ref: refs/heads/v3.0
DOLAR
28,8857
EURO
31,2098
ALTIN
1.874,78
BIST
8.057,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
13°C
İstanbul
13°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
14°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
10°C
Cuma Hafif Yağmurlu
7°C
Cumartesi Çok Bulutlu
9°C

Hayatın ve Ölümün Muhasebesini Yapmak

Hayatın ve Ölümün Muhasebesini Yapmak
19 Ocak 2021 02:05
1.108

Yüce Allah hayatı da ölümü de kullarını imtihan için yaratmıştır


“O (Allah), hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir. Çok bağışlayandır (1)”. Sınav yeri dünya, sonuçların değerlendirileceği ve karşılığının verileceği yer ise ahirettir. Ahiret süreci ölümle başlar

Doğum gibi ölüm de yüce Allah’ın değişmez kanunudur. “Her canlı ölümü tadacaktır (2)”. Ölümden kaçmak ve kurtulmak mümkün değildir. Ölüm asla bir son değil, geçici olan dünya hayatının bitmesi, ebedi olan ahiret hayatının başlamasıdır. Sınavı kazanmanın yolu ise Allah’ın bize verdiği emanet olan hayatı onun rızasına uygun şekilde yaşamaktan geçer.

Allah’ın (c.c.) kullarına bahşettiği en değerli nimetlerden biri olan hayat nimetinin kıymetini bilmeyen ve ömür sermayelerini meşru alanlarda kullanmayanlar ilahi sınavı kaybederler.

üce Allah Asr suresinde, asra/zamana yemin ederek onun insan hayatındaki yerine ve önemine dikkat çekmekte; ömür sermayelerini, inkar ve günahlarla tüketen ve vakitlerini faydasız işlerle israf edenlerin sonlarının hüsran olacağını, inanıp salih amel işleyen, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin ise hüsranda olmayacaklarını haber vermektedir:

“Andolsun zamana ki insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyanda değillerdir) (3)”.

Fahreddin Razi bu surenin tefsirinde şöyle diyor: “Vakti / ömrü değerlendirme açısından insan mutlaka zarardadır, kendisini bu zarardan kurtaramaz. Zira zarar, sermayenin kaybıdır. İnsanın sermayesi ise ömrüdür. Onun, ömrünü zayi etmediği anlar çok nadirdir. Çünkü her saniye, ömrünü alıp götürmek-tedir. Eğer insan, vaktini günahlarla geçiriyorsa büyük bir zarar içerisindedir. Hatta daha iyi, daha verimli, daha değerli işleri yapabilmesi mümkünken; bunları yapmayıp yalnızca mübahlarla yetiniyorsa yine zarardadır (4)”.

Seleften biri de “Asr suresinin manasını pazarda buz satan birinden öğrendim” diyor. O şahıs sabahleyin pazara çıkar ve şöyle seslenirdi: “Sermayesi eriyen bu adama acıyın! Sermayesi eriyen bu adama acıyın!”

Onun bu sözünü işitince: İşte insanın hüsranda / zarar ve ziyan içerisinde olmasının anlamı budur dedim. Çünkü insana verilen ömür de buz gibi her saniye erimektedir. Eğer insan, ömrünü ziyan eder, maddi ve manevi herhangi bir şey kazanmaz veya ömrünü / zamanını yanlış yerlerde tüketir ve böylece vakit israfında bulunursa, bu durum insanın hüsranına neden olur

Hz. Peygamber (s.a.s.) de hadis-i şeriflerinde insanları Allah’ın verdiği maddi ve manevi nimetlerin kadrini bilmeye çağırırken; bunlar arasında, vakte, ömre, hayata ve hayatın devamı için büyük önem arz eden sağlığa özellikle dikkat çeker: “İki nimet vardır ki insanların birçoğu bunların kıymeti hakkında aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit (5)”

Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin

  • Ölüm gelmeden önce hayatın,
  • Hastalık gelmeden önce sağlığın,
  • Meşguliyet gelmeden önce boş vaktin,
  • İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin
  • Fakirlik gelmeden önce zenginliğin

Ahirette insan şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamaz; ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini ne şekilde yıprattığından, malını (servetini) nereden kazandığından, onu nerelere harcadığından ve bildikleriyle amel edip etmediğinden

Bu bakımdan ömür sermayesini israf etmemek ve hayatı Yaratanın rızasına uygun olarak yaşayabilmek için bir yandan salih amelleri arttırıp haram olan söz ve eylemlerden sakınmak; diğer yandan da geride kalan ömrün muhasebesini yapmak gerekir.

Ramazan da Hayatın ve Ölümün Muhasebesini Yapmak

İşte ramazan ayı bizlere bu açıdan çok önemli fırsatlar sunmaktadır. Zira bu ay, hayat ve ölümün muhasebesini yapıp ebedi aleme hazırlanabileceğimiz model zamanlardan biridir. Ramazan, bize vaktin farkına vararak Müslümanca yaşamayı öğretir. Orucun farz kılındığını bildiren ayetlerde ramazan ayına ve dolayısıyla bu ayın ebedi alemi kazanmaya vesile kılacak şekilde değerlendirilmesine özellikle dikkat çekilmektedir (6)”

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ramazan öncesinde yaptığı sohbetlerle, ashabının zihinlerini ve gönüllerini bu mübarek aya hazırlar ve şöyle buyururdu: “Mübarek ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır (7)”,

“Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah Tela sizin (ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda) birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O halde iyilik ve hayırdan yana Allah Tealaya kendinizi gösterin. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir (8)”,

“Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır (9)”

Hayatlarının muhasebesini yapıp ebedi aleme hazırlık yapanlar için ise ramazan ayı bulunmaz bir hasat mevsimi, maddi ve manevi arınma iklimidir

Bununla birlikte şunu özellikle ifade edelim ki her ne kadar ramazan ayı, Allah tarafından mübarek kılınmışsa da onun bereketinden yararlanmak Müslümanın iradesine bırakılmıştır. Ramazan ayını bu bilinçle değerlendirmeyenler onun rahmet ikliminden yararlanamazlar.

Hayatlarının muhasebesini yapıp ebedi aleme hazırlık yapanlar için ise ramazan ayı bulunmaz bir hasat mevsimi, maddi ve manevi arınma iklimidir. Bu nedenle ebedi alemde keşke dememek ve pişman olmamak için ramazan ayını da vesile kılarak hayatın ve ölümün muhasebesini burada yapmamız gerekir.

İnsan bazen geçmişte yaptığı hatalara bakar ve Keşke yapmasaydım der, yapması gerektiği halde yapmadığı iyi şeyler için de Keşke yapsaydım diyerek pişmanlığını dile getirir. Kimisi hatasına yanar, kimisi aklını kullanmadığına, kimisi akıllı yatırım yapmadığına pişman olur.

Önemli olan can bedende iken, elde muhasebe ve tövbe fırsatı varken yapılan yanlışlıkların veya işlenen günahların farkına varıp onlardan tövbe ederek arınmak ve temiz sayfalar açarak hayata devam edebilmektir

Ahirette ise bu tür pişmanlıkların hiçbir faydası olmayacaktır. Orada insan, hayatta iken yaptığı her şeyin hesabını verecektir. Orası tövbe ve pişmanlık yeri değil, hesap verme yeridir. Kişiye ilahi bir ikram olarak salih amellerinin ödülü fazlasıyla verilecek, günahlarının ve haksızlıklarının karşılığı da misliyle ödettirilecektir. İşte o gün sonucun olumsuz olduğunu gören inkarcılar keşke diyerek pişmanlıklarını şöyle dile getirecekler:

“…Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden olsak.. (10)” , “Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak (11)”, “…Keşke Allah’a ve Resul’e itaat etseydik (12)”, “…Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız… (13)” ,

“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur (14)”

Böylece dünyada iken iyi iş yaptıklarını sandıkları halde bütün çabaları boşa çıkan inkarcılar ve zalimler: Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık (15)”; “…Keşke toprak olsaydım… (16)” diyerek suçlarını itiraf edecekler ancak bunun kendilerine hiçbir faydası olmayacak.

Şunu da bilelim ki ahirette yalnızca inkarcılar değil, inandığı gibi yaşamayan kimi müminler de “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım! (17)”, “Keşke ibadetlerimi düzenli olarak eda etseydim, keşke rahmet ve Kuran ayı olan ramazan ayını daha iyi değerlendirseydim, keşke günahlardan sakınsaydım, keşke zekatımı hakkıyla verseydim, keşke daha çok hayır yapsaydım, keşke helal ile yetinip haramlara uzanmasaydım, keşke gıybetten, dedikodudan, iftiradan, yalandan sakınsaydım, keşke kul ve kamu haklarını ihlal etmeseydim…” şeklinde pişmanlıklarını dile getireceklerdir.

Ancak üzülerek ifade edelim ki;

Tövbe kapısının açık olduğu, Allah’ın af ve mağfiret çağrısının devam ettiği dünya hayatında iken bunlar yapılmadığı takdirde ahiretteki bu tür pişmanlıkların hiçbir faydası olmayacaktır.

Özetle söyleyecek olursak, hayatımız bütün yönleriyle sınav alanıdır. Sonunda her birimiz yüce Mevla’nın huzuruna varıp hesap gerçeğiyle karşılaşacağız. Bu nedenle hesabını verebileceğimiz bir hayatı yaşamak yegane hedefimiz olmalıdır. Dünyanın geçiciliğine, şehvet, şöhret ve servetine aldanarak ebedi hayatımızı tehlikeye atmamalı, ahiret hayatının en önemli basamağı olan ölüm gerçeği ile ansızın karşılaşacağımızı asla unutmamalıyız.

Rabbimizin; “İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler (18)” buyurduğu gaflet ehlinden olmamak için af ve mağfiret ayı olan ramazan ayını iyi değerlendirmeli; “Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincire vurulduğu (19)” bu ayda nefsimizi terbiye, ruhumuzu tezkiye ve şeytanları hayatımızdan tasfiye etmeliyiz

Unutmamalıyız ki attığımız her adımla, alıp verdiğimiz her bir nefesle ölüme hızla yaklaşıyoruz. Bu dünyada yapıp ettiklerimizin karşılığını ebedi alemde göreceğiz. Zira “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir (20)”.

Bu bakımdan bizlere verilen ömür sermayesini ahiret hayatında kazançlı çıkacak şekilde değerlendirmeye, “Lezzetleri yok eden ölümü” ve hesabı sıkça tefekkür ederek hayatımızın her alanında Müslümanca yaşamaya gayret etmeliyiz

Kaynak: Muhlis Akar / Diyanet Dergisi Nisan 2020 / bkz: 15-17

(1-Mülk 2) (2-Al-i İmran 185; Enbiya 35) (3-Asr 1-3) (4-F. Razi; Tefsirü’l-Kebir, Matbaa-i Âmire, İst, 1324, VIII / 477) (5-Buhari, Rikak, 1; Tirmizi, Zühd, 1) (6-Bakara 183-185) (7-Nesâî, Siyam, 5) 8-Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, III, 344) (9-Buhari, İman, 28; Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn, 13) (10- Enam 27) (11-Şuara 102) (12-Ahzab 66) (13-Secde 12) (14-Fatır 37) (15-Mülk 10) (16-Nebe 40) (17-Fecr 24) (18-Enbiya 1) (19-Buhari, Savm 5; Müslim, Sıyâm 1- 5) (20-Zilzal 7-8)

.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.