İyi bir arkadaş ile kötü arkadaşın misali, misk taşıyan kimse ile körük üfleyen kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana ondan verir (ikram eder), yahut satın alırsın. Veya o miskten dolayı kendinde güzel bir koku duyarsın. Körük üfleyen kişiye gelince, ya elbiseni yakar, ya da o körükten dolayı üzerinde kötü bir koku hissedersin.
İnsanoğlu yaratılış itibariyle çevresinden etkilenen bir varlıktır. Bundan dolayı, insanlar kişilik ve karakterlerini kazanırken, içinde bulundukları sosyal çevreden önemli derecede etkilenirler. Bu etkileşimde aile ve okul ile birlikte, arkadaş faktörü de önemli bir rol oynar.
Özellikle ergenlik öncesi dönemden başlayarak ergenlik çağı süresince de devam eden zaman diliminden fert için birinci planda arkadaşın ve arkadaşlığın etkisi söz konusu olur. Zira bu dönemin psikolojik şartları, ferdi, ailesinden ziyade arkadaş içinde kişiliğini ve kimliğini bulmaya itiverir.
Ferdin arkadaş çevresi iyi ise o da iyi bir insan olur, kötü ise o da kötü alışkanlıklar kazanır ve bu yönde bir kişilik ve kimlik sahibi olur.
Amerikalı çocuklar arasında yapılan bir araştırmada çocuklara, nasıl bir arkadaş istedikleri sorulmuş ve şöyle bir cevap alınmıştır: Arkadaş iyi, dürüst ve neşeli olmalı, beraber oynamalı, beraber çalışmalıdır.
Onların bu ifadelerinden, çocukların çocukluk döneminde bile arkadaşlıkta iyilik, dürüstlük ve uyum faktörlerine önem verdikleri anlaşılmaktadır. Arkadaşlık ilişkilerinde kalp ve duygular çocukluk döneminde bu ilişkiye yön verecek kadar etkili değildir.
Bir başka ifadeyle, çocuklarda, gençlerdeki gibi derin bir arkadaş sevgisi bulunmaz Çocukların arkadaşlıktan anladığı şey, oyunda ve çalışmada beraberliktir. Ancak yine de çocukluk döneminin genel karakteristliği olan “taklit etme” özelliğiyle, çocuğun arkadaşlıklarındaki iyi veya kötü özellikleri taklit ederek benimsemesi ihtimali de her zaman için söz konusudur. Bundan dolayı, arkadaşlığın öneminin ilk çocukluk yıllarından itibaren geçerli olduğu söylenebilir.
Psikolojik anlamda insan, sadece çocukluk çağında değil, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık yıllarında da arkadaş ihtiyacı hisseder. Çocukluk çağında sağlıklı arkadaşlıklar geliştiremeyenlerin bu ihtiyaçlarını bebek, kedi ve köpek gibi hayvanlarla gidermeye çalıştıkları belirlenmiştir.
Bir başka deyişle arkadaşlık, “Duygu ve düşünce yönünden iyi anlaşan insanların birbirlerine karşı iyi ve kötü günlerinde destek ve yardımcı olmalarıdır. Birbirlerine karşı olan ilişkilerinde samimi, şefkatli ve iyi niyetli davranmalarıdır Birbirlerinin ufak tefek hataların hoşgörü ile karşılayabilmeleridir
Demircilerin kullandığı körük, üfleyen kişiyi olduğu kadar, yanında bulunan kişileri de kokusuyla rahatsız ettiği gibi, etrafa saçılan kıvılcımlarla da tehdit eder. İşte Hz. Peygamberin veciz ifadesiyle ortaya konulan bu gerçek, kötü arkadaşla beraberliğin, kıvılcımlar misali kötü huylar ve kötü ahlaklı hasletlerle kişiyi yakacağını ortaya koymaktadır.
Gerçekte kötü arkadaş, kendisi gibi kötü olan ahlakıyla, ona arkadaş olan kişileri ile bu fena ahlaki özellikleri sebebiyle tehdit eder durumdadır. Onun bu vasıflarının arkadaşını da yakması an meselesidir.
Velev ki bundan kurtulunsa bile, kötü arkadaşla beraberlik, sonuçta insan üzerinde körüğün fena kokusu gibi, birtakım fena hasletler bırakacak kişi neticede bundan rahatsız olacaktır. Hz. Peygamber’in bu veciz ifadesi bize, arkadaş seçiminde dikkatli olunmasını, mutlak manada arkadaşın insanı etkileyeceğini ve onda müspet veya menfi yönde etkili olacağını ortaya koymaktadır.
Tarih, arkadaşına uyarak kötü fiiller işleyen, kötü – arkadaş uğruna hapislerde çürüyen insanların ibretli hadiseleriyle doludur. Atalarımızın, “Üzüm üzüme baka baka kararır” ve “Kişi emsalinden azar” sözleri yaşanan tecrübelerin bir sonucudur. Öte yandan Hz. Peygamber;
O halde her biriniz arkadaşına dikkat etsin buyurarak bu konuda bir başka hadisiyle de ümmetini uyarmaktadır.
Özellikle ergenlik öncesi dönemin buhranlı günlerinde gençlere el uzatılmalı, ya güvenli, dürüst arkadaşlar edinmelerine yardım edilmeli ya da onlarla, bizzat anne- babaları birer arkadaş olmaya çaba sarf etmelidirler.
Kaynak: Prof. Dr. M. Emin Ay / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 249-251