Kur’an’ın yaklaşımında güzel ahlak, inanç ve ibadetin ayrılmaz bir parçası olarak görülür. Kur’an’da güzel ahlakın olmadığı yerde iman ve ibadetin anlamsızlığı vurgulanır. Kur’an, insanın Allah’a, kendine ve topluma ilişkin güzel ahlaka dayalı sorumluluk alanlarını belirleyen bir kitaptır.
Ahlak kavramının bir insanın bütün davranışlarını kapsadığı hesaba katılırsa, onun inanç, ibadet ve insanın diğer boyutlarıyla ayrıılmaz bağı anlaşılır. Nitekim Hz Muhammed; İman bakımından müminlerin en kamili, ahlak bakımından en güzel ve çoluk çocuğuna karşı en lütufkar olanıdır hadisinde iman ve ahlak ilişkisini ortaya koymaktadır.
Bütün bu hususlardan İslam’ın, insanlardan güzel ahlak sahibi olmalarını ve güzel ahlak sahibi bir toplum inşa etmelerini istediği anlaşılmaktadır.
Müslüman öyle bir güzel ahlak sahibi olmalıdır ki dindarlığıyla davranışları arasında bir çelişki olmasın, dindar insanla iyi ahlaklı insan ayni fotoğrafı oluştursun. İslam’ın istediği bu dindar tipine samimi dindarlık diyebiliriz.
İman, dindarlık, güzel ahlak ve bilgi arasında anlamlı bir ilişki vardır. İman üzerine bina edilen dindarlık bir taraftan doğru davranışın, güzel ahlakın zeminini oluştururken, diğer taraftan da güzel ahlak bilgisi, doğru davranış bilgisi, dindarlığı besler, nitelikli kılar, kişinin imanla bağını yeniden kurar.
Din, insanın dindarlığa yönelimini, dine uygun yaşamasını temin eder; ama insanın dindarca yaşayabilmesi için bilgiye, bilmeye ihtiyacı vardır. Bilen insan, dinin kazandırdığı zihniyet ve ahlak ile bilinçli dindarlık sergiler. Böylece dindar insan ile davranışları arasında tutarsızlık ve uyumsuzluk yerine bir anlamlılık ve uyum olur.
Yani dindar insan;
Her zaman kendinden beklendiği gibi güzel ahlaka uygun davranışlar sergiler, doğru olanı yaparak iyi insan olur. İnsanın dindarlığı, onun kötü davranışlar sergilemesine engel olmuyorsa, bu demektir ki o insan, bilgi ve ahlaktan yoksundur, başka bir ifadeyle dininin kendisine bir zihniyet ve ahlaki yaklaşım kazandırmasını sağlayacak bilgiden mahrumdur.
Bu yüzden onun ahlakı, İslam imanı ve ahlakının en güzel tatbikatını oluşturmaktadır. Peki o zaman;
Özetle Peygamber Efendimiz; emin, adalet sahibi, eşitlikçi, güler yüzlü, mütevazı ve alçak gönüllü, nazik tabiatlı, ince ve hassas ruhlu, affedici, cömert ve çalışkandı. Katı yürekli, kaba ve kırıcı değildi.
Teşekkür etmesini ve gönül almasını bilirdi. Son derece iffet ve haya sahibiydi. Yalan söylemezdi. Dürüsttü; verdiği sözü mutlaka zamanında yerine getirirdi. Emanete sonuna kadar sadıktı.
Yardımseverdi. İnfak etmek, sadaka vermek, onun en önemli yönlerindendi. Haksızlıkla mücadelede ısrar eden bir yapıya sahipti. Hoşgörü sahibi, yapıcı, temizliğe önem veren, sevgi ve merhamet dolu bir insandı.
Peygamberimizin şahsında toplanan ve bizlerin de şahsımızda toplanmasını istediği bütün bu değerler ve güzel ahlaki düşünce, ilke, tutum ve davranışlar, imandan ayrı düşünülemez.
Yapılması gereken bunlar üzerinde bir kez daha düşünmek, kendimizi bir kez daha tartmak ve hayatımızı, toplumumuzu daha da anlamlı kılmaktır.
Kaynak: Doç. Dr: Ejder Okumuş (Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fak) / Diyanet Aylık Dergisi Eki / Aralık 2008 / bkz: 1-4