gökle yeri birleştiren, mele-i a’la ile yeryüzünü birleştiren Kur’an’ın şerefini anlatan bir süredir
Yüce Allah’ın kelamını indirdiği, yeryüzüne rahmet kapılarını açtığı, beşeriyete en büyük nimetini bahşettiği, kullarının hayatına karışmak üzere Kitabını inzal buyurduğu geceden söz eden bir süre.
İsmini ilk ayetinde geçen “kadr” kelimesinden alan bu sürenin Mekke’de mi, yoksa Medine’de mi indiği konusunda ihtilaf vardır.
Evet böyle mübarek bir gecede Rabbimiz, kullarından birini seçerek onun vasıtasıyla bize böyle bir kitap ulaştırarak nimetlerin en büyüğüyle bizi şereflendirmiştir. Zira kitap nimeti vahiy nimeti nimetlerin en büyüğüdür. Rabbimizin öteki tüm nimetleri işte bu kitap nimetiyle tamamlanmaktadır.
Rabbimizin bize ulaşan tüm nimetleri bu gecede, bu kitap sayesinde ve bu kitabı bize ulaştıran kitabın bize ulaştırılmasında aracı olan Resulüyle ulaşmıştır. Nimetlerin en büyüğü şüphesiz ki hidayet ve iman nimetidir. İman ve hidayet olmadan öteki nimetlerin hiç birisine ulaşmak mümkün değildir. Hidayet nimeti de bize bu kitapla ulaşmaktadır.
Yüce Allah kuluna, kullarının kurtuluşu ve kullarının hayatlarını düzenlemek üzere bir kitap indirmiştir.
Öyleyse övülmesi gereken Odur, kendisine kulluk edilmesi gereken Odur, gönderdikleri övülmesi gereken, indirdikleri kabullenilmesi ve hayatta uygulanılması gereken Odur. Ondan başkaları övülmeye layık değildir. Ondan başkaları kulluğa layık değildir. Ondan başkalarının hayat programı uygulanmaya layık değildir.
İnsanlar da dün ve bugün, kendi kendilerine, kendi içlerinden, kendilerinden tanrılar seçmeye, İlahlar belirlemeye ve o İlahlara bir kısım Peygamberler ve kitaplar izafe etmeye çalışmaktadırlar. O tanrılar ve tanrıların kitaplarıyla hayatlarını düzenlemeye çalışmışlardır.
Evet bugün tüm toplumların kitapları ve o kitapların düzenleyicisi Peygamberleri vardır. Kitapsız ve Peygambersiz bir toplum düşünmek mümkün değildir. Şu anda tüm küfür ve şirk dinlerinin amel ettikleri ayrı ayrı kitapları ve yolundan gittikleri, örnek kabul ettikleri ayrı ayrı peygamberleri vardır.
Allah-u Teala, Hicr Süresinde “Bunu biz indirdik” buyuruyor. Yani Hz. Peygamber (s.a.v)’in arzusu ile değil bizim dilememiz sonucu indirilen apaçık bir kitaptır O.
Kadr sözcüğü burada şu iki anlamda kullanılmış olabilir:
Bunlardan biri, takdir anlamıdır. Allah bu gece takdirleri yani kaderleri uygulamak üzere meleklere emir verir. Bunu, Duhan Süresindeki “O gece katımızdan her hikmetli emir sadır olur” yaeti destekliyor.
Diğer anlamı ise, azamet ve şereftir. Bu husus, sürenin “Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır” ayetinde ifade edilmektedir. Nasıl daha hayırlı olmasın ki, Allah’ın insanlığa son mesajı bu gecede indirilmeye başlamıştır. Gece, değerini bu olaydan almaktadır ve bu geceyi anmak, insanlığa rahmet olarak Kur’an’ın inmeye başladığı bu geceyi ihya etmek Müslümanlara tavsiye edilmiştir.
Kadir gecesinin hangi gün olduğu konusunda birçok görüş ileri sürülmüştür. Ancak ümmetin büyük alimlerinin çoğunluğunun görüşü, Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi olduğu şeklindedir. O gece öyle bir gecedir ki Kur’an ayetleri Hz. Muhammed’in (s.a.v) kalbine inmeye başladığı gecedir.
İslam, hiç bir zaman dış görünüşü benimseyen, şekle önem veren şekilci bir din değildir. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini günümüzde anlaşıldığı şekilde “Bir gecelik ibadetle bütün günahlardan arınılacak” görüşü ancak muttakiler, inanmış samimi müslümanlar için geçerlidir. Ancak böyle insanların o gecedeki ibadetleri makbul olur ve Kur’an’ın nazil olduğu o ilk manaya erişilebilir.
Kadir gecesini hatırlayıp o geceyi imanla ve sevabını umarak geçirmek İslam’ın sağlam ve bir bütün olan terbiye metodunun bir yanını oluşturmaktadır.
İslam kaynaklarında belirtildiğine göre Allah Teala bir takım hikmetlere dayanarak Kadir gecesini ve onun dışında daha bazı şeyleri de gizli tutmuştur. Bunlar:
Bunların gizli tutulmasından maksat müminlerin uyanık, dikkatli ve devamlı Allah’a ibadet ve taat içerisinde olmalarını sağlamaktır. Müminler bu geceyi gaflet içerisinde geçirmemeli, ibadet ve taatle değerlendirmelidir.
Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim Kadir gecesini, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmiş günahları bağışlanır”
Kadir gecesini, namaz kılarak, Kur’an-ı Kerim okuyarak, tövbe istiğfar ederek ve dua yaparak değerlendirmeli. Üzerinde namaz borcu olanların nafile namazı kılmadan önce hiç değilse beş vakit kaza namazı kılmaları daha faziletlidir. Kazası yoksa nafile kılar.
Süfyan-ı Sevrî: “Kadir gecesi dua ve istiğfar etmek namazdan sevimlidir. Kur’an okuyup sonra dua etmek daha güzeldi.” demiştir.
Kadir gecesinde öyle bir vakit vardır ki o anda yapılan ibadet ve dualar mutlaka makbul olur. Bu önemli anı yakalamak için gecenin bütününü tövbe ve istiğfar ile geçirmek gerekir. Bu da kişinin imanını tazeler. Gecenin bütününü ibadetle geçiremeyenler en azından teravihten sonra bir miktar oturup dua etmelidirler.
Evet, özet olarak;
Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ne zaman indirildiğini ve bu zamanın özelliklerini belirterek bu kitabın faziletlerinden istifade edebilmenin gereğine ve biçimine de işaret etmektedir. Biz onu Kadr gecesinde indirdik diye söze başlar. Kur’an’la alakalı söz söyleme yetkisinde olan değerli selefimizin beyanıyla, burada peyderpey indirdik anlamına gelen nezzelna ifadesi yerine indirdik manasına gelen enzelna ifadesinin kullanılması, Kur’an’ın tamamının bir defada uluhiyet makamından dünya semasına indirilmiş olabileceğine dikkat çekilmiştir.
Kadr gecesinin ne olduğu sorusunu ihtiva eden ikinci ayete cevap veren müteakip ayetlerde onun tarihinin açıklanması yerine, üstünlüğü ve özellikleri üzerinde durulmuştur.
Söz konusu ayetlerde;
Doğrusu, Biz, onu, o Kur’an’ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Rabbimiz kasemle onu biz indirdik buyurarak, kitabın inzalini bizzat kendi zatına izafe ederek, indirenin şeref ve azametiyle, indirilenin şeref ve azametine dikkat çekiyor. Bu kitaptan habersiz yaşayanlar, bu kitabın hikmetinden, izzet ve şerefinden istifade edemeyenler hikmetsiz, izzetsiz ve şerefsiz olarak sürünmek zorunda olan kimselerdir. Yine bu kitapla beraber olanlar yeryüzünün en hayırlı insanlarıdır.
O’nu anlamak ve onunla hayatımızı düzenlemek üzere kitabı elimize aldığımızda kiminle diyalog halinde olduğumuzu, kimin kitabından bilgilenmeye çalıştığımızı unutmayacağız. Rasgele bir kitapla değil, Aziz ve Hakim olan Allah’tan gelme, Aziz ve Hakim olan bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu bileceğiz ve eğer izzet ve şerefe ihtiyacımız varsa, eğer bilgin olmaya, hikmet sahibi olmaya ihtiyacımız varsa, bu kitabı hiçbir zaman elimizden düşürmemeye çalışacağız.
Elimize aldığımız bu kitabın ayetlerini anlayıp hayata onlarla bakabildiğimiz zaman yeryüzünde izzet ve şerefe ulaşacağımızı, tüm düşmanlarımıza galip geleceğimizi, bundan ayrı kaldığımız, bu kitapla ilgimizi kestiğimiz zaman da ebediyen izzet ve şerefimizi kaybederek şerefsizlerin elinde oyuncak olacağımızı, onların kulu, kölesi olarak rezil bir hayatı yaşamak zorunda kalacağımızı da unutmamalıyız.
Bu kitabı kendimizden, kendimizi de bu kitaptan ayırdığımız zaman ne yaparsak yapalım, kime gidersek gidelim izzetsiz, şerefsiz ve hikmetsiz olarak yeryüzünde sürünmek zorunda kalacağız, ne de başka yerlerde izzet ve şeref bulamayacağız.
Biz bu Kitabı Kadir gecesinde indirdik buyuruyor. Kadr kelimesinin birkaç manası vardır.
Bu manada Kadr gecesi; ya Kur’an kendisinde indirildiği için şerefi ve azameti büyük bir gece, ya da kendisinde Rabbimizin kainatta olacak hadiseleri takdir buyurup, kadere bağlayıp, onaylayıp uygulamaya koyduğu takdir gecesidir.
Duhan süresinde de anlatıldığı gibi bu gecede önceden takdir edilen şeylerin Levh-i Mahfuz’a yazılması için meleklere açıklanması söz konusudur.
O gece Melekler yeryüzüne o kadar çok inerler ki, yeryüzü onlara dar geldiği için bu geceye Kadr gecesi denmiştir.
Kur’an’ın indirildiği geceyi Bakara şöyle anlatır: “Ramazan ayı öyle bir aydır ki onda insanlara yol gösteren, hakla batılı ayıran, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’an o ayda indirildi (Bakara 185)“
Ramazan, İslam aylarından bir tanesidir. Evet, bu aylardan bir tanesidir, ama farklı bir aydır. Çünkü bu ayda Kur’an indirilmiştir. Yine bu ayın hangi gecesinde Kur’an’ın indirildiğine dair Duhan Süresinde geçtiğine göre, bu Kur’an mübarek bir gecede indirilmiştir. Bu mübarek gecenin isminin kadr gecesi olduğunu ve bu gecenin de Ramazanın içinde bir gece olduğunu biliyoruz. Ramazanın birinci gecesidir, Ramazanın son on gecesidir, Ramazanın 27. gecesidir gibi rivayetler var.
Bu ayda Kur’an inmeye başlamıştır. Ya bu ayda melekut semasından dünya semasına toptan indirilmiş ve sonra peyderpey inmeye başlamıştır veyahut da Kur’an bizzat bu ayda inmeye başlamıştır.
Bu konudaki ihtilafın ya da anlayış farklılığının sebebi işte bu ayet-i kerimedir. Kimileri bu ayete dayanarak Kur’an-ı Kerîm’in indirildiği gecenin Berat gecesi olduğunu, kimileri de Bakara süresindeki Kur’an’ın Ramazan ayında indirildiğini anlatan 185. ayeti ve de Kadr Süresinde onun Kadr gecesi indirildiğini anlatan ayetine dayanarak Ramazan ayında ve Kadir gecesinde indirildiğini iddia etmektedirler.
Bir başka rivayette de Kur’an-ı Kerim Berat gecesi toptan ve bir çırpıda dünya semasına indirilmiş, dünya semasından da Peygamber Efendimize Ramazan ayının Kadir gecesinde ilk defa indirilmeye başlanmıştır. Yani Kur’an’ın bir toptan indirilişi vardır, bir de parça parça Resulüllah Efendimize indirilişi vardır. İşte onun toptan indirilişi Berat gecesinde, peyderpey indirilişi de Kadir gecesinde olmuştur.
Bu kitap mübarek bir gecede indirilmiştir. Ya da böyle mübarek bir kitap kendisinde indirildiği için o gece mübarek bir gece oluyordu. Kitap indirildiği için o gece bereketleniyordu. Öyleyse siz de bereketlenmek istiyorsanız, siz de hayatınızın bereketlenmesini ve hayatınızın şeref kazanmasını istiyorsanız siz de o kitabı hayatınıza indirerek bereketlendirebilirsiniz.
Siz de elinize alırsanız bu bereket kaynağını, siz de indirirseniz onu raflardan, siz de indirirseniz onu hayatınıza, siz de onunla şerefleneceksiniz, sizin hayatınız da onunla bereketlenecektir. Siz de indirgerseniz onu mutfağınıza, indirgerseniz meslek hayatınıza, kazanmanıza, harcamanıza, eğitiminize, hukukunuza, küsmenize, sevmenize o zaman sizin hayatınız da bereketlenecektir.
Unutmayalım ki;
Bu kitabı hayatımıza indirdiğimiz gece bizim de Kadir gecemiz olacaktır. Kadr-u kıymet bilme gecesi… Bu kitabın hayatımızdaki kadr-u kıymetini anladığımız ve onu elimize aldığımız gece bizim için Kadir gecesi olacaktır. Kur’an’ın hayatımızdaki kadr-u kıymetini bilme ve anlama gecesi. Değilse geceler hep aynıdır. O geceye tesadüf etmek fazla bir şey ifade etmeyecektir.
Biz de indirelim onu hayatımıza, biz de alalım onu elimize ve en çok bu kitapla beraber olalım ki onunla hayatımız bereketlensin, hayatımız şeref kazansın.
Bakın bu husus Duhan Süresinde şöyle anlatılır: “Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri elçiler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir (Duhan Süresi 4)“
Rabbimiz buyuruyor ki, her hikmetli iş bu gecede ayrışır, ayrıştırılır. Her önemli muhkem iş, her sağlam iş o gece ayrıştırılır ve takdir edilir. Her önemli iş icra edilmek üzere o gece karara bağlanır, yazılır ve takdir edilir. Kainatın kaderiyle, insanların ve tüm varlıkların kaderleriyle ilgili olan tüm olayların bir yıllık takdiri, ya da değerlendirilmesi bu gecede yapılır. Gelecek seneye kadar kulların kaderleri, kulların rızıkları, ecelleri ve başlarına gelecekler, olup bitecekler ayrıntılı bir şekilde bu gecede belirlenir ve karara bağlanır.
Peygamberler sanki bizim için Rabbimizin gönderdiği form dilekçelerdir. İşte bu elçilerime bakın ve aynen onlar gibi bana kulluk yapın diye gönderdiği örnek insanlardır. Yeryüzünde Allah’ın istediği bir hayatı, yeryüzünde Allah’ın razı olduğu bir insan tipini bizim gözümüzün önünde canlandıran numunelerdir o elçiler. Ey Allah’ın kulları! Bana bakın! Beni izleyin! Kulluğu benden öğrenin!
İşte kulluk budur! İşte Allah bundan razıdır! İşte Rabbinizin rızası şöyle bir hayatın sonundadır! diyerek;
Yeryüzünde kulluğun ve teslimiyetin zirvesini gerçekleştiren Allah’ın bu elçileri kıyamete kadar insanlığın hiçbir itiraz haklarının kalmayacağı biçimde onlara hakkı göstermişlerdir. Öyleyse bu elçiler ve bu elçilerin kendilerine Allah tarafından gönderilen suhuflar ve kitaplar Rabbimizin yeryüzünde insanlığa açtığı en büyük rahmet kapılarıdır.
İşte bu Rabbinden en büyük bir rahmet ve berekettir. Kitabın indirilmesi mahza Rabbimizin rahmetinin eseridir. Peygamberlerin gönderilmesi mahza Rabbimizin rahmetidir. Rabbimiz kullarını karanlıklar içinde bocalar bir vaziyette bırakmak istemediği için kitabını göndermiştir.
Hakkı-batılı, doğruyu-yanlışı anlayabilmeleri için kullarına bu kitabı göndermiş ve kendi bilgisiyle kullarını bilgilendirmiştir.
Herkes kendine göre bir hayat yaşar, herkes kendine göre örnekler bulur ve onlar gibi olmaya çalışırdı. Allah’ın seçip bize örnek olarak gönderdiği ve hayatlarını onayladığı örnekler olmayınca da herkes kendi hevasına ve hevesine göre bir hayat yaşayacak, hırsızlar hırsızları, ayyaşlar ayyaşları, zinacılar zinacıları örnek alacaklar ve asla Allah’ın rahmetine ulaşma imkanı da bulamayacaklardı.
Rabbimiz Kadir gecesinin değerini, şerefini yüceliğini anlatmak üzere buyurur ki: Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Evet, içinde böyle mübarek bir gece bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır o gece. Tabii böyle bir gecede yapılacak hayırlı bir iş, işlenecek salih bir amel, içinde böyle bir gecenin bulunmadığı bin aylık ibadetten daha hayırlıdır.
Elbette kişinin Allah’ın hayat programı olarak kendisine gönderdiği bu kitabın kadr-u kıymetini anladığı, bu kitapla beraber olduğu, kitabı eline alıp hayatına indirdiği, tüm hayatına kitabın ayetlerini indirgemeye başladığı gece, kitapsız geçen, kitaptan habersiz geçen bin aydan daha hayırlı ve bereketli olacaktır.
İnsanın anlamaya çalıştığı, kavramaya çalıştığı ve inancını, düşüncesini, amelini kendisine dayandırmak üzere tanımaya çalıştığı her ayet ona yeniden iniyor, yeniden ona vahiy geliyor demektir. Her ayetin indiği, her ayetin kişi tarafından anlaşılıp idrak edildiği zaman o ayet tarafından bereketlendirilip kıymetlendirilmektedir.
Unutmayalım ki;
Bir tek ayeti anlayıp, idrak edip hayatı onunla düzenleme kavgasına girdiğimiz zaman bile bilelim ki bizim için o ayetten habersiz geçirdiğimiz bin aydan daha hayırlı ve bereketlidir. Yani her gece bize vahiy gelmelidir. Öyleyse soralım kendimize;
Eğer gece Kur’an’la beraber değilsek, Kur’an’ın kadr-u kıymetini bilememişsek ömrümüzde bizim hiç Kadir gecemiz yok demektir.
Biliyoruz ki Allah’ın Resulü Allah’tan kendisine gönderilen vahyi gece kendisi okuyor, o vahye kendisi tabi oluyor ve kendi kendine vahyi tekrar ediyordu. Yani Allah’ın Resulü her gece vahyi kendisine indirgiyordu.
Şimdi ona indirilenin, ona emredilenin aynısıyla sorumlu olan bizlere soruyorum.
İşte bunları çok iyi düşünmek ve anlamak zorundayız.
Başka çaremiz yok, her gün, her gece Allah’ın vahyiyle beraber olmalıyız. Her gece ve gündüz bize Bakara, Al-i İmran, Nisa, En’am inmelidir. Her gece ve gündüz bu Allah vahyiyle beraber olmak zorundayız. Beraber olmak zorundayız ki, bizler bu vahye uyabilelim. Bize her gece ve her gündüz vahiy gelmeli ki hayatımızı onunla düzenleyebilelim. Gecemizi-gün-düzümüzü, işimizi-aşımızı, hayatımızı onunla düzenleyebilelim.
Allah vahyiyle ilgimizi kesersek Allah korusun o zaman şeytan vahiyleri gündeme gelir ki biz onlarla hayatımızı düzenlemek zorunda kalırız. Eğer hayatımızı düzenlemek üzere Allah’tan gelen vahiyler hayatımıza hakim olmazsa, eğer bu vahiyler bize inmeye devam etmezse, eğer gece gündüz kitapla beraber olamazsak o zaman onlar bizim hayatımıza egemen olamaz, kitabın ayetleri hayatımızda bize yol gösteren imamımız olamaz ve biz onların egemenliği altında bir hayat yaşayamayız. Başka vahiyler bizim hayatımıza hakim olur ve biz başkalarının kulu, kölesi olmaktan kendimizi hiçbir zaman kurtaramayız.
Kitapla amel edilsin, Kitap yürürlüğe konulsun, Kitapla insanlık hayat programlarını belirlesinler ve kitapla yol bulsunlar diye. Bu kitap hak olarak indi, batıl olsun diye, oyun eğlence olsun diye gelmedi. Yeryüzünde zulüm ve haksızlıklar hakim olsun, yeryüzünde bozgunculuk olsun diye gelmedi.
Bu kitapla yeryüzüne hakim olanlar yeryüzünde adaleti, özgürlüğü, hürriyeti hakim kılsınlar ve insanlar rahat bir şekilde Allah’a kulluk yapsınlar ve de aralarındaki problemlerini bu kitaba göre çözümlesinler diye Allah bu kitabı göndermiştir.
Öyleyse insanca, Müslümanca bir hayat yaşamak, hayatımızı bereketlendirmek, gecelerimizi Kadir gecesine çevirmek istiyorsak, her birimiz nereden yönelirsek yönelelim bu kitaba yönelmek zorundayız.
Melekler ve Ruh o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir: Yüce Allah (c.c) burada; Kadir gecesinde meleklerin yeryüzüne inmesinden söz ediyor.
Yani o gece Rabbimizin Rahmeti ve bereketi meleklerle birlikte yeryüzüne inmektedir. Meleklerin büyüklerinin kastedildiği söylendiği gibi, meleklerin bir bölümü olduğu da söylenmiştir.
Peki bu melekler ve ruh ne için iner?
Selam, selamet olan her bir iş için. Her bir hayırlı iş için. Melekler, bereket için inerler. Selam için, selamet için, esenlik ve huzur için inerler. Hadislerden de anladığımız gibi Kur’an okuyan mümini dinlemek, Kur’an’daki Allah’ın emirlerini zikreden, Allah’ın kendilerinden istediği hayatı zikredip, hatırlayıp onu yaşama kavgası veren zikir ehlinin zikirlerine katılmak için inerler.
Biz biliyoruz ki melekler müminlerin hizmetindedirler. Hani Bakara Süresinde yüce Allah (c.c); Meleklere Adem’e secde emrini verdiğini anlatıyordu. Secdenin bir manası da yöneliştir. Allah meleklerine Adem’e yönelmelerini emrediyordu. Bunun anlamı, ey benim meleklerim, şu andan itibaren hareketleriniz, yaşayışlarınız Adem’e doğru olacaktır demektir
O ana kadar meleklerin bir görev alanları vardı o da sadece Allah’ı tesbih ve takdis. Ama sanki insanın yaratılmasından sonra Rabbimiz meleklere ikinci bir görev mahalli daha belirliyor ki, o da Adem’e, insana doğru oluş, insanın hizmetine giriştir tabiri caizse.
Kaynak: Ali Küçük / Besairu’l Kur’an Tefsiri