!-- Petal Search Webmasteer -->
Tabiidir ki alışkanlıkları kazanmak ya da kazandırmak kolay değildir; bu, önce olgun bir şahsiyet sahibi olmayı, sonra bilgi, beceri ve doğru bir yöntemi, daha sonra da sabır ve kararlılığı gerektiren bir husustur.
Ebeveyn hem kendisi namazında kararlı olacak hem de sorumlu olduğu kişileri davette azmi terk etmeyecek; kendisinin yapmadığı bir şeyi başkasına tavsiye etmek, elbette bir eğitimcinin almayı arzu ettiği neticeyi etkiler. Bu işte, Rasulüllah’ın (s.a.v) da buyurduğu gibi, “Kolaylaştırıp zorlaştırmamak, sevdirip nefret ettirmemek” esastır.
Bu hitap, aynı zamanda bütün İnsanları, hatta bütün canlıları da kapsamaktadır: “Ben cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım. Onlardan rızık istemiyorum, Beni doyurmalarını da istemiyorum. Muhakkak ki Rezzak olan güç kuvvet sahibi Allah’tır.” (Zariyat, 51/56-58)
Çünkü “Her canlının rızkı Allah’a aittir.” (Hud,11/6) Nice canlıların rızıklarını sırtlarında taşımadıkları da bilinmektedir. Gelecek için rızık biriktirenlerin sayısı çok değildir. Aile reisleri, bakmakla yükümlü oldukları kimselerin rızıklarını kendileri temin ettiğini sanırlar.
Halbuki rızık Allah’ın işidir ve mutlak surette O’nun izni ve iradesiyle ilişkidir. Başta insan olmak üzere, bütün canlılar, rızıklarını elde etmek için çaba sarf ederler, ama bol ya da kıt veren Allah’tır. Bu ince bir meseledir; hayatta yaşanan tecrübeler ve diğer ayetlerle üzerinde düşünmek gerekir. O halde kimse,
“Ben çoluk ve çocuğumun rızkının peşinde koşuyorum, namaza vakit bulamıyorum” dememelidir