Yani Allah’a ve peygamberlerine iman edip ve imanlarında da samimi olanlar, yaptıkları işleri ve iyilikleri imanlarıyla sağlamlaştıranlar var ya;
İşte o mutlu ve makbul insanlar sıddıklar ve şehitlerdir, sıdıkların sadakat dereceleri çok yüksektir, onlar samimiyetin zirvesindedirler, hakkal-yakin mertebesini elde etmişlerdir. Şehitlerin ise önlerindeki her perde açılmıştır, onlar Allah katındaki sırları keşfetmişlerdir, bilinmeyenleri görmüşlerdir, huzura kabul edilmişlerdir. Allah’ın cemalini seyretmeye dalmışlardır.
Bunlar için ahirette, Allah tarafından daha önce kendilerine vaat edilmiş olan öyle ödüller verilecektir ki daha fazlası olamaz. Allah’ın zatının birliğini inkar eden ve bizim tek basımıza tasarrufta bulunduğumuzu gösteren ayetlerimizi inatla ve ısrarla inkar eden sapıklara gelince;
Onlar huzurdan kovulmuş eskıya kimselerdir ve onlar cehenneme aittirler. Oraya atılacaklar ve orada kalacaklardır. Onların yerleri cehennemdir ve oradan kurtulmaları mümkün değildir.
Biliniz ki dünya hayatı; sadece bir oyundur, eğlencedir, süstür, kendi aranızda övünmedir, çok mal ve çok evlat istemedir. Tıpkı bir yağmur gibidir, yeşerttiği şeyler çiftçileri sevindirir. Sonra o yeşertiler kurur ve sen yeşertilerin sarardığını görürsün. Daha sonra da onlar çer çöp olur. Ahirette şiddetli bir azap vardır, Allah’ın bağışlaması ve rızası da vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir (Hadid Süresi 20)
Ey ibret almakla sorumlu olan insanlar, iyi biliniz ki ödünç olarak kullandığınız bu dünya hayatı, onun getirileri ve sağladığı faydaların çoğu sizin gözlerinize süslü gelmekte olan şeylerdir. Hakikatte ise onlar boştur.
Gaflet ve cahillik içinde olanlar o oyuncaklarla eğlenirler, kendilerini boşu boşuna yorarlar. Dünyanın eğlencesi insanları ezeli hayat ile ilgili olarak yapmaları gereken asıl işlerinden alıkor. Nefislerindeki şeytan o dünya hayatını kendilerine süslemiştir.
Önlerine lezzetli yemekler, güzel giysiler koymuştur. Şeytan onlara geçici lezzetleri, hayvani şehvetleri çok sevdirmiştir. Aynı zamanda dünya hayatı, insanların kendi aralarında zenginlikleri ile, makamları ile, soyları ve sopları ile övünmeleridir.
Çok mal sahibi olmalarıyla, kendilerine yardım edecek evlatlarının ve adamlarının çok olmasıyla, gelirlerini artırma, ticaretlerini geliştirme, büyük ve küçükbaş hayvanların çokluğu ile, ekim dikim alanlarının genişletme arzularından ibarettir.
Bu ve benzeri dünya zenginliklerinin hepsi geçicidir. Bir kararda sürmesi mümkün değildir. Bunların hepsi tıpkı gökten yağan bir yağmur gibidir. Ölü toprakları yeşertir ve çiftçiler o yeşilliklerle sevinirler, o bollukla övünürler. Sonra herhangi bir sebeple o göz alıcı yeşillikler kuruyuverir. Sapsarı olduklarını gözlerinle görürsün.
Daha sonra onlar da saman çöpleri gibi darmadağın olurlar. Rüzgar onları sağa sola savurur ve hiç kimseye fayda sağlamaz olurlar.
Ehl-i gaflet olanlar için, dünya hayatındaki bu mahrumiyetin yanında ahrette bir de şiddetli azap vardır. Çünkü onlar dünya ve dünyadakilerle meşgul olmuşlardır. Ancak ahrette, dünyada iyi işler yapanlar için günahlarının affedileceği gufran da vardır.
Kullarını affetmek onun lütfunun gereğidir, merhametinin ve kereminin sonsuzluğunun gereğidir. Ahirette gönül ehli olanlar için, gönül gözünün önündeki sır perdeleri açılmış olanlar için dünyadan ve dünyada olan her şeyden katbekat daha iyi olan razı olma makamı da mevcuttur.
Bunlar kendilerini insan yetiştirmeye adayan ve kalplerine Rahman’ın arşının sureti nakşedilenler için dünyanın bütün nimetlerinden daha hayırlıdır.
Netice olarak dünya hayatı, ibret almayı bilen ve hakikatleri gören ve de dünyaya esir olmayanlar nezdinde tuzaklar diyarıdır, aldatma ve kandırmadan ibarettir. Kim dünya hayatı ile gururlanırsa ve onunla eğlenmeye dalarsa acınmaya müstahak olur. O kişi Allah huzuruna kabul edilme mutluluğundan uzak kalır.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: VI / bkz: 16-18