Elimizdeki Kur’an’a göre 105, nüzul sırasına göre 19. süredir. Kafirun Süresinden sonra, Felak Süresinden önce Mekke’de inmiştir. Adını 1. ayette geçen fil kelimesinden almıştır.. Fil Süresinde; fil ordusunun kıssası anlatılmaktadır. Kabe’yi yıkmak isteyen Yemen’in genel valisi Ebrehe’nin fillerle Mekke’ye hücumunu, sonuçta yok olup gitmelerini konu edinmiştir.
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla
Tefsir ve tarih kaynaklarında anlatıldığına göre o zaman Habeşistan’ın yönetiminde bulunan Yemen’in genel valisi Ebrehe her yıl Mekke’deki Kabe’yi ziyaret eden Arap hacılarını San’a’ya çekmek için burada Kulleys veya Kalis (kilise) denilen büyük bir katedral yaptırdı.
Çeşitli bölgelere propagandacılar göndererek mabedi ziyaret etmeleri için halkı San’a’ya çağırdı. Ancak bu ümidi gerçekleşmeyince Kabe’yi yakmaya karar verdi ve muhtemelen 570 yılında, içinde mahmud (mamut) adlı filin de bulunduğu büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü
Ebrehe, hareketini engellemek için karşısına çıkan bazı güçleri etkisiz hale getirerek yoluna devam etti. Gönderdiği bir müfreze, içinde Hz Peygamber’in dedesi Abdulmuttalib’e ait 200 devenin de bulunduğu Mekkeliler’e ait çok sayıda deveyi ele geçirdi.
Abdulmuttalib, Ebrehe’ye gelerek develerinin iadesini istedi. Ebrehe’nin Kabe ile ilgili bir sorusu üzerine Kabe’yi merak etmediğini, çünkü onu sahibinin koruyacağını söyledi. Ertesi gün Ebrehe, ordusuna Kabe yönünde hareket emri verdi. Fakat kaynaklarda belirtildiğine göre en öndeki fil (mamut) yerinden kımıldamadığı gibi askerler de üzerlerine taşlaşmış çamur yağdıran sürü sürü kuşlar tarafından -ayetteki benzetmeyle- “yenilip çiğnenmiş ekin” gibi imha edildi.
Bazı müfessirler “suru suru” şeklinde çevrilen ebabil kelimesinin bir kuş türünün adı olduğu kanaatindedir, buna göre 3. ayete “ebabil kuşlarını göndermedi mi?” şeklinde mana vermek gerekir, fakat-konuya ilişkin rivayet ve tefsirler dikkate alındığında-bu görüş ikna edici görünmemektedir Yaygın inanışa göre bu olay Hz. Peygamber’in doğumundan elli- elli beş gün veya üç ay önce vuku bulmuştur.
Sürede Hz. Peygamber’e hitap edilerek 1-2. ayetler de fil ordusunun başına gelen felaketin büyüklüğünden ve Kabe’yi yıkma planlarının boşa çıkarıldığından haberdar olduğu ifade edilmektedir. Hz. Peygamber olaya bizzat şahit olmadığı halde, ona yöneltilen “görmedin mi” şeklindeki hitap mecazi bir ifade olup olayı bizzat gözüyle görmese bile görenlerden. işitmiş olduğunu ve görmüş gibi kendisine tasvir edildiğini gösterir.
3-5- ayetler ise felaketin nasıl cereyan ettiğini yani Allah tarafından gönderilen sürülerle kuşun fil ordusunun üzerine pişkin tuğla türü taşlar yağdırarak onları nasıl hayvanlar ve haşarat tarafından yenmiş ekin artığına çevirdiğini ifade eder.
Razi’ye göre Ebrehe ve askerlerinin besledikleri kötü emellerin sürede keyd (plan, tuzak) kelimesiyle ifade edilmesi, onların sadece Kabe ‘yı yıkma amacı taşımadıklarını gösterir. Çünkü önce den açıkladıkları için Kabe’yi yıkma fikri artık “tuzak” olmaktan çıkmıştı. Şu halde keyd kelimesi burada Ebrehe tarafının Araplar’a karşı besledikleri başka sinsi planları dile getirmektedir.
Sonuç olarak Allah’ın evini yıkmaya kalkışan saldırgan bir güç, bir mucize neticesinde cezasını görmüş hiçbir şekilde düşmana karşı koyma imkanı bulamayan ve şehri terk edip dağlara çekilen Mekke halkı da bu olaydan zarar görmeden kurtulmuştur.
“Pişkin tugla” diye çevirdiğimiz 4. ayetteki siccil kelimesi “taşlaşmış çamur” demektir. Son ayetteki asf kelimesi ise “ekinin samanı ve bugday kapçığı gibi guve, böcek ve kurtçukların yediği, rüzgarın sağa-sola savur duğu kırıntılar” anlamına gelir. Müfessirler kuşların, ağızlarında ve ayaklarında bu tür taşlar götürüp Ebrehe ordusunun üzerine fırlattıklarını, sonuçta askerlerin birçoğunun bu taşların etkisiyle öldüğünü. Ebrehe’nin ise yaralı olarak San’a’ya döndükten sonra orada hayatını kaybettiğini ifade etmişlerdir
“Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi” mealindeki son ayet, Ebrehe ve ordusunun nasıl büyük bir felakete maruz kaldığını ve sonuçta helak olduğunu gösterir. Bu olayın Mekkeliler için öneminden dolayı bu yıla “Fil yılı” denilmiş ve onlar olayı tarih başlangıcı olarak kullanmışlardır.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri / C: V / bkz: 688-691