165 ayetten oluşan En’am Süresinin bir bölümünde koyun, keçi, sığır, deve cinsi uysal hayvanlardan söz edildiği için bu adı almıştır. Hz. Osman’ın Mushaf’ındaki kronolojik sıralamaya göre 55., Hz. Ebu Bekir’in cem ettirdiği elimizdeki Kur’an’a göre 6. suredir.
Gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve aydınlığı var eden; kara bir balçıktan gören, işiten ve düşünen bir insan vücuda getirip ona ömür biçen; açık, gizli her şeyi bilen yüceler yücesi Allah’ı gerektiğince takdir edemeyen Ademoğlu;
O’nun yarattıklarını O’na denk tutmakta veya ortak koşmaktadır! Kendilerine okunmakta olan Kur’an dururken, gerçekten inanacaklarmış gibi Peygamber’den mucize istemektedirler…! Oysa onlar, istedikleri şekilde kağıtlara yazılı olarak bir kitap indirilse, onu ellerine alıp okusalar yine de iman etmezler. Çünkü;
Acaba onlar, iman etmek için başka nasıl mucize istemektedirler? Galiba Rahman olan Allah, rahmeti kendisine zatından ayrılmaz bir vasıf kıldığı, rahmeti öfkesine galip geldiği ve belirlenen güne kadar her insana mühlet tanıdığı için insanlardan bir kısmı böyle şımarmaktadır. Fakat bilinmelidir ki O’nun Rahman ve Rahim olması hesap gününde suçlu suçsuz, bütün insanları bir araya toplayıp hesaba çekmeyeceği ve herkese hak ettiği karşılığı vermeyeceği anlamına gelmez…
Kendi elleriyle yaptıkları putlara veya kendileri gibi yaratılmış varlıklara yaranmak ve zararlarından korunmak amacıyla körü körüne secde eden insanların (!) yüce Rablerine isyan etmekten, elçilerini yalanlamaktan ve ayetlerini inkar etmekten çekinmemeleri gerçekten şaşılacak bir durum dur.
Resulüm…! Nuh kavminin ekabir takımı gibi senin muhatapların da: “Etrafındaki fakirleri ve köleleri uzaklaştır ki seninle görüşelim” sözleriyle, bir kısım insanlara nasıl saygısızlık ettiklerinin farkında değiller. Elbette hiç bir peygamber başkasının hatırı için, kim olursa olsun, hiçbir insana saygısızlık etmez. Aksine Allah’a ve ahiret gününe inanan insanlar, güler yüzle karşılanmaya ve Allah’ın bahşedeceği mükafatlarla müjdelenmeye inkar edenlerden daha layıktırlar.
Bu ekabir takımının bir özelliği de sıkışınca Allah’a sığınmak, dardan kurtulduğu zamansa önceki halini unutmaktır. Kendilerinden öncekiler, önce darlıkla sıkıştırıldılar; sonuçta Allah’a yalvardılar, ama yola gelmediler, ardından kendilerine bolca nimet verildi yine düşünmediler; aksine daha fazla şımardılar.
O halde böylelerine üzülmeye değmez. Artık herhangi bir peygamberin öylesi kimselere yapacağı hiçbir şey yoktur. Allah’ın ayetlerini alaya alanlarla oturmak doğru değildir; Peygamber’e ve müminlere yakışan derhal orayı terk etmektir. Çünkü o halleriyle onlar, kendilerini Cenab-ı Hak’tan uzaklaştırdıkları gibi başkalarını da uzaklaştırmaktadırlar.
Elbette bu yaptıklarının hesabı bir gün onlara sorulacaktır! Her gece uyku ile insanları kısmen öldüren, gündüzün yeniden hayata döndüren, bol ve bereketli yağmurlarla ölü arzı dirilten, geceyi ve gündüzü yaratan, koruyucu meleklerini gönderip tehlikelere karşı dilediklerini koruyan ve her şeyi sistemli bir biçimde kayda geçiren Allah’tır.
O, elbette ölüleri diriltmeye de kadirdir. Herkes Rabbinin huzuruna, dogduğu gibi yine teker teker çıkarılacaktır. Orada, savunmak için hiç kimsenin avukatı olmayacaktır. Güvenilen mallar, evlatlar, dostlar ve şefaatçiler de şahsa bir fayda sağlamayacaktır. Bilinmelidir ki her haberin mutlaka açıklığa kavuşacak bir zamanı vardır: Allah, asla yalan söylemez.
Ya Muhammed…!
İbrahim de babası Azer’e ve kavmine, sizin aklınıza şaşıyorum demiş ve yaptığı bir akıl yürütme ile onlara göklerin ve yerin gerçek sahibinin yüceler yücesi Allah olduğunu göstermeye çalışmıştı, ama nafile. Onlar gerçekleri görmeye yanaşmadılar. Sonunda, onlara şunu söyledi:
İnsan, gerçekleri görmek için göklere, yere ve kendisine bakmalı; diktiği bir çekirdeğin nasıl gelişip bir fidana dönüştüğünü gözlemlemeli; yediği meyveleri bir meyveye dönüşme sürecinde, bir ham iken bir de olgunlaştığı zaman inceleyip düşünmelidir. Etinden, sütünden, sırtından, derisin den, yününden vs. yararlanılan hayvanlara ve onlardaki insanlar için var edilen nimetlere karşı nankörlük etmemelidir.
Zira her nimetin bir külfeti, en azından bir şükrü olduğu akıldan uzak tutulmamalıdır…
Habibim…
Sen İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u hatırla! Biz, kavimlerinin karşı gelmelerine rağmen onları doğru yolda muvaffak kıldık. Daha önce Nuh’u, onun zürriyetinden Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hatırla! Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas’ı an! İsmail, el-Yesa’, Yunus ve Lüt’u yadet! Bunların hepsi de salihlerden idi. Hepsine de doğru yolu gösterip onda onları muvaffak kıldık.
Endişen olmasın ki sen de muvaffak olacaksın! Seni yalanlayanlar, Allah’ı gereğince takdir edemediler. Musa’ya Tevrat’ın indirildiğini bilenler, neden Kur’an’ın da aynı kaynaktan indirilmiş olacağını düşünmüyorlar?
Kur’an mübarek bir kitaptır, sırf ayetlerini inceden inceye düşünsünler ve öğüt alsınlar diye indirilmiştir. Büyüklük taslayıp küstahlaşanların, canlarını almak üzere melekler ellerini uzattıklarında onların halleri, ibret için gerçekten görülmeye değerdir!
Tohumu yarıp filizi çıkaran Allah, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarmaya. devam etmektedir. Hiç düşünmüyorlar mı?
Yaratılmışlardan hiçbir şey O’na denk tutulamaz. O herşeyin yaratıcısı ve her şeye güç yetirendir. O’ndan başka ilah yoktur. Yemin ederler ki “Allah istedi de biz o yüzden putlara tapıyoruz. Allah emrettiği için bir takım haramlar, helaller kılıyoruz.” Hepsi yalan! Onların doğru yoldan nasıl saptıklarını Allah çok iyi bilmektedir. Onlar, Allah’ın kendileri için yarattığı şeylerden Allah’a pay ayırıyorlar; şu erkeklerimize helal, bu da kadınlarımıza haramdır diyorlar. Onlar, öz evlatlarını bile öldürmeyi helal saymış kimselerdir! Hiç helake mahkum kimselerin sözlerine inanılır mı?
Ey Ademoğulları…!
Allah’a ortak koşmayın! Anne ve babanıza iyilik edin! Doyuramam endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin! Fuhşun açığına da gizlisine de yaklaşmayın! Haksız yere cana kıymayın! Yetimin malına, ancak iyi niyetle yaklaşın! Ölçüyü, tartıyı adil tutun! Akrabanız hakkında da olsa, doğru şahitlik edin ve verdiğiniz sözü tam olarak yerine getirin! İşte, sırat-i müstakim denilen dosdoğru yol budur…!
Ey insanlar…!
Bu, “Bize bir kitap indirilmedi, diğer kitapları da biz okumadık” demeyesiniz diye size indirilmiş mübarek bir kitaptır. Okuyun ve ona uyun! Eğer, aklınızı başınıza almak için meleklerin, Rabbinizin veya kıyametin gelmesini bekliyorsanız aldanıyorsunuz! Bilin ki onlardan birinin gelmesi demek işinizin bitirilmesi demektir! O zaman siz, imanınızın hayrını da göremezsiniz!
Ey insanoğlu! Bilesiniz ki yüce yaratıcınız sizi yeryüzünde kendisine halife yapmış, bütün evreni sizin hizmetinize sunmuş ve lütfettikleriyle sizi imtihan etmektedir; herkes, ancak kendi kazancına rehinedir. Allah hem çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir hem de adaletinin gereği cezası çetindir.
Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C: 2 / bkz: 89-91