DOLAR
19,0510
EURO
20,5023
ALTIN
1.211,97
BIST
5.031,98
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Parçalı Bulutlu
19°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
11°C
Salı Az Bulutlu
8°C
Çarşamba Az Bulutlu
11°C

İhlas Kavramı Üzerine & İslam ve İhsan

İhlas Kavramı Üzerine & İslam ve İhsan
22 Ekim 2022 00:28
0

Dinimize göre ve tasavvufta ihlas nedir, ihlas ne demektir, ihlas üzerine Kur’an ayetleri ve Peygamberimizin ihlas ile ilgili hadisleri. Maneviyat önderlerinden ve İslam alimlerinden ihlas kavramı üzerine söylenen ve ihlası anlatan sözler

“Dini yalnız kendine has kılarak ve Hanifler olarak Allah’a kulluk etmelerini, namaz kılmaları, zekat vermeleri için ancak onlara Müslüman olmaları emrolundu. İşte sağlam din budur (Beyyine Süresi 5)

Başka bir ayette şöyle buyuruyor:

  • “Dikkat ediniz. Halis din Allah’ındır (Zümer Süresi 3)

Yine bir ayette Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

  • “Allah’a o kurbanların ne etleri ne de kanları ulaşır. Ona ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır (Hacc Süresi 37)

Bir başka ayette de şöyle buyuruyor:

  • “Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Biz ona ihlâsla amel edenleriz (Bakara Süresi 139)

Alimler, ihlas kelimesinin anlamı hakkında farklı açıklamalarda bulunmuşlardır:

Hasan (r.a) şöyle demiştir: “Huzeyfe’ye (r.a) ihlasın ne olduğunu sordum. O da şöyle dedi: Ben de ihlasın ne olduğunu Hz. Peygamber’e (s.a.v) sordum. Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:

Ben de ihlasın ne olduğunu Cebrail’e (as)’ sordum. O şöyle dedi: Ben de ihlasın ne olduğunu Aziz ve Celil olan Rabbe sordum. O (c.c) şöyle buyurdu: İhlas, benim sırlarımdan bir sırdır. Onu kullarımdan sevdiklerimin kalbine emanet ettim”

Ebu İdris Havelani’den (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur;

  • “Her hakkın bir hakikati yani iç yüzü vardır. Bir kul, Allah rızası için yaptığı bir ameli için övülmeyi sevmeyene kadar, ihlasın hakikatine eremez”

Said b. Cubey (r.a) şöyle demiştir:

İhlas, dinini ve amelini Allah için temiz tutması dininde Allah’a ortak koşmaması, amelini de herhangi bir kimseye gösteriş için yapmamasıdır

Fudayl (r.a) da ihlas hakkında şöyle demiştir.

  • “İnsanlar görür korkusuyla ameli bırakmak riyadır. İnsanlar görür korkusuyla ameli bırakmak şirktir. Asıl ihlas, Allah’ın seni, insanlar görür diye bir şeyi yapmak veya yapmamaktan, hesaba çekmesinden korkmaktır.”

Yahya b. Muaz (r.a) şöyle demiştir:

  • “Ameli ayıp ve kusurlardan temizlemektir. Tıpkı sütün kan ve pislik arasından ayrılıp tertemiz çıkması gibi”

Ebu Hasan Buşenci (r.a) de şöyle demiştir:

  • “İhlas odur ki, melekler onu hiçbir yere yazamaz, şeytan onu bozamaz hiçbir insan da ona muttali olamaz, anlayamaz.”

Rüveym (r.a) şöyle dedi:

  • “Yaptığın işten, göz dikmeni kaldırmaktır.”

Şöyle de denilmiştir

İhlas, kendisiyle hak istenen, kendisiyle doğruluk istenen iştir, ameldir.

Yine şöyle denmiştir:

  • “İhlas, kendisinde afetlerin şaibesi olmayan, kendisinde yorumlar yapılamayan iştir, ameldir.”

Şöyle diyenler de olmuştur

  • “İhlas, halktan gizli olan ve yersiz bağlantılardan temiz tutulan amellerdir.”

Huzeyfe Ma’raşi şöyle demiştir:

  • “İhlas gizli de olsa açık da olsa kulların amellerinin aynı olmasıdır.”

Ebu Yakub Mekfuf şöyle demiştir:

İhlas, kötülüklerin gizlendiği gibi, iyiliklerin de gizlenmesidir.

Sehl b. Abdullah da şöyle demiştir:

  • “İhlas, kulun Allah rızası için yapmadığı amelleri sebebiyle iflas ettiğidir.”

Enes b. Malik’ten (r.a) gelen rivayete göre Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur;

“Üç şey vardır ki, müminin kalbi bunlara karışıklık katamaz:

1- Amelinde Allah için ihlas sahibi olmada,

2- Devletin başındakilere nasihat etmede,

3- Müslüman cemaatin gerekliliğinde. Yani Müslüman cemaatten aynlmamaktır”

Denilmiştir ki:

  • “İhlas, itaatte niyetin sadece Allah için olmasıdır. Bu niyet de kulun yaptığı ibadet ve itaatte Mevla’sına yakınlık istemesidir. Yaratıklardan birine yakınlık değil.”

Durum böyle olunca insanlar görsün diye yapmacık şeyler yapmamalı, onlardan bir övgü elde etmeyi düşünmemeli, onlardan sevgi beklememeli, onların kınamasından ve ayıplamasından korkmamalıdır.

Yine şöyle denilmiştir:

İhlas, yapılan işleri yaratıkların düşüncelerinden temizlemektir.

Zunnun-i Misri (r.a) şöyle demiştir

  • “İhlas, sadakatle tamamlanan ve buna sabredendir. Sadakat da ihlasla tamamlanan ve buna devam edilen şeydir.”

Ebu Yakub Susi şöyle demiştir

  • “İhlas sahipleri fillerinde ihlaslı olduklarını müşahede ettikleri sürece bu ihlslarında başka hasa muhtaçtırlar”

Zunnuni Misri (r.a) yine şöyle demiştir

İhlasın alametleri üçtür

  • Genel halktan gelen övme ve yerme eşit olmalı,
  • İşlenen amelleri görmeyi unutmal,
  • İşlenen amellerden dolayı ahirette alacağı sevaba dair hüküm vermemelidir.”

Yine şöyle demiştir

  • “İhlas, düşmanın bozmasından korunan kısımdır.”

Ebu Osman Mağribi (r.a) şöyle demiştir;

“İhlas, yapılan amelde, nefse hiçbir şekilde hisse çıkarılmamalıdır. Ki, bu avamın ihlasıdır. Havas zümrenin ihlası ise, bunların amelleri kendilerinden üst düzeyde cereyan eder, kendileriyle olmaz. Onlar itaat ederler ama bu itaatten haberdar bile olmak istemezler. Bu amellerini görmezlikten gelirler ve saymaya kalkmazlar. İşte bu tür ihlas, havas zümrenin ihlasıdır.”

Ebu Bekir Dekkak (r.a) şöyle demiştir:

“Her ihlas sahibinin ihlasındaki noksanı, ihlaslı olduğunu kabul etmesi kendini ihlaslı görmesidir. Allah Teala kişinin ihlasını temize çıkarmayı isterse, ihlaslı olduğunu kabul etmeyi gözünden düşürür. Böylece o kişi ihlasa erdirilmiş olur, ihlasa ermiş değil”

Sehl (r.a) şöyle dedi:

  • “Riyanın ne olduğunu ancak ihlaslı olmaya çalışan bilir.”

Ebu Said Harraz (r.a) da şöyle demiştir:

  • “Arflerin riyası, müridlerin ihlasından daha üstündür.”

Ebu Osman (r.a) şöyle demiştir:

İhlas devamlı olarak Yüce Yaratıcıyı görüp, halkı unutmaktır.

Denildi ki:

  • “İhlas, kendisiyle hak istenilen ve sadakatli olmaya niyet edilen amellerdir.”

Şöyle de denilmiştir:

  • “İhlas, amelleri görmekten yana gözü yummaktır.”

Sim-i Sakati (r.a) şöyle demiştir:

  • “Bir kimse kendisinde olmayan bir şeyle insanlara hoş görünmeye çalışırsa, Allah Teala’nın gözünden düşer.”

Cüneyd (r.a) şöyle demiştir:

İhlas, Allah Teala ile kul arasında bir sırdır.

Onu bir melek bilmez ki yazsın, şeytan bilmez ki bozsun, boş bir arzu da onu eğemez.”

Ruveym (r.a) şöyle demiştir:

  • “Amelde ihlas, sahibinin dünya ve ahirette bir şey beklemediği, dünya ve ahiret mülkünden bir şey ummadığı şeydir.”

Sehl b. Abdullah (r.a)’a şöyle soruldu:

  • Nefse en ağır gelen şey nedir?”
  • O şöyle dedi: “İhlastır. Çünkü ihlasta nefse hiçbir nasip yoktur

Yine şöyle denilmiştir:

  • “İhlas, yaptığın ameli Allah’tan başka birinin şahitlik etmemesi, görmemesidir.”

Allah dostu büyük zatlardan biri şöyle demiştir “Bir cuma günü, namazdan önce Sehl b. Abdullah’ın yanına gittim. Evde bir yılan gördüm. Bir adım atıp duruyor bir adım atıp duruyordum. Dedi ki: İçen gir. Bir kul için yeryüzünde korkulacak bir şey olduğu sürece imanın hakikatine eremez.

Sonra şöyle dedi: Cuma namazına gidecek misin?

Ben şöyle dedim: Bizimle mescid arasında bir gün ve bir gecelik yol var. Bunun üzerine elimden tuttu. Az sonra mescide girdik, cumayı kıldık, dışarı çıktık. Dışarı çıkıncaa durdu ve insanların çıkmalarına bakıyordu. Ve şöyle dedi:

Ben bir keresinde, İbrahim Havvas’ı (r.a) ile bir seferde idim. Yılanın çok olduğu bir yere geldik. Elindeki kabı bıraktı, oturdu, ben de oturdum. Gece olmaya hava da serinlemeye başlayınca yılanlar da deliklerinden çıktılar. O esnada ben şeyhe seslendim, o ise bana, “Allah Teala’yı zikret,” dedi. Ben de zikretmeye başladım, yılanlar gitti. Sonra yine geldiler. Ben yine şeyhe seslendim. O gene önceki gibi dedi. İşte bu hal ile sabahı ettim. Sabah olunca, o kalktı yürümeye başladı, bende onunla beraber yürümeye başladım tam o sırada onun hırkasından, kıvrılmış bir büyük yılan düştü.

Ben sordum: Onu fark etmedin mi? Hissetmedin mi?

O: Hayır, ne zamandan beri bu geceki gibi bir uykuya hasrettim, dedi.

Ebu Osman (r.a) şöyle demiştir: “Bir kimse gaflet vahşetini tatmamış ise zikir ünsiyetinin tadını bulamaz.”

Kaynak: Abdülkadir Geylani / El Ğunye (Li Talibi Tariki’l Hak) / bkz: 767-772

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.