!-- Petal Search Webmasteer -->
İnsanoğlu hep bizardır ondan. Onun yüzünden çekmediği sıkıntı, ızdırap, ah kalmamıştır. Her ne kadar onun yüzünden türlü türlü sıkıntılara düşse de, ondan vazgeçmeyecek kadar da gafildir. Bu gafletinin elbet vardır bir sonu ve çaresi. Bunu da bile bile gaflet denizin de yüzer durur her nedense!
Huzur, itminan dolu bir yaşam varken onun hayatımıza getirdiği huzursuzluğu yaşam sayarak yaşamaya devam eder insanoğlu.
Evet, insanoğluna her dem huzursuzluk ve uğursuzluk getiren hastalığın ta kendisidir günah… Günahla kendisine yazık eden ve zulmeden insanın yakasına yapışan bu hastalıktan kurtuluşun tövbe ilacında olduğunu bildir.miştir Hz. Yaradan.
Günahla kararmış dünyanın zifiri karanlığındaki hasta insanoğluna uzaklıkların arasından uzanıp gelen gizli bir aydınlıktır tövbe.
Günlerden bir gün yolu bir tımarhanenin önünden geçerken tımarhaneye doğru yüzünü çevirir ve bakar. Tımarhanenin önünde tımarhane hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görür ve hizmetçiye sorar:
✓ Selamünaleyküm güzel insan, sen ne yapıyorsun burada?”
✓ Hizmetçi, Bayezıd-i Bistami’ye: “Aleykümselam derviş, burası bir tımarhanedir. Ben de bu tımarhanedeki delilere ilaç yapıyorum.
✓ Bayezıd-i Bistami günah hastalığına çare olabilecek ilacı hizmetçinin bilebileceğini düşünerek:
✓ “Sen hastalığını söyle hele bakalım derviş.”
✓ Bayezıd-i Bistami: “Benim hastalığım, günah hastalığı… Çok günah işliyorum çok…”
✓ Hizmetçi: “Ben günah hastalığından anlamam… Ben sadece delilere ilaç hazırlıyorum…”
✓ Bayezıd-i Bistami: “Yani, hiç bilmez misin bir ilaç?” der.
✓ Hizmetçi adam da bir taraftan ilaç hazırlamaya devam ederken bir taraftan da bilmediğini mimikleriyle ifade eder.
Bayezıd-i Bistami, beklediği cevabı alamamanın verdiği hüzünle ve hüznün kendisine vermiş olduğu bitkinlikle yorgun ve umutsuzca yoluna devam edeceği sırada bir ses duyar:
✓ “Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben sana söyleyeyim.”
Sesi işiten Bayezıd-i Bistami, birden heyecanlanır. Çünkü o ses bitkinliğini üzerinden alıp, kendisine umudun kapısını tekrardan açıverir. Sesin sahibi Bayezıd-i Bistami ile hizmetçi arasındaki konuşmayı dinleyen bir delidir.
Bayezıd-i Bistami heyecan ve merakla delinin yanına sokularak: “Söyle bakalım söyle, benim bu hastalığıma çare nedir?”
Deli, Bayezıd-i Bistami’ye:; “Hele dur, acele etme bu kadar! Söyleyeceğim işte.” der ve çare olarak şu ilacı kendisine tavsiye eder:
“Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını iyice karıştır… Kalp havanında tevhit tokmağı ile onu güzelce döv, insaf eleğinden dikkatlice geçir, gözyaşıyla da iyice yoğur, aşk fırınında pişir… Sabah-akşam bundan bol miktarda ye… O zaman göreceksin ki senin hastalığından eser kalmayacaktır.”
Bayezıd-i Bistami, kendisine ilacı tavsiye eden kişiye ve söylediklerine şaşırır kalır. Kendisini günlerce, haftalarca, aylarca, uykusuz bırakan bu hastalığın ilacını ona bu kadar güzel tarif eden bir kişi tımarhanede yatan ve sözüm ona bir delidir.
Kendisine deli diye hitap edilen bu kişiye şükranlarını sunan Bayezıd-i Bistami;
Tövbenin vazgeçilmezliği günahın insanın düşürdüğü zelillik, rezillik ve buhrandan belli değil midir? Bunca zelil ve rezil yaşamı kendisine reva gören bir kimse ancak ve ancak hastalıklı bir ruha sahip olmalıdır.
Hastalıklı bir ruhu da arındırabilecek yegane ilaç ise elbet tövbedir… Kainat Efendisi Peygamberimiz dahi bu ilacı bizzat kendisi tatbik ederek bize çokça tavsiye etmiş tir. Böyle bir örnek varken günah hastalığına düçar insanoğlunun tövbe ilacından başka çaresi ne ola ki?
Kaynak: Mahir Kılınç / Diyanet Aile Dergisi / Temmuz 2017 / bkz: 32-33