Ne şekilde olursa olsun günah işleyen günahkarın yapması gereken iki görevi vardır ki bunlar;
Eğer nefsine yenik düşüp şehvetine esir düşüyorsa ve böylece de işlediği günaha tövbe edemiyorsa, bunun sebebi birinci görevi yapmamış yani işlediği günahtan dolayı pişmanlık hissetmemiş demektir.
Buna rağmen kendini sakınmalı, hiç olmazsa ikinci görevini yapmaya çalışmalı ve günahın hemen sonrasında onu giderecek bir iyilik yapmalıdır. Bu sayede iyilikle kötülüğü birbirine karıştırmış olur da belki işlediği iyilik işlediği günahı karşılar da bu sayede affedilir.
İster kalp ile ister organlarla olsun yapılan kötülükleri bunlarla yapılacak olan iyilikler ortadan kaldırır. Yaptığı iyilik yaptığı kötülüğün zıddı olmalıdır. Yani kötülüğü hangi uzuv ile yaptıysa, iyiliği de o uzuv ile hatta bütün organlarla yapmalıdır.
Kalbiyle Yapacağı İyilik: Allah’a yalvarıp onun affını istemek, ona karşı efendisinden kaçan köle gibi mahcup ve üzgün bir vaziyet almalı ve bunu kibrin zıddı olan aşağılık uzuvlarında göstermek ve iyilik yapmaya kalben niyet etmektir.
Dili İle Yapacağı İyilik: İşlediği hatayı Allah’a karşı itiraf edip ondan kendini affetmesi için yalvarmalı ve Allah’ım! Nefsime ve şeytanın vesvese ve desiselerine uyarak günah işlediğimden dolayı kendime zulmettim ve bu işlediğim günahlarımdan dolayı beni affet diyerek dua ederek af dilemelidir.
Diğer Uzuvları İle Yapacağı İyilik: İbadeti şekil ve miktar yönünden arttırmak suretiyle çokça sadaka vermeli, fakirlere ve gerçek ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmalıdır. İşlenen bir günahın ardından sekiz çeşit iyilik yapıldığı zaman, işlemiş olduğu günahtan dolayı affa uğrayacağının ümit edileceği gelen rivayetlerde ve eserlerde bildirilmiştir. Peki bu sekiz çeşit iyilik nedir diye sorulacak olursa;
Kalbi İle Yapacağı İyilikler
Organları İle Yapacağı İyilik
Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki; Bir günah işlediğin zaman hemen peşinden bir iyilik yap ki, o günahı yok etsin. Gizli günaha karşılık gizli iyilik, açıktan işlediği günahlara karşı da açıktan iyilik yap.
İnsan kendini her iş ve durumda hesaba çekmeli ve bu sayede işlediği günahların hesabını yapıp, işlediği günahları ortadan kaldırabilmek için yada kaldırılmasına vesile aramak için iyilik yapmalıdır.
Sahabelerden bazıları diyor ki; Bizim güvendiğimiz, dayandığımız ve hayatımızda bize güven veren iki şey vardı. Bunlar;
Bizim bu konuda diyeceğimiz ise şudur;
Kalbin katılmadığı ve ortak olmadığı, sadece adet yerini bulsun diye gaflet ederek sadece dil ile Estağfirullah demek gerçekten de yalancıların tövbesinden başka bir şey değildir. Bu aynen şuna benzer ki;
Cehennemin hali anlatıldığı zaman kalben değilse de sadece dili ile Estağfirullah demesine benzer. Bu durum sadece dilin hareket etmesidir ki bunun da kişiye hiçbir faydası yoktur. Ancak bu dediklerine kalben katılır dilin söylediğini kalp tasdik ederek, ihlaslı bir şekilde içten gelerek söylerse, bu da elbette bir iyiliktir ve bu çeşit af dileme de belki o kişinin günahlarını affedebilir. Ancak en güzeli o günaha hiç bulaşmamak tabiki.
Tövbe: Dünyada olan şeyleri bırakıp Allah’a yönelmek, sonra da içinde bulunduğu eksiklikten ve kendine verilen nimete yaptığı nankörlüklere karşı günahların affını istemektir.
Tövbe edenin sevgili olabilmesi için Allah’ın şu ayetindeki bütün nitelikleri toplaması lazımdır. Yoksa kuru kuruya ben Allah’ı seviyorum ben Resulünü seviyorum demenin kişiye bir faydası dokunmaz. Allah’ı seven kimse, sevgilisinin razı olmayacağı işi yapmaz.
Nitekim yüce Allah bu beyanda buyuruyor ki; (Habibim) tövbe eden, ibadette bulunan, hamdeden, oruç tutan, rükü ve secde yapan (namaz kılan), iyiliği emredip kötülükten alıkoyan ve Allah’ın şeriatının hükümlerini koruyan müminlere Cenneti müjdele (Tevbe Süresi’112)
Tövbenin İki Sonucu Vardır
Günahların affedilmelerinin bir takım dereceleri vardır. Bir kısmı işlemiş olduğu günahı kökünden söker atar, bir kısmı da günahını azaltır. Bu durum tövbenin şekline ve derecesine göre farklılık arz eder.
Başlangıçta her ne kadar ısrar bağlarını bütünüyle çözemezse de kalp ile af dileme ve uzuvlarla iyiliklerde bulunmak bütünüyle boştur ve faydasızdır denemez ve bunu hiç yapılmamış gibi kabul etmek de doğru olmaz. Belki şahit olanlar ve basiret sahipleri kat’i bir şekilde bilir ve inanırlar.
Yüce Allah buyuruyor ki; Kim zerre kadar iyilik yaparsa onun karşılığını görecek (Zilzal 7)
Allah’ın buyurduğu bu ayet çok doğrudur ve kalp ile Allah’tan af dilemek hassas bir teraziye ağırlık vermesine benzer. Eğer bir tüyde ağırlık olmasaydı, ikinci tüy de onun gibi olurdu ki, bu ağır kelimesinin imkansızlığı ortaya çıkar .Bu sebeple zerreler bile hesaba dahi olur. Sevap tarafına zerre bile etki edebilir.
Bunun içindir ki kıymeti yok deyip de zerre kadar küçük bile olsa iyilikleri ve iyilik yapmayı sakın ihmal etme ve ihmal etmediğin gibi de kötülüklere yaklaşma. Bu elbisede ufak bir sökük olduğu zaman hemen onu tamir edip dikmek gibidir. Şayet adam bunun zararı yok deyip de o söküğü tamir etmeyecek olursa, sonunda o sökük gitgide büyür ve tamir edilemeyecek bir duruma gelir.
Bir Müslümanın hatta Müslüman değil de bir kişinin bile aleyhinde konuşup gıybetini yapmak ve boş sözlerle meşgul olmak yerine, gafletle bile olsa Allah’tan af dilemek tabi ki daha hayırlı ve daha iyidir. Ayrıca bu af dileme gıybet yapmanın yanı sıra kişi gıybet yapmayıp da sessizce susuyorsa ve konuşmuyorsa, bunun yanında kalbinden de tefekkür etmiyorsa eğer; kişinin susmasından ise gafletle bile olsa af dilemek daha iyidir.
Yüce Allah buyuruyor ki; Şüphesiz Allah muhsin kulların mükafatını zayi etmez (Tevbe 12)
Ve başka bir ayet-i celile de ise; Gerçekten Allah iyilikleri kat kat artırır. Ayrıca kendi katından büyük ölçüde mükafatlandırır (Nisa 40)
Allah’ın iyilikleri nasıl kat ve kat artırdığına ve mükafatlandırdığına gören ve bilen bir kimse; Dilini Allah’tan af dilemeye alıştırdığından dolayı, kendini gıybet, lanetleme, dedikodu ve boş sözler sarf ederek Allah’a isyan etme kötülüğünden kendini korumuş olur.
Kaynak: İmam Gazali / İhyau Ulumi’d-Din / C:4 / bkz: 105-111
(Aslına bağlı kalınmak sureti ile bazı değişiklikler ve ilaveler yapılmıştı)