Hadis kitaplarının iman bölümlerinin hemen hepsinde yer alan bu meşhur hadiste Sevgili Peygamberimiz iman, ibadet ve ihsan ilişkisini ortaya koymuştur. Bu noktada ibadet-ihsan ilişkisi konumuzun nirengi noktasını oluşturmaktadır.
Allah Resulünün yanına bir gün elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah ve yolcuya da benzemeyen bir adam geldi. Hz. Peygamber’in (s.a.v) yanına oturdu; dizlerini onun dizine dayayıp ellerini de dizlerinin üzerine koydu. Hz. Peygamber’in arkadaşları arasında onu tanıyan da yoktu.
Sonra da;
Ey Muhammed: Bana İslam’ı anlat dedi. Resul-i Ekrem şöyle buyurdu: İslam;
Bu sözler üzerine adam; Doğru söyledin dedi. Oradakiler, adamın hem soru sorup hem de onu tasdik etmesine şaşırdılar.
Sonra; Bana imanı anlat dedi. Peygamber Efendimizde İman;
Adam yine; Doğru söyledin deyip, peşinden; Bana ihsanı anlat dedi. O da şöyle söyledi:
Daha sonra adam; Bana kıyameti anlat dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v):
Adam; “Öyleyse bana onun alametlerini söyle deyince Hz. Peygamber (s.a.v):
Sonra adam gitti. Bir süre sonra Hz. Peygamber o kişinin Cebrail (a.s) olduğunu ve onlara dinlerini öğretmeye geldiğini söyledi.
Yukarıdaki rivayette Allah Resulünün Cebrail’in (a.s) İslam nedir? sorusuna verdiği, kelime-i şehadetle başlayıp hac ile bitirdiği cevabı İslam’ın beş temel formel ibadetinden bahsetmektedir.
Bu noktada İslami literatürde ibadetin biri özel, diğeri genel olmak üzere iki anlamı vardır.
Böylece tamamen dini olan görevlerden başka kişilerin Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaptığı her fiil de ibadet olarak nitelendirilir ve ödüllendirilir. Bu amaçla fert ve toplum yararına gerçekleştirilen her olumlu davranış dini ve manevi bir anlam kazanır.
(İslam’da farz veya nafile bir ibadetin yapılmasından haram bir fiili işlemekten sakınmaya, Allah’ın buyruk ve yasaklarına uygun biçimde dünyadaki ihtiyaçları karşılamak için yapılan faaliyetlere kadar ilahi iradeye uygunluk niyeti ile bütünleşen bütün ameller geniş manada ibadet kavramının kapsamında sayılmıştır.
Diğer bir anlatımla;
Nitekim Sevgili Peygamberimizin (s.a.v): Vücuttaki bütün eklemler için her gün sadaka vermek gerekir.
sözü bu telakkinin en güzel örneklerindendir. Hatta bu yönde bir niyeti olduğu halde kişinin elinde olamayan sebeplerle yapmak istediği iyi/faydalı bir işi gerçekleştirememesi de övgüye ve mükafata değer bulunmuştur. Bu bağlamda Resul-i Ekrem’in (s.a.v) şu sözü dikkat çekicidir.
İzzet ve celal sahibi Allah şöyle buyurmuştur:
Görüldüğü üzere burada asıl olan niyettir. Çünkü ibadetler gibi yapılan her iş niyete göre değerlendirilir.
Nitekim günde beş vakit olarak kılınan namazların her rekatında okunan Fatiha süresi aynı zamanda kulun rabbine sözlü seslenişinin, duasının, yakarışının göstergesidir.
Burada kul rabbine, Övgü, alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, hesap gününün sahibi olan Allah’adır. (Allah’ım) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil (1) diyerek adeta O’nunla hasbihal etmektedir.
Günde beş defa tekrarlanan ve diğer farz ibadetlerle de desteklenen bu durum insana daima Allah’ın gözetimi altında olduğu hissini verir. Bunun için Yüce Yaratıcı, Peygamberine “ölünceye kadar devamlı rabbine ibadet etmesini (2)” emretmiş;
Peygamberimiz de, “Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır” diyerek müminlerin ibadet yoluyla her daim Cenab-ı Hakk’ın murakabesinde oldukları hissini taşımalarını istemiştir.
Ayrıca kulun rabbine kendisini en yakın hissetti yerin secde olması Yüce Yaratıcının;
Diğer taraftan gerek Kur’an gerekse hadislerde ibadetlerle ahlaki değerler bir arada zikredilmiş böylece ibadetlerin ahlaki olgunluğa vesile olması ve değer üretmesine özellikle vurgu yapılmıştır. Bu çerçevede Cenab-ı Hak;
Bir başka ayet-i kerimede de insanın çok hırslı ve sabırsız olduğu, başına bir bela musibet geldiğinde figan ettiği, iyiliklere mazhar olup, nimet ve lütuflarla karşılaştığında cimrileştiği zikredilmekte ancak namazlarını güzelce eda edenlerin böyle davranmayacağı anlatılmaktadır (4).
Böylece namazın insana kattığı değere işaret edilmektedir. Sevgili Peygamberimiz de, Cehennemden kurtaracak ve cenneti kazandıracak bir şey öğrenmek istiyorum, diyen bir sahabiye;
Namazın her türlü hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyacağını (5) düşünen Allah Resulü nehir metaforunu kullanarak, kapısının önünden geçen nehirden beş vakit yıkanan kişide nasıl hiçbir kir, pas kalmaz ise günde beş vakit namaz kılan insanda da kötü huy ve kötü ahlaki özelliklerin kalamayacağını anlattığı bu benzetme bu ilişkiyi çok veciz bir şekilde özetlemektedir.
Sevgili Peygamberimiz, orucun takvaya ulaştırabilmesi (6) oruçluyu her türlü nefsani ve şehevi isteğe karşı kalkan olarak koruyabilmesi için;
O böylece oruç ibadetinin ahlaken yücelmeye olan katkısını göstermiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v) ibadetlerini ahlakına yansıtamayan, ibadetlerle hayatına değer katamayanları müflis tüccara benzetmiştir. O, bir gün arkadaşlarına;
İşte gerçek iflas eden kişi budur. Bu konudaki başka bir örnekte de Allah Resulü, namazı, orucu ve sadakasının çokluğuyla meşhur olan bir kadının konuşmalarıyla ve söylediği sözlerle komşularını incitmesinden dolayı cehennemlik olduğunu ifade etmektedir.
Allah Resulünün hayatında bu kabil örnekler oldukça fazladır. Bu örnekler göstermektedir ki;
Sonuç olarak;
Bütün şartları yerine getirilerek ve içerdiği hikmet ve manaları bizzat duyularak ve hissedilerek yapılan ibadetler, insanı hem dünya hem de ahiret hayatında gerçek mutluluğa götürür.
Bilinçli, olarak Yüce Allah’ın huzurunda olduğunu hisseden insan, daima onun kontrolünde bulunduğunu düşünerek, hayatını onun emir ve yasakları, helal ve haramları çerçevesinde düzenler.
Böylece ibadetler insanın sadece Yüce Yaratıcı ile olan ilişkilerini değil, aynı zamanda diğer insanlarla olan ilişkilerini de olumlu yönde etkiler. Bu şuurla yapılan ibadetler insanı dini hayattaki en yüksek derece olan “ihsan” mertebesine ulaştırır.
Kaynak: Dr. Muhammet Ali Asar (DİB Atama II Daire Başkanı) / Diyanet Aylık Dergisi / Mart 2017 / bkz: 70-72
(1-Fatiha Süresi 1-7) (2-Hicr Süresi 99) (3-Bakara Süresi 177) (4-Mearic Süresi 19- 22) (5-Ankebut Süresi 45) (6-Bakara Süresi 183)