Çalışma, iş, fiil, amel, hareket şeklinde literatürümüzde bulunan bir kelimedir. Çalışma hayatı ise bir meslek çerçevesinde yapılan iş ve çalışılan kurumu ifade eder. Kadının çalışma hayatına girmesi de bir meslek çerçevesinde eğitilip eğitimin sonucunda çalışmaya başlaması ve çalışma hayatı içinde geçerli olan hukuk kuralları çerçevesinde sigorta, emeklilik gibi haklan elde etmesini gösterir.
Şehirleşme olayı, kadının eğitim ve öğretimi, hayat şartlarının zorluğu kadının çalışma hayatına girmesine neden olan etkenlerdir.
Şehirleşme olayı insanı bireyselleştirirken daha küçük yerleşim yerlerinde olan sosyal hareketliliği gerçekleştirmektedirler. Bir köy nüfusuna sahip olan siteler, köylerde var olan sosyal hareketliliği gerçekleştirememekte, bilakis kimsenin kimseyi tanımadığı mekanları oluşturmaktadırlar.
Bu iletişimsiz hayat, insanları ev ortamlarından dış dünyadaki hareketliliğe sürüklemekte, bu noktada da çalışma hayatı psikolojik bir gereklilik halini almaktadır. Bunun dışında eğitim ve öğretimin şehirlerde daha kolay, daha çok olması, eğitilen elemanların fazlalığı, çalışma hayatı için bir temel oluşturmuştur.
Artık genç kızlarımız en çok zorlanan kesimi oluşturmaktadırlar. Burada sorun kadının annelik rolü ile çalışma hayatının kadın için bir farklılık arzetmesidir.
Çalışma hayatının kuralları ile iktisatın kuralları arasında bir paralellik vardır. Çalışma hayatı iktisatın kuralları çerçevesinde belirlenir. Müslümanlar ise kendi öğretileri doğrultusunda bir iktisat ilke ve kuralları belirleyemedikleri için günümüzde geçerli olan iktisat kuralları ve bu çerçevede belirlenen çalışma hayatı içinde insanlarımız kadını ve erkeğiyle sömürülmektedir.
Cebinizdeki paranın hiçbir harcama yapmadan azaldığı şu günlerde çalışan ve vatandaş olarak ne gibi günlere hazırlandığımız hepimizi tedirgin etmektedir. Bu çalışma şartları içinde kadın birçok açılardan sömürülmektedir.
Öncelikle çalışma şartları içinde kadının biyolojik ve psikolojik yapısı düşünülerek düzenlenmediği için kadın çok çabuk yıpranmaktadır. Anne olarak çocuklarına bakamadığı için hem psikolojik yapısı hem de anne-çocuk iletişiminde olan kopukluklar daha sonraları çözümü mümkün olmayan sorunlara neden olmaktadır.
Bakıcı sorunu, kreş vd. Çalışma hayatının anne merkezli olarak düşünülmesi sonucunda karşınıza çıkan problemlerimizdir. Anne merkezli bir çalışma hayatı da iktisatın kurallarına aykırı olduğu için salt üretim/tüketim kabul edilmemektedir.
İşte bu noktada Müslüman iktisatçıların kendi kurallarını belirleme ve dünyayla da baş edebilecek çözümlere ulaşacak ilkeleri tespit etmeleri gerekmektedir. Bunun dışında çalışan kadının erkek elemandan daha ucuz şartlarda ve karşılıkla çalışması da işveren için tercih edilmektedir.
Hayat şartlarının zorlaşması, geçim olayını sadece erkeğin üslenmesini özellikle büyük kentlerde engellemektedir. Kırsal kesimde ise kadın zaten aktif olarak çalışmasının sorun olarak görüldüğü yerler, daha çok şehirlerde ve şartların düzeltilemediği mekanlar olarak görülebilir.
Bu yönde propagandalar, ev hanımının üretime katılmayan salt tüketici konumda gösterilmesi, bazı durumlarda da ev hanımının evde yaptığı işlerin ücrete tabii tutulması gibi düşünceler zaman zaman gündem oluşturmaktadır.
Bu arada ev hanımlarının hayatlarını daha farklı uğraşılarla renklendirmeleri gerekmektedir. Çocuk bakımı bile çocuğun fiziksel bakımından öteye geçmemektedir.
Çocuğun eğitimi ve sağlıklı bir birey olarak toplumsal yapılanmada yer alması için verilecek uğraşıda ev hanımları en avantajlı durumda oldukları halde bu avantajlarını kullanamadıkları görülmektedir.
Ayrıca vakti, zamanı planlı bir şekilde kullanamama ve daha çok boş yere geçirme de ev hanımlarının önceliği bulunmaktadır. Bu bağlamda eğitilmiş hanımlarımızın çalışma hayatı ve ev hayatını organize edebilecek onların bilgi ve emeklerinden faydalanıldığı gibi, fıtraten görevlendirilmiş olan annelik görevini de sağlıklı bir şekilde yapacak yapılanmalara ihtiyaç vardır.
Kadının eğitiminin kısıtlanması ise sorunu çözmekten daha da çok genişlemesine yol açar.
Kurumlaşmanın azalması ve daralmasının gerekliliği, çalışma mekanlarının farklılaşması, kadının çalışma hayatına katılımını daha bir farklılaştıracaktır.
Teknolojik gelişmeler sonucunda oturduğunuz yerden dünyaya anında iletişim kurabildiğiniz dönemde kadının böyle bir çalışma hayatında yer almasında bir sakınca olmamalıdır.
Ayrıca insanın yeteneğinin gelişimi ve bunun üretime bir meslek sahibi olarak katılması insan/kadın için çok önemli çok rahatlatıcı bir durumdur. Kadını bu konudan uzak tutmak bir kayıp olarak değerlendirilebilir.
Bu şekilde yetiştirilmiş bir insanı mesleğinden alıkoymak büyük bir haksızlıktır.
Ev hayatında kendini disipline ed meyen kadının da hayatı değerlendirilmiş olur. Farklı bir uğraşı içinde bulunmakla da kadın kendine olan güvenini daha bir sağlamlaştırır.
Şu da bir gerçektir ki;
Müslüman hanımlar tebliğ faaliyeti adı altında hayatlarına büyük bir sosyal hareketlilik getirmişlerdir. Bu organizasyon içinde yapılan alış-verişler de ticari bir karşılık olarak yerini bulmaktadır. Fakat bu durumun iktisat kuralları içinde yeri olmadığı için tanımı da yapılamamaktadır.
Sonuç olarak;
Müslüman iktisatçılara ve ilahiyatçılara büyük sorumluluk düşmektedir. İktisadın kuralları ve çalışma hayatının insan merkezli olarak yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Bugünkü şartları olduğu gibi kabul edip çözümler üretmek kadar olması gerekenleri belirlemek de önemlidir.
Kaynak: Nevin Meriç / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 58-60