Allah (c.c) şöyle buyurmuştur;
Bir şeyin artması caiz olursa, azalması da caiz olur.
Yine Allah (cc) şöyle buyurur:
İbn-i Abbas, Ebu Hureyre ve Ebu Derda’dan (r.a) rivayet edildiğine göre, onlar şöyle demişlerdir
İman, şeriatta ise tasdik etmek manasına gelir. Bu tasdik, Allah’ı ve sıfatlarını tasdik etmektir. Bununla beraber, yapılması gereken itaatleri yapmak, nafileleri yerine getirmek, hatalardan ve isyanlardan kaçınmak gerekir.
İman için şöyle denmesi de caizdir:
Çünkü din şunlardır: Haram olan şeyleri bırakmak ve sakıncalı işlerden kaçınmak suretiyle itaat yoluna girmek. Böyle bir şey de imanın sıfatıdır.
Her mümin de teslim olmuş ve Allah’a boyun eğmiştir. Ama her Müslüman Allah’a tam inanan bir mümin değildir. Çünkü kılıç korkusu ile Müslüman olmuş olabilir.
İman, birçok şeyleri içeren bir isimdir. İşler, sözler… Hatta iman, tüm itaatleri kendinde toplar.
İslam, kalben inandıktan sonra, kelime-i şehadet getirmek ve beş ibadeti yapmaktan ibarettir.
İmam Ahmed b. Hanbel, imanın İslam’dan başka bir şey olduğunu belirtmiştir. Bunu İbn-i Ömer’in rivayet ettiği bir hadise dayanarak söylemiştir.
İbn-i Ömer demiştir ki:
“Bir gün ben (ve diğer ashabı kiram) Resulüllah (s.a.v) ile beraberdik. Bembeyaz bir elbise içinde, simsiyah saçlı bir adam çıkageldi. Üzerinde hiçbir yolculuk izi olmayan ve hiçbirimizin tanımadığı biriydi. Geldi, ta Resulüllah’ın (s.a.v) yanına oturdu. Dizlerini Peygamberimizin dizlerine dayadı. Ellerini de dizlerinin üzerine koydu. Sonra şöyle dedi:
Ya Muhammed! Bana İslam’ın ne olduğunu haber ver?
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
Allah’tan başka ilah olmadığına şahadet edeceksin, Muhammed’in de Allah’ın Resulü olduğuna şahadet edeceksin, namazını kılacaksın, zekatını vereceksin, ramazan orucunu tutacaksın, gitmeye gücün yeterse Kabe’yi haccedeceksin
O kişi: Doğru söyledin, dedi.
Hz Ömer (r.a) dedi ki: Biz ona hayret ediyorduk hem soruyor hem de doğruluyordu.
Sonra şöyle dedi: Bana imandan haber ver.
Hz. Peygamber (s.a.v) söyle buyurdu: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerrin Allah’ın takdir ile olduğuna inanmandır.
O kişi gene: Doğru söyledin, dedi ve devam etti:
Bana İhsan’dan haber ver.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Sen O’nu görmesen de O seni görüyor.
O kişi yine: Bana kıyametten haber ver, o ne zaman? dedi
Hz. Peygamber (s.a.v): Sorulan, sorandan daha bilgili değildir, dedi.
Gene o kişi şöyle dedi: Bana kıyametin alametlerinden haber ver
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
Cariyenin efendisini doğurması, ayağı çıplak koyun çobanlarının yüksek binalarda kurulup oturmaları.
Hz. Ömer diyor ki: Biraz sonra o kişi gitti. Ve Hz. Peygamber (s.a.v) bana: Soru soranı tanıyor musunuz? diye sordu.
Ben de: Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim.
Bunun üzerine şöyle buyurdu: O Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye geldi.
Başka bir rivayette, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur; “O Cebrail idi. Din işlerinizi size öğretmeye geldi. Daha önce hangi surette gelirse gelsin tanırdım. Ama şimdi bu şekilde gelince tanıyamadım.”
Peygamber (sav) de bu iki soruya ayrı ayrı cevap verdi. Bu yüzden imam Ahmed b. Hanbel iman ve İslam’ın ayrı ayrı manalara geldiği kanaatine vardı.
İmam Ahmed b. Hanbel ayrıca, bir Arap köylüsüyle ilgili bir hadis-i şerife göre de aynı kanaate varmıştır. Bu da şöyle oldu:
Bedevi: Ya Resulüllahj! Falana verdin, bana vermedin, dedi.
Resulüllah (s.a.v): Ama o mümindir, dedi.
Arap köylüsü de; Ben de müminim, diyerek cevap verdi.
Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sen Müslimsin
Ahmed b. Hanbel şu ayet-i kerimeye göre de aynı görüşe varmıştır;
“Bedeviler, “inandık” dediler. De ki: “Siz iman etmediniz; ama ‘İslam’ olduk” deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi (Hucurat Süresi 14)“
Kaynak: Abdülkadir Geylani / El Ğunye (Li Talibi Tariki’l Hak) / bkz: 208-211