1. Kendilerine itaat edilmesi emredilenler
Allah’a, peygambere ve Müslüman yöneticilere itaat edilmesi emredilmiş, bu emre uyanlar övülmüş ve kendilerine mükafat vaat edilerek itaat teşvik edilmiştir.
a) Allah’a ve peygambere itaat
Kur’an’da 20 ayette Allah ve peygambere itaat etmek birlikte zikredilmiştir. “Ey müminler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin (1)”
“Kim Allah’a ve peygamberine itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiştir (2)”
Peygamberimiz, “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin ve itaatin üzerine sabit kıl (3)” diye dua etmiştir. Allah’a ve peygambere itaat, müminlerin en bariz özelliğidir (4). “Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve peygamberine çağrıldıkları zaman müminlerin sözü ancak, “işittik ve itaat ettik (5)” demeleridir.
İman ettikten sonra Allah ve peygambere itaatten yüz çevirmek, imanla bağdaşır bir davranış değildir. Bunu ancak münafıklar yapabilir (6). Çünkü Allah’a ve peygamberine itaat, imanın gereğidir (7). Allah’a ve peygamberine itaat etmeyenler, ahirette pişman olurlar (8).
Allah ve peygamberin emir ve yasaklarına, tavsiye ve hükümlerine, helal ve haramlarına uymaktır. Allah’a itaat eden peygambere, peygambere itaat eden de Allah’a itaat etmiş olur (9).
Peygamberimiz (s.a.v), “Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur, bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur (10)” buyurmuştur. Peygamberler, kendilerine itaat edilmesi için gönderilmiştir (11).
b) Emir sahiplerine itaat
“Ey Müminler! Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden (olan) ulü’l-emre itaat edin (12)”
“Ulü’l-emr”; iş, emir ve buyruk sahibi demektir. “Ulü’l-emr” ile kastedilenlerin; raşit halifeler, devlet başkanları, komutanlar, yöneticiler, bilginler ve fakihler olduğu söylenmiş (13) ise de ulü’l-emr; askeri, resmi ve sivil her seviyede yönetmek ve emretmek durumunda bulunan her insanı içerir.
Ayette, “Allah’a itaat edin” ve “peygambere itaat edin” denilmiş ayrıca “ulü’l-emre itaat edin” denilmeyip “ulü’l-emre” itaat, peygambere itaat ile birlikte zikredilmiş ve “sizden” niteliği ile kayıtlanmıştır. Dolayısıyla itaatin farz olabilmesi için ulü’l-emrin Müslüman olması ve emrettiği şeyin Allah ve peygamberin emriyle örtüşmesi, İslam’a ve aklıselime uygun olması gerekir. Allah’a ve peygambere isyan olan konularda yöneticilere itaat olmaz. Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v);
“Günah olan bir fiil ile emredilmesi hariç Müslüman kişinin sevdiği ve sevmediği her konuda itaat etmesi ve söz dinlemesi farzdır. Eğer günah ile emredilirse (Müslüman) bu konuda itaat etmez ve söz dinlemez (14)” buyurmuştur. Çünkü Peygamber (s.a.v)’in beyanına göre;
Mesela bir yönetici içki, hırsızlık, yalan, iftira, zulüm vb günah fiillerin yapılmasını emretse bu emre uyulmaz. Eğer günah olan söz ve fiillere uyulursa emri veren gibi uygulayan da sorumlu ve günahkar olur. Maruf olan şeylerde yöneticilere itaat, peygambere itaat gibidir. Bu sebeple Peygamber (s.a.v), “Bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir. Bana isyan eden Allah’a isyan etmiştir. Yöneticilere itaat eden bana itaat etmiştir. Yöneticilere isyan eden de bana isyan etmiştir(15)” ve “Yöneticilerinize itaat ediniz (17)” buyurmuştur.
Müslüman olmayan yöneticilere itaat, dinen farz kılınmamıştır. Bu hususta itaat değil varsa ahde (verilen söze ve yapılan sözleşmeye) riayet söz konusudur. Ancak, Müslüman olmayan yöneticilere itaat dinen farz değil demek onlara isyan edilmesi gerekir anlamına gelmez.
Müslüman nerede yaşarsa yaşasın, emri kimden alırsa alsın ancak İslam’a uygun olanları yapmak zorundadır. Anne babalar, öğretmenler, ustalar, işverenler ve her seviyedeki yöneticiler, “ulü’l-emr” kavramına dahildir.
Çocukların; anne babalarına itaat etmeleri, hatta onlara öf bile dememeleri gerekir. Ancak, günah olan bir fiili yapmalarını istedikleri zaman onlara itaat edilmez (18).
Kur’an’da Allah’a, peygambere ve Müslüman yöneticilerin maruf olan emirlerine itaatin emredilmesine karşılık müşrik, münafık, kafir, Hristiyan, Yahudi, bozguncu, günahkar, müsrif, yalancı ve yalanlayıcı insanlara itaat edilmesi yasaklanmıştır.
“Kafirlere ve münafıklara itaat etme (19)”. “Ey müminler! Ehl-i kitaptan (Hristiyan ve Yahudilerden) herhangi bir gruba itaat ederseniz imanınızdan sonra (onlar) sizi döndürüp kafir yaparlar (20)”
“Ey müminler! Eğer inkar edenlere itaat ederseniz sizi arkanıza (küfre) çevirirler. Bu takdirde ziyana uğrayanlara dahil olursunuz (21)” Bu ve benzeri ayetlerde Allah; kafir, müşrik, münafık ve ehl-i kitaba itaat edilmesini yasaklamaktadır. Bunlara itaat; onların İslam’a uymayan inanç, düşünce, söz, eylem ve davranışlarını benimsemek ve uygulamaktır. Nitekim Yüce Allah;
“(Ey Peygamberim!) Rabbinin hükmüne sebat et ve onlardan (kqfirlerden) hiçbir günahkara veya nanköre itaat etme (22)” buyurmuştur. Burada yasaklanan şey, kafirlerin küfür ve isyan olan inanç, söz, düşünce ve eylemlerine uymaktır. Küfür ve günah olmayan hususlarda onlara itaatte bir sakınca yoktur.
Din konusunda Allah ve peygamberden başkasının İslam’a uymayan inanç, düşünce ve sözlerini kabul eden, Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılan kimse, Allah’a bunları ortak koşmuş olur. Çünkü din ve helal haram konusunda Allah’tan başkasını hakim (hüküm verme, helal ve haram koyma) konumuna yükseltmiş olur.
Kendisine itaat edilen birçok insan Allah yolundan saptırılabilir (23). Allah’a isyan konusunda insanlara, büyüklere, liderlere, başkanlara itaat edip doğru yoldan sapanlar, ahirette pişman olurlar.
“Keşke Allah’a itaat etseydik ve rasule itaat edeydik (24)” ”Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz ! Onlara iki kat azap ver, onlara büyük bir lanet eyle (25)”
3. Diğer canlıların itaati
Melekler, Allah’ın emrettiği şeylere isyan etmezler ve emredildikleri şeyleri eksiksiz yaparlar (27). İnsan ve cin dışındaki varlıklar ise; yaratıldıkları amaç doğrultusunda hareket ederler, isyanları söz konusu değildir (28).
Yüce Allah, her varlığa bir görev vermiş ve kainata bir nizam koymuştur. İnsan ve cinlerin iradi hareketlerinin dışında bütün varlıklar, kendilerine verilen görevleri yaparlar ve ilahi nizama uyarlar.
Sonuç olarak;
İnsan ve cinlerin dışındaki canlı ve cansız bütün varlıklar, Allah’ın emirlerine isteyerek itaat ederler, ilahi yasalara uyarlar, asla isyan etmezler. Cin ve insanlara itaat ve isyan edebilme yeteneği verilmiş, itaat veya isyan iradelerine bırakılmıştır. Ancak Kur’an’da; Allah, peygamber ve Müslüman olan yöneticilerin, İslam’a ve akl-ı selime uygun olan emir ve yasaklar×na itaat emredilmiş; müşrik, münafık, kafir, Hristiyan, Yahudi, yalancı, bozguncu insanların İslam’a aykırı olan söz ve buyruklarına itaat yasaklanmıştır.
Yapılmasından dolayı sevap elde edilen, Kur’an ve sünnete uygun olan her inanç, söz, fiil ve davranış itaattir, Allah ve peygambere itaat eden ibadet etmiş olur. Kur’an’ın her emir ve yasağına, her ilke ve kuralına uymak itaat ve ibadettir.
Kaynak: İsmail Karagöz / Diyanet Aylık Dergisi / Sayı: 2014 / 280 / bkz: 72-73
(1-Nisa 59 / Al-i İmran 32) (2- Ahzab 71) (3- Ahmed, VI, 251) (4- Tevbe 71) (5- Nur 51) (6- Nur 47-48) (7- Enfal 1) (8- Ahzab 66) (9- Nisa 80) (10- Buhari, Ahkam, 1) (11- Nisa 64) (12- Nisa 59) (13- Taberi, IV, 5/147-150) (14- Müslim, İmare, 38) (15- Buhari, Ahkam, 1) (17- Ahmed, II, 93) (18 Ankebut 8; Lokman 15) (19-Ahzab 48) (20- Al-i İmran 100) (21- Al-i İmran 149) (22- İnsan 24) (23-En’am 116) (24- Ahzab 66) (25- Ahzab 67-68) (26-Cin 11, 14, 15) (27- Tahrim 6) (28- Ra’d 15; Fussilet 11)